310 visiteur(s) et 0 membre(s) en ligne.
  Créer un compte Utilisateur

  Utilisateurs

Bonjour, Anonyme
Pseudo :
Mot de Passe:
PerduInscription

Membre(s):
Aujourd'hui : 0
Hier : 0
Total : 2270

Actuellement :
Visiteur(s) : 310
Membre(s) : 0
Total :310

Administration


  Derniers Visiteurs

administrateu. : 10h57:52
murat_erpuyan : 11h00:16
SelimIII : 1 jour, 24 min.48
Salih_Bozok : 3 jours
cengiz-han : 3 jours


  Nétiquette du forum

Les commentaires sont sous la responsabilité de ceux qui les ont postés dans le forum. Tout propos diffamatoires et injurieux ne sera toléré dans ces forums.


Forums d'A TA TURQUIE :: Voir le sujet - AKP Türkiyesi...
Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum Forums d'A TA TURQUIE
Pour un échange interculturel
 
 FAQFAQ   RechercherRechercher   Liste des MembresListe des Membres   Groupes d'utilisateursGroupes d'utilisateurs    

AKP Türkiyesi...
Aller à la page Précédente  1, 2, 3 ... 41, 42, 43 ... 67, 68, 69  Suivante
 
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque
Voir le sujet précédent :: Voir le sujet suivant  
Auteur Message
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 10 Mar 2015 13:16    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:


'Rus ruleti'ne her gün 3-4 kurban
Kanat Atkaya, Hürriyet, 10.03.2015



BU ülkede işçi olmak, her gün "mecburi bir Rus ruleti" oynamak demek...

Silahın günde 3-4 kez patlayacağını bilerek çalışmak demek...
2015'in ilk 2 ayında "en az" 206 işçi hayatını kaybetti ekmek parası peşinde.

Ocak ayında 125, şubat ayında 86 işçi "cinayete kurban gitti..."
Ortalama 3-4 işçinin "hayatın normal akışıymış" gibi, "fıtratında varmış" gibi ölümünü seyrederken, utançla başımızı önümüze eğip "Kendimizi aşmışız!" da diyebiliriz.

Çünkü 2014'ün ilk iki ayında 185 işçi öl(dürül)müştü.

İstanbul İşçi Sağlığı ve Güvenliği Meclisi'nin (İSİG) hazırladığı rapor, işçi ölümlerinin özellikle "inşaat, enerji, taşımacılık ve tarım" sektörlerinde yoğunlaştığını ortaya koyuyor.

*

Belki "çok ama çok geri kalmış" ülkelerde rastlanabilecek bu "can yakan istatistikler" karşısında ne yapıyoruz peki?
Kazanın büyüklüğüne, yani kaç işçinin öldüğüne bakıyoruz hepimiz!
Hepimiz derken, çuvaldızı önce medyaya batıralım sonrasına bakarız.
"Bireysel" ölümler dikkatimizi çekmiyor.
Medyada kendisine yer bulamıyor bile bu ölümler ve haliyle tepki oluşmuyor, haliyle sorumlular ıslık çalıp uzaklara bakarak hayatlarına devam ediyorlar.
Tek bir işçinin öldüğü maden kazasına beyaz gömleği kolalatıp gidecek hali yok tabii koca bakanların!

*

Soma, Ermenek veya Mecidiyeköy'deki asansör faciası gibi toplu kıyımlar sonrasında bakıyoruz bu kanlı, insafsız manzaraya.
O zaman çıkıp geliyor siyaset dünyasının "ağır abileri" ve herhalde hepimizin ezbere bildiği o malum nutukları atıp, varsa protestocu tepeleyip sorumluluklarını yerine getirmiş oluyorlar.
"Kimse merak etmesiiiin..." diye başlıyorlar söze...
Ve devam ediyorlar:
Gereken yapılacaktııır!
Sorumlular en ağır şekilde cezalandırılacaktıııır!
Ailelerine gereken tüm destek verilecektiiir!

*

Sonra ne olduğunu da biliyoruz değil mi?
Önce birileri alınıyor, birileri salınıyor...
Asla takip edilmeyen, denetlenmeyen düzenlemeler yapılıyor...
Davalar (eğer açılabilirse tabii) adalet sistemi içinde yıllarca dolanıyor...
Web'deki popüler arama motoruna "işçi yakınlarının isyanı" yazınca 2 milyon 250 bin sonuç çıkıyor ki; emin olalım fazlası vardır eksiği yoktur.

*

Bugün yine Rus ruleti oynanacak...
Aslında susturabileceğimiz o rezil silah 3-4 kez daha patlayacak...
"Fıtrat" demeyelim, dedirtmeyelim; duyalım, görelim, insan olup ciddi şekilde çözüm üretelim.

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 10 Mar 2015 13:23    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:

Bir suç makinesi(!) nasıl yakalandı?
Kanat Atkaya, Hürriyet 08.03.2015



KONYA'da Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret ettiği gerekçesiyle gözaltına alınan, iki gün cezaevinde tutulduktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilen çocuğu hatırlıyor musunuz?

İki gün önce hâkim karşısına çıktı, 15 dakika süren duruşma 3 Nisan'a "ötelendi..."

"16 yaşında çocuk okulundan palas pandıras alınır mı?" diyenlere cevap Ayvalık'tan geldi:
"Alınmaz mı? Bak biz 13 yaşındakini alıyoruz buralarda!"

Yutkunduysanız, hazırsanız tekrarlayalım:
"13 yaşında çocuk..."

*

Olaylar şöyle gelişiyor...

13 yaşındaki U.R.E. Balıkesir'in Ayvalık ilçesinde ilköğretimde, 7'nci sınıfta okuyan bir çocuk.

Facebook hesabında "Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret" içerdiği öne sürülen bir paylaşıma yer verdiği belirleniyor.

Belirleyen kim?

Gaziantep Emniyet Müdürlüğü!

Dünya dengelerini sarsan, ülkemizi yaşadığı hassas bölgede kırılgan hale getiren, pamuklara sarmalayıp saklamamız gereken milli birlik ve beraberliğimize göz diken bu azılı suçluyu(!) kilometrelerce öteden tespit eden kahramanlar için bir alkış lütfen.

Hatta isteyenler hem alkış tutabilir hem de "Heyooo!" şeklinde sesler çıkarabilir!

Gaziantep'teki bu kahraman polisler belli ki mıntıkalarındaki bütün suçları ve suçluları halletmişler, sıra Ayvalık'taki 13 yaşındaki çocuğa gelmiş. Peeeh, peeh, peeeeh!

*

13 yaşındaki suç makinesi(!) tespit edildikten sonra Ayvalık Cumhuriyet Başsavcılığı'na şikâyet edilmiş.

Savcılık da Ayvalık'taki Çocuk Bürosu ekiplerini uyarmış.

Polisler hemen harekete geçmiş, çocuğun babasını arayıp "Okula gel" demiş ve 13 yaşındaki U.R.E. dersteyken, arkadaşlarının gözleri önünde sınıfında kıskıvrak yakalanmış!

Bu tehlikeli operasyonu(!) titizlikle yürüten kahraman ekipler, çocuğu önce hastaneye sonra savcılığa götürmüş.
Çocuğun ifadesi alınmış tabii.

Savcılık ifade sonrasında, Balıkesir Devlet Hastanesi Çocuk Psikiyatrisi Servisi'nden çocuğun "farik ve mümeyyiz" olup olmadığının tespit edilmesini isteyen bir yazı yazarak "Haydi git şimdi 'kendikraş' oyna yavrııım" diyerek salıvermiş.

"Farik ve mümeyyiz" ise, yani "yaptıklarının farkında, doğruyla yanlışın ayırdında" ise herhalde bir davayı çok görmeyeceklerdir!

*

Ergenliğin eşiğinde, henüz 13 yaşındaki bu suç makinesi(!) için gösterilen hassasiyet, sağlam iradesi, kunt şahsiyeti ile dünya liderleri arasında bir yıldız gibi yükseleeeeen...

Delikanlı tavırlı, altın kalpli, yufka yürekli bir şiir insanı olaaaaan...
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sahipsiz olmadığını da kanıtlamıştır!

Pıravo, pıravoo!

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 16 Mar 2015 18:59    Sujet du message: Répondre en citant

Günümüz Türkiye'sini anlatan 3 adet ibretle algilanmasi gereken olayi kaleme almis Yilmaz, bugun Hurriyet'teki kösesinde.

Citation:


Gençlerimizi nasıl yetiştirmeliyiz?

Mehmet Y. YILMAZ, Hürriyet 16.03.2015



BİR devlet büyüğümüz, gençlerin nasıl yetiştirilmeleri gerektiğini anlattı geçen gün.

Geziciler gibi filan olmayacaklarmış, ona göre yetiştirmek gerekiyormuş.
"Gezici" diye tanımladığı insanları o günlerde meydanlarda gördüm.
Hepsi okumuş, iyi çocuklardı. Yardımlaşmacı, haklarına sahip çıkmayı bilen, haklı olduğu bir meselede güce boyun eğmeyi reddeden çocuklar.
Bu konuşmasını dinlerken "Benim de bu işe bir katkım" olsun diye düşündüm ve gençlerin nasıl yetiştirilmemeleri gerektiği ile ilgili birkaç not aldım, sizlerle de paylaşayım da memlekete bir faydam olsun dedim!

-Her şeyden önce çocuklara, gençlere iyi örnek olmak gerek. Onlarla birlikte hırsızlık, yolsuzluk yapmamak lazım.

-Çocuklarımızı rüşvet işlerimizde bir aracı olarak kullanmak da hiç doğru bir yetiştirme yöntemi sayılmaz.

-"Oğlum sen 'danışmanım' de, böylece aldığımız rüşvetleri kamufle edebiliriz" diye bir yaklaşım, gençlerin yetişmeleri açısından hiç doğru bir tutum sayılmaz.

-Çocuklarımız, bulunduğumuz mevkilerden yararlanarak, birileriyle işler çevirip para kazanıyorlarsa onlara kasa hediye etmek yerine, yaptığının hem suç hem de ayıp bir davranış olduğunu söylememiz gerekir.

-Kaynağı belirsiz milyonlarca Euro'nun, doların "sıfırlanması" ve bir yerden diğerine nakledilmesi işinde de çocuklarımızı kullanmayalım lütfen. Onlar bu yaşlarında bu işlere bulaşırlarsa, ayıp ve suç kavramlarını algılayış biçimleri zedelenir, "Babam alıyor, ben de alayım o halde" diye düşünmelerine yol açar.

-Çocuklarımıza argo kavramlar da öğretmemeli ve onlarla konuşurken "kucağa oturacak" gibi cümleler kurmamalıyız. Onlar kullanmaya kalkarlarsa da ağızlarına biber sürmeliyiz.

-Çocuklarımız vakıf, dernek vs. kurup, kimliği belirsiz insanlardan yüz milyonlar alırlarsa ona da "Dur" demeliyiz! "Sen yoksa benim nüfuzumu mu kullanıp bu paraları topluyorsun, işin ne gücün ne, kaç para kazandın ki vakıf kurmalara kalkıyorsun" demeliyiz.

Tabii sadece bunlar yetmez, iyi terbiye vermek için, önce kendimiz de terbiyeli olmalı, şiddet dilinden uzak durmalı, insanları kategorize etmemeliyiz ki onlar da önlerindeki örneğe bakarak yetişmeli.



Mecburen yazılmış bir yazı


"KABATAÞ Yalanının" savunucularından Yeni Þafak yazarı Abdülkadir Selvi, benim geçen gün bu yalanları tek tek çürüttüğüm yazıma sinirlenmiş ve bir tweet atmış. Þöyle diyor:
"Hayatlarını cinsel fanteziler üzerine kuran "Etekli Yakup" ve benzerlerine sesleniyorum, kirli ellerinizi kadınlarımızın üzerinden çekin."
Aklı sıra hakaret etmeye çalışıyor.

Önce şunu söyleyeyim, insanların yüzüne karşı söyleyemeyeceğin sözleri arkalarından söylemek ayıptır, aile terbiyesi ile ilgili bir eksikliğe işaret eder.

Bu İslamcı yazarlarda, gazetelerde bana "Yakup" diye hitap etmek bir alışkanlık haline geldi.

Belli ki ikinci adımı söyleyerek aşağılamak ya da kızdırmak istiyorlar. Hemen söyleyeyim, kızmam, zaten ortaokul ve lisedeki arkadaşlarım beni bu ismimle çağırırlar.

Ama ismimi bir aşağılama ifadesi olarak kullanmaya çalışmalarının, etnik nefret suçu oluşturduğunu akıllarının bir yanında tutmalarını öneririm.
Bana "etekli" sıfatını uygun görmelerinin nedeni sanırım İskoçya'da çektirdiğim "kiltli" fotoğraflarım.

Bu İskoçların milli giysisidir, iki kez İskoçya'ya gittim, viski tadım törenlerinde de giydim, bundan da utanmam.

İskoçlar cesur ve dürüst insanlardır, dost canlısıdır, milli giysilerini giydiğim için de gurur duydum.

Milletlerin ulusal giysilerini alay konusu yapmak, ırkçı nefret suçudur. Bununla ilgili suç duyurusunda bulunacağım.

Arapların binlerce senedir giydikleri giysiyi, "entari" diyerek aşağılıyor muyuz ki İskoçların giysilerini "etek" diyerek aşağılayalım?

Ayrıca "etek" kadınların kullandıkları bir giysidir, giyeni küçük düşürmez, kadın olmak da ayıp değildir.

"Etekli" sıfatını bir aşağılama ifadesi olarak kullanmak kadınlara da hakaret sayılır. Madem onlar size "emanet edilmiş", niye aşağılıyorsunuz?
Hayatlarını yalanlar üzerine kuranlara şunu söylemek isterim ki elinizi de, dilinizi de kadınların üzerinden çekin artık!



Bunun adı faşizmdir!

SİYASİ partiler demokratik hayatın vazgeçilmez unsurları.

Anayasa varlıklarını garanti altına alıyor, kanun istedikleri gibi propaganda yapma hakkını veriyor.

Siyasi Partiler Kanunu'nun 3. maddesinde, siyasi partilerin "Tüzük ve programlarında belirlenen görüşleri doğrultusunda çalışmaları ve açık propagandaları ile milli iradenin oluşmasını sağlayacakları" belirtiliyor.
Önceki gün Çanakkale'de, Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu zanneden, kanunların verdiği hakları serbestçe kullanabileceklerine inanan TKP'liler, parti binasına bir pankart açtılar.
Pankartta "Hırsıza, katile, yobaza geçit yok" yazılıydı.
Partilerin il ya da ilçe binalarına, bir pankart asmak, "açık propaganda" hakkının bir kullanım biçimidir.

TKP'liler de kanunun varlığına güvenerek, bunu yapmışlar.
Sonuç: Polis binayı basmış, içeridekileri yaka paça gözaltına almış.
Polis, gözaltına alınırken slogan atmaya çalışanların ağzını kapatmış (ki slogan atmak da açık propaganda hakkının bir parçasıdır), yere yatırıp kelepçelemiş!

Polis bu yetkiyi nereden almış? Kendi kafasından almış olmalı, çünkü kanun siyasi parti faaliyetlerinin serbestçe yerine getirilmesi gerekliliğinden söz ediyor.

Ama Türkiye artık bir polis devleti ve polis, muktedirin sinirleneceğini düşündüğü siyasi parti faaliyetlerine keyfi olarak engel olma hakkını kendinde görüyor.

Polisin böyle bir hakkı yoktur, bu Anayasa'yı ve kanunları yok saymaktır. Keyfiliktir.

Siyasi partilerin faaliyetleri sırasında suç olabilecek eylemler varsa bu Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nı ilgilendirir, polis şeflerini, valileri, kaymakamları değil!

Bir de merak ettim: Polis, "hırsıza, katile, yobaza" geçit verilmesinden mi yana?

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 2996
Localisation: Paris

MessagePosté le: 20 Mar 2015 17:34    Sujet du message: Répondre en citant

1)
Citation:


Gazeteciye ‘Erdoğan’a hakaret’ davası

Sozcu -Ocak 28, 2015 |

Gazeteci Mine Bekiroğlu hakkında Erdoğan'a hakaret ettiği iddiasıyla dava açıldı.



Adana’da, gazeteci 28 yaşındaki Mine Bekiroğlu hakkında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a Başbakanlığı döneminde sosyal paylaşım sitesi Facebook’ta hakaret ettiği iddiasıyla 2 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.

Yerel bir gazetede çalışan Mine Bekiroğlu, Facebook’taki hesabından paylaşımlarında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği iddiasıyla 15 Þubat 2014′te Adana Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Þube Müdürlüğü görevlilerince gözaltına alındı. Bilgisayarı incelemeye alınan Mine Bekiroğlu, sorgusunun ardından serbest bırakıldı.

Cumhuriyet Savcısı, yürüttüğü soruşturmayı tamamlayıp Mine Bekiroğlu hakkında, ‘Sesli, yazılı veya görüntülü bir ileti ile hakaret’ suçundan 1 yıldan az olmamak üzere 2 yıla kadar hapis cezası istemiyle iddianame hazırladı.

‘HAKARET DEÐİL, YORUM VE ELEÞTİRİ’

Adana 6′ncı Asliye Ceza Mahkemesi’nce kabul edilen iddianamede, “Þüphelinin internet ortamında kamu memuru olan müştekiye yönelik atılı suçu işlediği anlaşılmıştır” denildi. Önümüzdeki günlerde hakim karşısına çıkacak olan Mine Bekiroğlu ise, paylaşımların kendisine ait olduğunu belirtti.

Mesajların içeriğinde hakaret bulunmadığını savunan Bekiroğlu, “Bu cümlelerin hakaret değil yorum ve eleştiri içerdiğini düşünüyorum. Gezi Parkı eylemlerine katılmıştım. Güzelyalı Mahallesi’nde eylem sırasında otomobilin teybinden İstiklal Marşı çalmıştık. Eyleme karşı olanlar arabamızın camını kırdılar. Ben de bu duruma dayanarak paylaşımlarda bulunmuştum” dedi.




2)

Citation:


Karikatürdeki hakareti bulun

Penguen’in kapağında Erdoğan’a hakaret gören bir AKP sempatizanı dergiyi şikâyet etti, savcı ciddiye alıp çizerler için 2 yıl hapis istedi.

Cumhuriyet 19 Mart 2015 Perşembe



Haber görseliKendini “AKP sempatizanı” olarak tanımlayan Cem S. isimli kişinin “Penguen Dergisi’ndeki karikatürde “Recep Tayyip Erdoğan’a ‘top’ işareti yaptılar” ihbarı ciddiye alınarak karikatüristlere akıl almaz bir dava açıldı. Penguen Dergisi’nin 21 Ağustos 2014 tarihli sayısında Recep Tayyip Erdoğan’ın köşke çıkmasını konu alan karikatür yayımlandı. Savcılık, Başbakanlık İletişim Merkezi’ne (BİMER) yapılan şikâyetle söz konusu karikatürle Erdoğan’a ‘top’ denildiği iddiasını dikkate alarak hazırladığı iddianamede çizerlerin 2 yıl 4 aya kadar hapsini istedi. Hâkim karşısına çıkan çizer Bahadır Baruter, “Savcının bu şikâyeti değerlendirerek bu sürece yol açması savcı beyin şuur altından şüphe etmeme neden oluyor” dedi.

Erdoğan’a ‘top’ işareti yaptı

Kendini “AKP sempatizanı” olarak tanımlayan Cem S. isimli kişi BİMER’e derginin kapağıyla ilgili şikâyet dilekçesi yazdı. Cem S. dilekçesinde dergiye hakaret ederek “Derginin son kapağında Sn. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a hitaben karşısındaki kişi amiyane parmaklarıyla top işareti yapmıştır” dedi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılı Vekili Vedat Yiğit de ihbarı ciddiye alarak akıl almaz bir iddianameye imza attı. Başsavcı Vekili Yiğit hazırladığı iddianamede, çizerlerin 1 yıl 2 aydan 2 yıl 4 aya kadar hapsini istedi.

Algı sınırlarını zorladı

Yiğit iddianamede, karikatürdeki erkek tiplemelerin Recep Tayyip Erdoğan’ı karşılarken, “Hayırlı olsun efendim, köşke hoşgeldiniz” dediklerini, Erdoğan’ın ise cevap olarak “Böyle kuru kuru olur mu yaaa, en azından bir gasteci kesseydik!” dediğini ifade etti. Yiğit, iki erkek tiplemeden birinin ceketini iliklerken yapmış olduğu harekette ve “böyle kuru kuru olur mu yaaa” ile “en azından bir gasteci kesseydik!” cümlelerinin ayrı ayrı ve birlikte değerlendiğinde, Türk toplumunun etik, örf ve âdetlerine aykırı algılanabilecek bir anlayış ve anlamın söz konusu olduğunu belirterek algı sınırlarını zorladı. Yiğit, eleştiri hakkının sınırlarının aşılıp, görevinden dolayı Erdoğan’ın onur, şeref ve saygınlığına saldırıldığı kanaatine varıldığını belirtti.

Başbakanımız diyen savcı tarafsızlığını yitirdi

İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dün çizerler Bahadır Baruter ile Özer Aydoğan hâkim karşısına çıktı. Duruşmada söz alan çizerlerin avukatı Tora Pekin, müvekkillerine savcılık sorgusunda söz konusu ihbardan bahsedilmediğini, ancak iddianamede ‘sanki haberleri varmış ve beyanda bulunmuşlar gibi’ ifadeler yer aldığını söyledi. Avukat Pekin, şikâyetçi konumunda olmayan Erdoğan için iddianamede ‘başbakanımız’ ibaresinin kullanılmasının iddianameyi düzenleyenin tarafsızlığını kaybettiğini gösterdiğine işaret etti. Savunma yapan çizer Bahadır Baruter de “Bundan dolayı suçlayan şahsın şuur altından nasıl bir ifade yarattığı aşikâr. Savcının bu şikâyeti değerlendirerek bu sürece yol açması savcı beyin şuur altından da şüphe etmeme neden oluyor” dedi. Çizer Özer Aydoğan ise “Dergi kapağı böyle ucuz bir espri ile çıkmaz. Espri gazetecilerin mecazi bir dille kurban edilmesini konu alıyordu. Gazetecilerin gerçekten kesilmesini değil” dedi. Mahkeme de dosyanın karar verilmek üzere incelemeye alınmasını kararlaştırarak duruşmayı ileri bir tarihe erteledi.

[/b]
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 2996
Localisation: Paris

MessagePosté le: 24 Mar 2015 12:24    Sujet du message: Répondre en citant

Cocuklari bile hakaret bahanesiyle iki gun hapiste tutabilen bir iktidarin muhalefet yapan gazetecileri 10 yil istemiyle yargilamalarindan sasirmak mumkun mu?

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 2996
Localisation: Paris

MessagePosté le: 25 Mar 2015 11:01    Sujet du message: Répondre en citant

Cikar çatismalari meydan geldikçe kirli çamasirlar ortaya bir bir dokuluyor...

Ama çikar çatismasi olmazsa kirli çamasirlar saklaniyor, iste AKP Turkiye'sinde ki ahlak anlayisi, hem de her an muslumanliga vurgu yapildigi halde...

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 2996
Localisation: Paris

MessagePosté le: 25 Mar 2015 11:03    Sujet du message: Répondre en citant

Ve AKP Türkiye'sinde yandas medya misyonu :

Citation:

Yandaş medya okuyanların Arınç'ın sözlerinden haberi yok

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek'e çok ağır sözler söyledi. Türkiye bu sözleri konuşuyor ama yandaş medya okuyanların bu sözlerden haberi yok


cumhuriyet, 24 Mart 2015

Tek elden yönetilen yandaş medya, Bülent Arınç'ın, Melih Gökçek hakkında söylediği sözlere sayfalarında yer vermedi.

Arınç'ın, kendisini istifa etmeye çağıran Melih Gökçek'e "Biz kimin nerede havlayacağını iyi biliriz. Haysiyetsiz. Cemaatin kucağına oturdu, Ankara'yı bu yapıya parsel parsel sattı" sözleri yandaş medyanın sayfalarında yer almadı.

Yalnızca Yeni Þafak, habere 1. sayfasından ye verirken Sabah, Akşam, Takvim, Star ve Yeni Akit gibi gazeteler her zamanki gibi aynı başlıklarla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sözlerini manşet yaptı.

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 2996
Localisation: Paris

MessagePosté le: 04 Avr 2015 11:37    Sujet du message: Répondre en citant

Gavat diyen, Israil'e kizip sinagogu muze yapmaya kalkan valilerden sonra siniftan ogretmen atan (ki daha sonra bu ogretmen kalp krizi geçirerek yasamini yitiriyor) valiler ulkesi Türkiye AKP iktidarinda !

Citation:


Valinin azarladığı öğretmen protestoda hayatını kaybetti
Yalova Valisi Selim Cebiroğlu’nun geçtiğimiz hafta incelemelerde bulunmak için gittiği Termal Fen Lisesi’nde, dersanede kıyafetlerini beğenmediği için azarlayarak sınıftan kovduğu öne sürülen öğretmen Halil Serkan Öz için dün akşam ’Saygı Yürüyüşü’ adı altında yürüyüş düzenlendi.
...

cumhuriyet.com.tr
Yayınlanma tarihi: 04 Nisan 2015 Cumartesi



Yalova Valisi Selim Cebiroğlu’nun incelemelerde bulunmak için gittiği Termal Fen Lisesi’nde, kıyafetlerini eleştirdiği öğretmene hakaret edip bu öğretmenlere izin verdiği için yöneticiyi azarladığı iddiası, sendikacıların tepkisine neden oldu. Yalova’da bulunan bazı sendikalar, düzenledikleri ’Öğretmene Saygı Yürüyüşü’ ile Vali Cebiroğlu’nu protesto ettiler.

Eğitim Sen Yalova Þubesi Başkanı Cevat Güneş’in, geçtiğimiz hafta Termal Fen Lisesi’ne giden Yalova Valisi Selim Cebiroğlu’nun, kılık ve kıyafetinden dolayı öğretmen Halil Serkan Öz’e sınıf içerisinde, "Bu saç sakal ne? Sen ne biçim öğretmensin? İnsanlar dışarıda görseler dilenci zannedip para verirler" diyerek hakaret edip, okul idarecilerine ise "Siz eş...başı mısınız burada? Yönetemiyorsanız istifa edin" diyerek çıkıştığı iddiaları, sendikaların tepkisine neden oldu.


Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 14 Avr 2015 16:17    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:

Erdoğan'ın geçmişine bak, sistemi tercih et!
Mehmet Y. YILMAZ,
Hürriyet, 13.04.2015


CUMHURBAÞKANI Recep Tayyip Erdoğan dedi ki, "Başkanlık sistemi bir tercih değil, zorunluluktur".

Çünkü "mevcut sistem" Türkiye'yi taşıyamıyormuş, öyle söylüyor.
Doğrusunu isterseniz bu durum beni de ciddi olarak endişelendiriyor ama endişelerimizin kaynağı "demokratik sistem" olmakla birlikte, çözümde farklılaşıyoruz.

Bence de bu parlamenter sisteme, sistem diyemeyiz, "Türk tipi bir parlamenter sistemimiz" var, bunun değişmesi gerek.

Ama Erdoğan'ın çözüm olarak önerdiği, "Türk tipi başkanlık" sistemi, ki onun da bugünkü düzenden çok bir farkı yok, seçilecek başkanı bir tür seçilmiş padişah yapmaktan başka.

Hep diyoruz ya denge ve fren mekanizmaları çalışmayan, güçler ayrılığana dayanmayan bir sistemde demokrasi olmaz.

Varsayalım ki anayasa değişti ve başkanlık sistemi "Türk tipi" olarak kuruldu ve bu değişiklikten sonraki ilk seçimde Recep Tayyip Erdoğan, başkan oldu.

İşte endişelerim bundan kaynaklanıyor, çünkü Erdoğan'ı denetleyecek mekanizmalar olmazsa halimiz yaman olur.

Bir kere kendisi çok saf! Ben demiyorum, kendisi söylüyor.
Kolayca kandırılabiliyor.

Kendisine "yönet" diye emanet ettiğimiz memleketi kerameti kendinden menkul hocaların eline bırakabiliyor.

Nitekim hükümet ettiği 12 yılda bunu yaptı.

Ne istedilerse verdi, ne istedilerse verdi.

Polisi, adliyeyi, TÜBİTAK'ı, vilayetleri, eğitimi, ulaştırmayı, üniversiteyi ve aklınıza ne gelirse onları, şimdi "bir numaralı hain" dediği insanlara verdi.
Bizler uyardık, "Aman yapma, etme" dedik, kötü biz olduk.

Bugün "Paralel" diye dilinden düşürmediği insanlarla bir oldu, dönüp bizi dövdü.

Konuşmalarına bakarsanız, her şeyi en iyi bilen kendisi ama iki tane evraktan hangisi sahte, hangisi gerçek, onu bile ayırt edemiyor.
Bunu da kendisi söyledi, ben demiyorum.

Meğerse bu "Paralel" dediği insanlar, buna sahte belgeleri gerçek diye yutturmuşlar.

O da farkına varmamış, memleketin ordusunun neredeyse bütün parlak subaylarını elbirliği ile içeri tıkmışlar.

Dinleme ve okuma–öğrenme konusunda da sorunlar var.

"Kimse beni uyarmadı bunlara karşı" dedi, oysa bununla ilgili yazdıklarımız toplansa bir duvarı dolduracak kadar cilt çıkar!

Okumak eylemi ile başının hoş olmadığını biliyoruz ama belli ki dinleme eylemi ile ilgili de sorun var.

Onun için diyoruz ki güçler dengelensin, fren mekanizmaları olsun.
Birisi gelip başkan babamızı kandırıp, devleti ele geçirmek isterse 'Dur' diyecek mekanizmalar olsun! Yoksa milletçe yanarız, haberiniz olsun.

Fala inanmam, falsız da kalmam

ESKİ Finlandiya Başbakanı Esko Aho, Vahap Munyar'a, Nokia'nın telefon bölümünü satmasına yol açan gelişmeleri şöyle özetlemiş:
"Bizden iyisini kimse yapamaz havası, Nokia'yı mobil telefondan çıkma noktasına taşıdı."

Öyle görünüyor ki "benden başka bu ülkeyi kimse yönetemez" havası da, birilerinin siyasi hayatının sonu olacak.

Sonu olmasa da, sonun başlangıcı diyebiliriz.

Onun için var gücüyle, bu seçime asılıyor ve kendisine tehdit olarak gördüğü HDP'ye veryansın ediyor.

Biliyor ki HDP barajı geçerse, başkanlık hayallerine veda edecek, yetkisiz cumhurbaşkanı olarak Saray'da kuru erik ve ceviz ile oyalanacak!
Onun için Diyadin'deki beş PKK'lının ölümü ve 4 askerin yaralanması ile sonuçlanan çatışma bana "anlamlı" geliyor.

Tıpkı adliye baskınının, polisin gözünün önünde cereyan edip, savcının şehit edilmesi olayı gibi bu da!

"Birileri düğmeye basmış olmasın" diye soracağım ama sormuyorum, böyle komplo teorilerine hiç inanmam.

Ama durumumuz da biraz "fala inanma, falsız da kalma" sözünü hatırlatıyor sanki!

Aaaaa ne ayıp!

TRT, CHP'nin "Milletçe Alkışlıyoruz" filmini yayınlamayı reddetmiş.
Gerekçe şu: "Bu film doğrudan iktkidarı hedef alıyor, yayınlamayız."
Bir muhalefet partisi, seçim kampanyasında iktidarı hedef almayacak da neyi alacak diye sormanın bir anlamı yok.

"Yeni Türkiye" dedikleri böyle bir şey, işinize gelirse.

Ama şunu söylemeden de geçemeyeceğim:
TRT'yi yönetenlerin "Paralel Yapı'nın adamı" olduğunu düşündüm bu haberi okuyunca.

Çünkü bu film eğer seçim kampanyasının temel filmi olacaksa, ben AKP'li olsam "Bırakın istedikleri kadar yayınlasınlar" derdim.

Hiçbir şey anlatmayan, halka hiçbir şey vaat etmeyen bir filmi, reklam kampanyasının merkezine koyan CHP yöneticileri, belli ki bir "üst akıl" tarafından kandırılmışlar.

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 17 Avr 2015 0:29    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:

O makamda 'dedikodu' yapılmaz
Mehmet Y. Yılmaz, Hürriyet 16.04.2015


ÖNEMLİ mevkilere gelmiş politikacıların ve kamu görevlilerinin dedikodu yapması makbul karşılanacak bir durum değildir.

Çünkü onlar "bilgiye" dayanarak konuşurlar, işlerini öyle görürler. Ya da en azından böyle yaptıklarını varsaymamız gerekir.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu en temel "yazısız kural"dan habersiz görünüyor.

Ekonomik gidişatı eleştiren TÜSİAD Başkanı'na veryansın etti.
Cumhurbaşkanı'nın sesine ve konuşma üslubuna artık tahammül edemediğim için konuşmalarını ancak ajanslar geçince, gazeteler yayınlayınca filan okuyarak öğrenebiliyorum, dinleyemiyorum.
Eminim benim gibilerin sayısı bu ülkede hiç az değil, onun için TÜSİAD Başkanı hakkında ne söylediğini buraya da aktarıyorum:
"TÜSİAD gibi kurumun başında olan insanlar ağızlarından çıkanı kulakları duyması gerekir. Çok açık söylüyorum, ben bazı konularda çok hassasımdır ve her şeyi belki somut olarak ortaya koymam ama kendisi onu düşünmesi lazım. TÜSİAD Başkanı'nın geçmişte Türkiye'ye ne tür bedeller ödettiğini gayet iyi bilen birisiyim. Onu değerli arkadaşlarımın inceleyip ortaya çıkarması mümkündür. Hangi işle iştigal etmişse o iş sebebiyle yaptıkları ve ödettikleri bedeller ortadadır. Hangi denetim kurumunda ne gibi görevler yaptılar ve oralardan ne tür bedeller ödettiler bunun üzerinde iyi durulması lazım. Bundan sonra bu tür yeni bedellere biz fırsat vermeyeceğiz, bunu da bilmeleri lazım. Sorumluluğunun bilinciyle hareket etmeyen bunun da hesabını verir."

Þimdi bu sözlerin neresinden tutalım?

Önce "İnsanların ağzından çıkanı kulakları duyması gerekir" diyor ardından da "somut olarak ortaya koyamayacağını" söylediği bir suçlamada bulunuyor.

Somut olarak ortaya koyamayacağınız bir suçlamayı nasıl yapabiliyorsunuz peki?

Cumhurbaşkanı olup dokunulmazlık kazandığınız için mi?
İnsanın ağzından çıkanı kulağının duyması iyi bir şeydir kuşkusuz.

Ama bu sanırım hepimiz için geçerli olmalı.

TÜSİAD Başkanı, yaptığı "gıllıkışlı işlerle Türkiye'ye bedeller ödettiyse" bunun gerekleri, yasalar çerçevesinde yerine getirilir.

Ortaya bir iddia atıp bırakmakla olmaz bu işler.

Cumhurbaşkanlığı makamı dedikodu üretme makamı olmamalıdır. Madem bunları inceleyip ortaya çıkarabilecek arkadaşlarınız var, onları görevlendirin.

Görevlerini yerine getirsinler ve ortada bir suç ile suçlu varsa, cezalarını mahkemeler verir.

Ama bunu yapamıyorsanız, bir sivil toplum kuruluşunun başkanını da böyle suçlayamazsınız, en azından ayıp olur, bulunduğunuz makama yakışmaz.

Bu sözlerin arkasından da bir tehditte bulunuyor Cumhurbaşkanı.
"Sorumluluğunun bilinciyle hareket etmeyen bunun hesabını verir" diyor.
"Sorumluluk bilinci" dediği şey, ekonomik politikaların eleştiri üstü tutulması.

TÜSİAD Başkanı, bu konulara girmeseydi, ne Türkiye'ye ödettiği bedeller hatırlanacaktı, ne de "Sorumluluğunu bil" uyarısı.

Bu bir tehdit. Demek istiyor ki "Böyle konuşmaya devam edersen, bir yolunu bulur çanına ot tıkarım".

Bu şimdi bir Cumhurbaşkanı'na yakışıyor mu?

TÜSİAD Başkanı bir eleştiri yaptı, ekonominin gidişatı ile ilgili bir eleştiri.
Buna hükümet yöneticileri cevap verebilirler mi?

Evet, verebilirler. Ama üslup böyle olmaz.

O vakit dersiniz ki "TÜSİAD Başkanı yanlış biliyor. İşte ekonomi bu kadar büyüdü, TL şu kadar değer kazandı, ihracatımız patladı, ithalatımız çatladı, işsizlik şu kadardan bu kadara indi" vs.

Ama böyle bir yanıt verebilmesine de olanak yok, onun için veryansın ediyor, hayali suçlar icat edip "Çamur at izi kalır"dan medet umuyor.
Ve bu tutum, o makama hiç ama hiç yakışmıyor.

O makamın saygınlığını korumak hepimizin görevidir ama en çok da o makama beş yıl için seçilmiş kişinin görevi olmalıdır.


Herkesin kaybettiği bir oyun

İSTANBUL Film Festivali, 34 yıldır, bu kentin kültür yaşamının en önemli parçası oldu. Elbette zaman zaman tartışmalara da neden oldu ama içinde bir yarışma olan hangi festival, tartışmalardan kendisini kurtarabiliyor ki?

Ve şimdi o festivali de elimizden aldılar!

Kandil Dağı'nda çekilmiş bir belgesel film olan Bakur'un gösterilmesi, "tescil belgesi olmadığı" gerekçesiyle engellenince, 22 film festivalden çekildi, kapanış töreni ve yarışmalar iptal edildi vs.
Türkiye'de sinema salonlarında gösterilecek bütün filmlerin böyle bir tescil alma zorunluluğu var. Dünyanın başka yerlerinde de benzer uygulamalar var.

Ama bu kez sorun filmin Kandil Dağı'ndaki yaşam ile ilgili bir belgesel olmasından çıkıyor.

Bu tür festivallerde kolayca görmezden gelinebilen bürokratik eksiklikler, bir engel olarak ortaya konabiliyor.

Bürokrasinin en sevdiği yöntem de budur zaten: Kanunların, yönetmeliklerin orasına burasına saklanmış bazı hükümleri, beğenmediğin işleri engellemek için kullanmak!

"Film tescil belgesi yok" dediğinizde akan suları durdurabileceğinizi biliyorsunuz çünkü.

"Peki bugüne kadar tescil belgesi olmadığı halde Türkiye'deki festivallarde gösterilen film hiç olmadı mı" sorusuna da yanıt alamıyorsunuz.

Belli ki Kültür Bakanlığı bu filme kafayı takmış, gösterilmesin istedi ve bu yasal zorunluluğu dayatarak amacına ulaştığını zannediyor.
Sonuç olarak:
İstanbul Film Festivali, kolayca sırtını yerden kaldıramayacak duruma düşürüldü.

Normal olarak 200 kişinin uyuklayarak seyredeceği bir belgesel, Türkiye'nin gündemine girdi, tescil belgesini alınca yüz binler o filmi seyretmeye koşacak.

Türkiye'nin en prestijli film festivalinin adı "Filmleri sansürleyen festival"e çıktı.

Türkiye'de hükümetin medyadan sonra sanat üzerine de ağır bir baskı kurmak istediği imajını güçlendirecek bir örnek oldu.
Hiç kimse için iyi olmadı. Her yıl bu festivali heyecanla bekleyen sinemaseverler için de, hükümet için de, festival için de!

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 20 Avr 2015 1:09    Sujet du message: Répondre en citant



https://www.facebook.com/melih.akgun.58/posts/10153021985779193
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
ravzatasci
Newbie
Newbie


Inscrit le: 22 Avr 2015
Messages: 5
Localisation: ile de france

MessagePosté le: 22 Avr 2015 0:54    Sujet du message: akp ? Répondre en citant

ya kardeslerim, adam ne yapti bu kadar kin bu kadar nefret ediyorsunuz ? Her seyin en iyisini yapmaya calisiyor, allahim basimizdan eksik etmesin Erdogani
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 22 Avr 2015 1:31    Sujet du message: Re: akp ? Répondre en citant

ravzatasci a écrit:
ya kardeslerim, adam ne yapti bu kadar kin bu kadar nefret ediyorsunuz ? Her seyin en iyisini yapmaya calisiyor, allahim basimizdan eksik etmesin Erdogani


Laughing

Iyi Medar69 kardesimizden sonra bir RTE'ci daha geldi aramiza. Gerçi bu anlasilan genç, bakoloryaya hazirlaniyor ama super ilginç. Bu genç yasta nasil RTE hayrani olunur bir anlatsa...

"Her seyin en iyisini yapiyor" buyurmus bu genç.

Dogru, ondan daha iyi hakaret eden zor bulunur : "Al anani da git" bir sey mi? Ataturk ve Inonu'ye ayyas diyecek tiynette bir tip.

Dogru, iyi de yalan soyluyor. Hadi bir defa yanildi dedik, hala Kabatas'ta bacimizin irzina geçtiler diyebiliyor, camide içki içtiler dedigi gibi... Villalarla ilgili yalanlari da unutalim mi?

Dogru, kindar, bizimkiler, otekilerle halki birbirine dusurmekten kaçinmiyor.

Dogru, herseyin en iyisini yapayim derken BOP'un esbaskani oldugunu ilan edip, Israil'e yarayan ABD'nin Suriye'de taseronluguna kaliyor, ISID belasi bir yana, Suriye'de de otonom Kurt yapinin kurulmasini sagliyor.

Dogru, en iyisi Apo ile isbirligi yapip Kurt sorunun çozmek...

Dogru, en iyi kaçak sarayi yaptiriyor. Kibir var ama estetik begeni yok, saray diye karsimiza Cavusesko tipi kisiliksiz mimari ozelligi olmayan bir yapi çikiyor, tipki çok gerek varmis gibi 500 yillik Sinan kopyasi Camlica camisi gibi...

Dogru, TC kandirilmaya en musait bir adam yonetiyor. Ahmet Siklar, Hanefi Avcilar, Soner Yalçinlar... Gülen'in ne menem bir adam oldugunu soyleyince hapse atiliyorlar. Gülen'in kotu adam oldugunu yolsuzluk ve rusvet ortaya dokulunce anliyabiliyor, yerseniz...

Dogru, en kanli savasta bile ordunin 100-150 generali safdisi kalmaz, ABD ile zitlasan orduyu Balyoz ve Ergenekon uydurmacalariyla paramparça ediyor, Ege'de Yunanlilar kayaliklara bayrak dikiyor. Ordunin karargahindaki direkten bayrak indiriliyor. Ve dah ilk yillarinda ABD askeri Turk askerini kafasina çuval geçiriyor.

Dogru, en iyi gazeteci talimatlarini o veriyor, taa Fas'tan ulan niye boyle baslik attiniz diye telefon açtigini kabul edebiliyor ama "sifirlama" yalan diyebiliyor.

Dogru, namusu uzerine yemin edip Cumhurbaskani olduktan sonra Anayasa degismedigi halde AKP'nin Cumhurbaskani olup, AKP'ye 400 milletvekili istyen mitinglerle yeminini takmayip suç isliyor...

Uff yeter bezdi, daha sayfalarca devam edebilirim ama zaten burasa birçogu var...

Ama helal olsun demek gerek, Fransa'da yasayan 18 yaslarinda gençte elinden gelenin en iyisini yapiyor algisini birakabiliyor.

Chapeau!
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 22 Avr 2015 16:25    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:
Berkin Elvan için klip çeken sanatçılara soruşturma
"Berkin Elvan için 11 Mart'ta hayatı durdurun" sloganıyla klip çeken sanatçılar hakkında soruşturma başlatıldı.




http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/259560/Berkin_Elvan_icin_klip_ceken_sanatcilara_sorusturma.html
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 22 Avr 2015 16:30    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:

Feyzioğlu: Hadi gel bizi de tutukla
Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, Adalet Bakanlığı’nda girdiği mülakatta Cumhurbaşkanı’na hakaret ettiği gerekçesiyle mahkemeye çıkarılan Avukat Umut Kılıç hakkında tutuklama kararı veren hakime sert eleştiriler yöneltti.

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/260345/Feyzioglu__Hadi_gel_bizi_de_tutukla.html
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Montrer les messages depuis:   
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque Toutes les heures sont au format GMT + 2 Heures
Aller à la page Précédente  1, 2, 3 ... 41, 42, 43 ... 67, 68, 69  Suivante
Page 42 sur 69

 
Sauter vers:  
Vous ne pouvez pas poster de nouveaux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas répondre aux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas éditer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas supprimer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas voter dans les sondages de ce forum


Powered by phpBB v2 © 2001, 2005 phpBB Group Theme: subSilver++
Traduction par : phpBB-fr.com
Adaptation pour NPDS par arnodu59 v 2.0r1

Tous les Logos et Marques sont déposés, les commentaires sont sous la responsabilités de ceux qui les ont postés dans le forum.