Les commentaires sont sous la responsabilité de ceux qui les ont postés dans le forum. Tout propos diffamatoires et injurieux ne sera toléré dans ces forums.
Forums d'A TA TURQUIE :: Voir le sujet - FB & GS
Forums d'A TA TURQUIE Pour un échange interculturel
Inscrit le: 09 Oct 2007 Messages: 3474 Localisation: Somewhere in the world
Posté le: 26 Fév 2010 0:12 Sujet du message:
bugunku maçlari seyretmedim..içimden de gelmedi zaten...takimim GS de ezeli rakip FB de elendi oh olsun diyorum ve sevinmesem yalan olur..
Ulkenin vahim durumunda bas sayfalari parali asker (mercenaires) takimlariyla isgal et, ulkenin paraciklari bok yoluna cigeri bes para etmeyen mahalle piclerine gitsin, magazin basininda a.cik a.cik siritsinlar gun ve gece boyu..
Iste adama böyle koyar raconunu bozarlar.... _________________ Родион Романович Раскольников
Inscrit le: 28 Fév 2008 Messages: 435 Localisation: France
Posté le: 01 Mar 2010 9:43 Sujet du message:
Yav birader siz ne zaman adam gibi bir maç kazanacaksiniz ? Kirmizi kartsiz, penaltisiz, gelip burda sallayirsonun ? Hani Arda'ya, Caner'e sari kart itiraz ettikleri zaman ? Ne zaman adil davranacak bu hakemler ? O pozisyonda FB'li oyuncusu olsaydi sariyi yemisti.
Bir yandan gole giden adami düsüreni sadece sari kart, nizami golü sözde ofsayt pozisyonu gerekçesiyle kes, ondan sonra IBB'nin ikinci gol pozisyonunda net bir oysayti görme özürlüsü hakem tayfasi yüzünden yenil.
Isin tuzu biberi sari kart bile gerektirmeyecek bir pozisyonda Alex'i direkt kirmizi kartla cezalandir.
Inscrit le: 12 Jan 2008 Messages: 13627 Localisation: Paris
Posté le: 30 Mar 2010 11:20 Sujet du message:
Alex voulait priver GS des spectateurs en raison du spectateur tombé ou lancé par les gradins. J'aurais préféré cette version espérant que le destin changerait.
Encore une fois FB a gagné contre GS, encore une fois GS a donné du souffle à FB moribon et même pourrait faire de lui champion de cette année si elle bat Bursa (comme c'était le cas il ya qq années pour Trabzon).
Ce match banal va rester dans les annales car pour la première fois depuis très longtemps les GS'li ont applaudi les joueurs de FB grâce à ce geste pour Canaydin.
Ci-dessous un article qui résume bien la situation :
Cumhuriyet 30.03.2010
GÖRÜÞ/ HALİT DERİNGÖR
Derbinin Kahramını Kim?
Bir Galatasaray-Fenerbahçe maçı daha sona erdi. Þampiyonluk için çok önemli bir karşılaşmaydı bu mücadele ve Fenerbahçe yine kazandı. Ne var ki bu iki takımın maçlarında, futbol karakteri hiç değişmiyor. Maçın aşırı derecede stresli olması, iyi futbol oynanmasına imkân vermiyor. İyi futbollu derbi, bir elin parmakları kadar. Kuvvetli ve kuvvetsiz olmak bir önem taşımıyor. Çoğu kez sonucu rastlantılar belirliyor...
Ama bir gerçek var. Son 10 yıldır bu değişmiyor. G.Saray ne kadar güçlü olursa olsun, F.Bahçe karşısında sahadan boynu bükük ayrılıyor. Fenerbahçe, Sarı - Kırmızılıların korkulu rüyası oldu. Peki her şeye karşın bu derbinin kahramanı kim? Bence ne futbolcu, ne de hakem değil. Kahraman olan ufak bir tümsek. Çok ilginç, nedir bu diyeceksiniz? Emre sakatlığı nedeniyle oynayamıyor. Tabii ki büyük bir kayıp, yerine ise Selçuk oynatılıyor. Bu oyuncu ilerleyen dakikalarda uzaktan bir şut atıyor. Ama yaptığı bu vuruş attığı iki şuttan biri... Ne var ki bu şut, kalenin önündeki bir tümsekten falso alarak kaleciyi kontrpiyede bırakıyor ve de tarihsel gol oluyor. Ben maçı televizyondan izledim. Değerlendirmede belki yanılmış olabilirim. Sanırım maça gidip, pozisyonu gören arkadaşlar, bunu daha iyi değerlendirirler. Herkes kaleciye kabahat buluyor. Ama bence kaleci suçsuz. Gerekeni yaptı ama futbolun orjinalitesine kurban gitti. Yani bir anlamda; olmayacak Hacı’yı, deve üstünde yılan soktu... Taktikten ve teknikten bahsedenler oluyor. Ama bu maçta görüldüğü gibi taktik ve teknik o kadar önem taşımıyor. Rastlantılar, daha çok etkili oluyor. Keita, Jo, Santos ve Elano gibi evrensel futbolcular, sahada tel tel dökülürken Anadolu çocuğu Selçuk’un attığı şut gol oluyor. Ve de F.Bahçe’nin şampiyonlukta azalmak üzere olan umutları yeniden yeşeriyor.
Maç zamanı yapılan röportajlarda G.Saray Antrenörü Rijkaard’ın siyah ten renginin daha da koyulaştığını, Daum’un alın çehresinde ise güller açtığını gördük. Aslında ne Rijkaard’ın, ne de Daum’un bu hallere girmelerine anlam yoktu. İkisinin de takımlarlarına büyük katkıları olmamıştı. Sanırım antrenörler olmasa takımların oyun tarzlarında bir değişiklik de olmazdı. Daum, galibiyeti verdiği taktiğe bağlıyor. Alışılmış bir söylem bu. Peki başarılı bir taktik vermişse büyük F.Bahçe, G.Saray karşısında 90 dakika içerisinde nasıl iki isabetli şuttan fazlasını atamıyor? İspanya’da gol kralı olmuş Güiza, böyle bir derbinin başlarında çok kez ofsayta düşüyor. Neredeyse Avrupa ofsayt kralı olacak.
Hakeme gelince, Başkan Aziz Yıldırım, “Eh, yine de yanlışı var” diyor. Bir türlü hakem kompleksinden kurtulamıyor. Anlaşılan hakem değil ilah istiyor. O bile zaman zaman hata yapmıyor mu?
Inscrit le: 09 Oct 2007 Messages: 3474 Localisation: Somewhere in the world
Posté le: 30 Mar 2010 22:02 Sujet du message:
Aman be Cengiz-Han..yine ayni konu..GS'liyim ben de ama yenildi ne yapalim yani...nedeni niçini..ikilmis döt davasi..oynayan lejyonerlerin çok mu ipinde parayi milyonlari götürüyorlar ve bir takim salak taraftarlar da nedenini niçinini tartisiyor....sanki en önemli sorun buymus gibi....Ben de maça baktim, hiç zevk almadim.Ben Lefterli Canli FB Metinli Turgayli GS dönemi taraftariyim...
Not..geçen hafta Lens'in St Etienne'le maçini seyrettim, daha zevkliydi be..ne GS ne de FB'de ruh yok....Murat'a iki çift sözüm bu topiki tümden silsin, sokmusum Fenere'de GS'ye de böyle oynarlarsa...Gençligimde gittigim derbilerde ruh vardi...amatör ruh, spor ruhu....o zaman biz de cosardik...kime cosalim simdi..siktirici brezilyalilara mi???? _________________ Родион Романович Раскольников
Fenerbahçe işin tadını kaçırdı
23 Temmuz 2010 Cuma
FENERBAHÇE çok kötü bir şey yaptı.
İki takım arasındaki maçların önemini azalttı. Biz Galatasaraylıları rahatlattı.
Þaka yapmıyorum.
Galatasaray-Fenerbahçe dostluk(!) maçını Galatasaraylılar Derneği’nde izledim.
Selçuk oyundan atıldığında Galatasaraylıların yorumu şu oldu: “Bunlar bizi 10 kişi ile bile yenerler.”
Nitekim öyle oldu.
Galatasaray tek kale oynadığı maçı kaybetmeyi başardı.
Ama ilginçtir, Galatasaraylılardan hiçbiri üzülmedi.
Þaka yapmıyorum.
Kimse umursamadı bile.
Bundan birkaç sene önce olsa, Galatasaray, Fenerbahçe maçını kaybetse, millet yemeden içmeden kesilir, yemekler masada kalır, ortalığı derin bir keyifsizlik, tatsızlık bürürdü.
Ama bu kez öyle olmadı.
Maç bitti. Millet biraz Galatasaray’a kızdı. Sonra herkes muhabbetine döndü.
Çünkü Fenerbahçe’ye yenilmek, Galatasaraylılar arasında vakayı adiyeye dönmüştü.
Hep olan ve pek de önemsenecek bir şey değildi.
Eve döndüğümde ben bile maçı hatırlamıyordum.
Normalde uykum kaçar, sinirden uyuyamazdım.
Hiç öyle olmadı.
Yattım uyudum.
Sabah da hiç sinirli uyanmadım.
Fenerbahçeliler bile benimle dalga geçmediler. Çünkü onlar da artık sıkıldılar bizimle dalga geçmekten.
Yazık oldu.
Ben Fenerbahçe’nin yerinde olsam, arada bir Galatasaray’a yenilirim.
Çünkü böyle olunca işin tadı kaçıyor.
Gerçekten.
"Arda konusunda bir daha yazı yazmayı düşünmüyordum fakat yaşananlar, bir nevi zorunluluk halini aldı, buraya bir şeyler karalamayı.
Konunun ne olduğunu az-çok tahmin edersiniz. Fenerbahçe maçı sonrası başlatılan linç kampanyası. Biraz önce haber portallarına 5 dakika göz gezdirdim, durumun vehametini daha iyi anladım.
"Arda, taraftarla kavga etti", "Arda, Burcu Esmersoy'u arayıp küfretti" ikilisinin etrafında dönen ve en nihayetinde yazın ara verilen, ama liglerin başlamasına kısa süre kala başlayan toplu linç kampanyası.
En sonda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim. Arda, Fenerbahçe forması giymediği sürece ya da Galatasaray formasını giymeyi bıraktığı gün, bu haberlerin hepsi bıçak gibi kesilecektir. Kimseyi salak yerine koymasınlar.
Oynanan ortaoyunu Aziz Yıldırım'ın yaptığı "Arda'ya mutlaka Fenerbahçe forması giydireceğim" açıklamasıyla başlamıştır. O gün, bugün hiç hız kesmeden devam ediyor. Kesmeyeceği de gayet açık ve net biçimde belli.
Bu süreçte, Arda'nın üstüne binen yük, beklentilerin gereğinden fazla artması, yapmaması gerekenler olmadı mı? Tabii ki oldu. Ancak gözden kaçırılan şey, Arda'nın 22 yaşında gencecik bir adam olduğudur. 22 yaşımı düşününce, o kadar çok hata yaptığım aklıma geliyor ki, o yüzden Arda'nın yaptıklarının da gayet doğal olduğunu düşünüyorum.
Þu twitter hadisesine zaten pek sıcak bakmıyorum. Daha önce üstünde birkaç kez yazıp çizmiştim. Olayın Burcu Esmersoy ve sonrasında yaşananlar kısmına girmek istemiyorum. Burcu Esmersoy'un kariyerinin nasıl inşa edildiğini herkes görmüştür. Ne yazık ki, biz böyle bir ülkede yaşıyoruz. Götünü, bacağını açıp, o kadar çok kadın kariyer yaptı, o kadar çok orospu bugün 'adam' statüsünde ortalarda dolanıyor ki, say say bitiremeyiz.
Türk erkeğinin çocukluğundan itibaren yaşadığı cinsel açlık, bu gibi kadınların kariyerlerine hatrı sayılır derece etki yapmıştır. Daha birkaç gün önce söylediğim gibi, bu ülkede birçok kişi aslında bulunmaması gereken yerdeler. Az biraz fiziğin düzgünse, gereken kişilerle yatıp kalkabilme midesine de sahipsen, çok rahat 'sınıf'atlayıp, yükselebiliyorsun yaptığın işte.
İsteyen kızsın, isteyen küfretsin ama bu ülkedeki kadınların pek çoğu, özellikle de medyadaki kadınların birçoğubu örneklerin dahilindedir. Þimdi isim isim saymayacağım ama bugün medyada her gün program yapıp da, ismi Ergenekon iddianamesinde "Bürokratlarla yatıyor" ifadesi kullanılan hatunların bile varlığını biliyorum.
O yüzden, ismi geçen ya da geçmeyen hatunların, merdivenleri hızlı çıkışının nedenlerinin, ne olduğu konusunda az-çok fikrim var.
İşin Arda boyutuna gelecek olursak. Futbolcu beğenisi tamamen kişiseldir. Sen "Dünyanın en iyi futbolcusu Ronaldo" dersin, ben de kendime göre "Yok hayır, Messi" derim.
Türkiye'de bu durum bambaşka veriler içeriyor. Hagi'nin karşısına Alex'i koymak, şimdi varolduğu üzere Arda'nın karşısına Stoch'u koymak gibi. Fenerbahçeli dostlar alınmasın ama bu garip sidik yarışını hiç durmadan sürdürüyorlar. Galatasaraylıların da benzer bir tavrı yok mu? Elbette var. Þu stat hadisesi yapılmadan bile"Bizim tribünlerimiz daha fazla sayıda olmalı" diye garip bir kompleks sürekli vardı.
Konuya dönecek olursak, Arda'nın Galatasaray'da olmasından büyük rahatsızlık duyuyor Fenerbahçeliler. Çünkü biliyorlar ki, ülkenin en önemli oyuncusu Arda Turan. Kimse "Yok kardeşim öyle değil" filan demesin, kendini kandırmaktan başka bir şey değildir bu. Zamanında tribünlerinden yükselen "Katil Emre, piç Emre" tezahüratlarını unutmuş değiliz. Bugün gelinen noktada "Emre takım için oynayan ve yırtınan tek adam" haline geldi.
Sokaktaki çocuğa bile sorsanız, Arda'ya karşı geliştirilen bu aptalca algı, sarı-lacivert formayı giydiği andan itibaren değişir. Gayret zaten hep bu yönde. Herkes rahatlayacak Arda, Fenerbahçe forması giydiği zaman.
Zaten ortadaki bu büyük linç kampanyasının, başka deyişle Arda'nın özne edildiği cadı avının tüm kavgası bunun için yaşanıyor. Bunun ne yönde geliştiğini Emre Belözoğlu'nun, Fenerbahçe formasını üstüne geçirdiğinden bugüne dek yaşadıklarımızdan görebilmek mümkün.
Dönemin 'piçi' bugün forması için sonuna kadar savaşan, temiz aile babası olmuştur.
Benzer bir evreden Arda Turan geçiyor şimdi. Önce formasını giydiği takımdan uzaklaştırmak lazım. Bunun ilk ayağı Fenerbahçe olamaz. Aradan zaman geçmeli. Bir süre Avrupa'da oynamalı. Hatta oynamamalı, yedek kalmalı ki, sonra Fenerbahçe'ye geçişinin önü açılsın.
Sonrası klasik hikâye. Arda artık profesyonel olur ve Türkiye'nin en büyük takımına gelir.
Bu çocuğun kız arkadaşı bile malzeme haline getirildi ve halen de yapılmaya devam ediliyor. Kimse kusura bakmasın ama benim eşimi ya da kız arkadaşımı böyle malzeme yapacaklar, en kibar haliyle söyleyeyim, "Adamı dikerim". O kadar hak sahibiyiz de, kiminle dolaşacağına filan bile laf eder haldeyiz. Elbette benim de fikrim var ama bunu bir gün, bir yerde söylememişimdir özel sohbetler dışında. Taraftar forumlarına bir girip bakın, kız arkadaşı hakkında neler yazılıp çiziliyor. Kime ne, hangi nedenden ötürü karışılır, aklım ve hafızam almıyor.
Fakat Arda'nın önüne tüm bunların dışında Galatasaray taraftarı çıkıyor. Son 10 yılda değişimin bokunu çıkartmış olan Galatasaray taraftarı yani.
Kim bu adamlar? Tribünlerde futbolcusuna taparcasına sevgi gösterisinde bulunan, sonra birkaç ters durumda ölesiye alkışladıkları adamlara küfür eden bir güruh. Tribünlere körkütük sarhoş gelip, en yakın arkadaşlarına bile sataşan bir topluluktan söz ediyoruz. Bunların benim dilimdeki ismi "Havaalanı taraftarı".
Her futbolcu transferinde havaalanına yığılıp, yıllardır bu formayı ıslatmış Sabri'ye ağız dolusu küfür edip, gelen adamı zerre emek vermemiş olmasına rağmen omuzlara alan tipler. Bunların hiçbiri taraftar filan değil, nazarımda. Cebine üç kuruş koyduktan sonra pezevenklik bile yapacak tipler.
Galatasaray'ın son yıllardaki temel sorunlarından biridir, bu taraftar topluluğu. Ama bir yandan da kızamıyorsun. Bunları ortaya çıkartan, ceplerine para koyan, ellerine bilet tutuşturanlar, kravatlı, papyonlu, Fransız kültürü (Kimse yanlış anlamasın şu cümleyi) içinde büyüyüp yetişmiş insanlar. Yani toplumda kabul gören, beyefendi statüsündeki insanlar, bu iğrenç topluluğu oluşturanlar.
Anlatmak istediğim şey, kızmamız gereken çok başka insanlar aslında. Arda konusunda yani. Hali hazırda ülkenin en yetenekli adamıyken, kendi taraftarının bile piranalar gibi başına üşüştüğünü düşünürsek, Arda'nın şevkinin kırılmasının gayet doğal olduğunu anlayabiliriz.
Tabii işin bir de başkan ve yönetim ayağı var. Hürriyet Gazetesi'nin özellikle internet portalında Galatasaray hakkında çok ciddi yalan haberler, iftiralar, saldırılar varken, Galatasaray Başkanı, Ercan Saatçi'nin karşısına geçip soru yanıtlıyorsa, ortada büyük bir sorun var demektir.
Bu iki şeye yol açar. Birincisi; "Bakmayın biz arada basın toplantısı yapıp, atıp tutuyoruz ama siz istediğiniz gibi saldırmaya devam edin" mesajı vermektir.
İkincisi ise, "Kusura bakmayın biz yönetim olarak bu kulübün haklarını savunamıyoruz" demekle eşdeğerdir.
Kimse kusura bakmasın ama Adnan Polat, Galatasaray Kulübü'nün başkanlığnı tamamen popülist politikalar üreterek yapmaktadır. Benim için öncelik, o kulübün haklarının korunmasıdır. Kaptan olarak takımın başına getirdiğin (ki, benim için son derece yanlış bir karardır) adamı, üç tane yavşağın önüne atıyorsan, ne o kaptanın ağırlığı kalır, ne de senin.
Ciddi bir yol ayrımında bulunuyoruz. Ya Arda'nın ayrılmasını olumlayacağız ya da bu çocuğa öyle hikâyeden değil, ciddi anlamda destek vereceğiz.
Þöyle de anlatabilirim; Arda'nın Fenerbahçe forması giymesini mi istiyorsunuz yoksa Galatasaray formasıyla, gerçek kapasitesine ulaşmasını mı?
Eleştiren yorumculara, bir biçimde köşe yazarı olabilmiş futbolcu eskilerine zaten lafım yok. Onlar 'kendilerince en doğru' olanı yapıyor, Türkiye'nin en konuşulur adamını malzeme yaparak."
Inscrit le: 12 Jan 2008 Messages: 13627 Localisation: Paris
Posté le: 25 Oct 2010 1:46 Sujet du message:
Bon c'est un match agréable à regarder. Le perdant est GS.
Bon j'aurais bien aimé lire Alex qui a pris la fuite depuis qq temps, ou plus exactement que Alex de FB n'est plus Alex d'hier !!!
Il aurait dit certainement mais Neil aurait du être expulsé.
Toutes les heures sont au format GMT + 2 Heures Aller à la page Précédente1, 2, 3 ... 5, 6, 7 ... 19, 20, 21Suivante
Page 6 sur 21
Vous ne pouvez pas poster de nouveaux sujets dans ce forum Vous ne pouvez pas répondre aux sujets dans ce forum Vous ne pouvez pas éditer vos messages dans ce forum Vous ne pouvez pas supprimer vos messages dans ce forum Vous ne pouvez pas voter dans les sondages de ce forum