346 visiteur(s) et 0 membre(s) en ligne.
  Créer un compte Utilisateur

  Utilisateurs

Bonjour, Anonyme
Pseudo :
Mot de Passe:
PerduInscription

Membre(s):
Aujourd'hui : 0
Hier : 0
Total : 2270

Actuellement :
Visiteur(s) : 346
Membre(s) : 0
Total :346

Administration


  Derniers Visiteurs

administrateu. : 09h12:08
murat_erpuyan : 09h14:32
SelimIII : 22h39:04
Salih_Bozok : 3 jours
cengiz-han : 3 jours


  Nétiquette du forum

Les commentaires sont sous la responsabilité de ceux qui les ont postés dans le forum. Tout propos diffamatoires et injurieux ne sera toléré dans ces forums.


Forums d'A TA TURQUIE :: Voir le sujet - AKP Türkiyesi...
Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum Forums d'A TA TURQUIE
Pour un échange interculturel
 
 FAQFAQ   RechercherRechercher   Liste des MembresListe des Membres   Groupes d'utilisateursGroupes d'utilisateurs    

AKP Türkiyesi...
Aller à la page Précédente  1, 2, 3 ... 55, 56, 57 ... 67, 68, 69  Suivante
 
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque
Voir le sujet précédent :: Voir le sujet suivant  
Auteur Message
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 12 Juil 2016 2:02    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:
Esnaf Ağabey: -Başkan karşımıza Suriyeli dükkân açtı. Ne ruhsat var ne bir şey... Biz olduk 2. sınıf vatandaş.
Akp'li Bld. Bşk: -Hiç öyle bakma.
Esnaf Ağabey: -Nasıl bakalım? Vergi yok, algı yok...
Akp'li Bld. Bşk: -Sen bakma sen Resulullah'ın ümmetisin.
Esnaf Ağabey: -Orayı karıştırma. Adam kaçak sigara satıyor diyorum.
Akp'li Bld. Bşk: -Öyle bakmayacaksın.
Esnaf Ağabey: -Adam kaçak sigara satıyor diyorum, memlekete zararı var, diyorsun ki; öyle bakmayacaksın.
Esnaf Ağabey: -Aha kaçak sigara satıyor... Bu memleketi biz kurtardık onlar değil.
Akp'li Bld. Bşk: -Onların dedeleride, beraber kurtardık.
Esnaf Ağabey: - Hee tamam ben burayı kapatacağım. Görürsünüz, Suriyeli üzerine yapacağım. Vergi yok, algı yok...



https://www.facebook.com/gokturkleriz/videos/1062947290441127


Dernière édition par cengiz-han le 13 Aoû 2016 0:52; édité 2 fois
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 2996
Localisation: Paris

MessagePosté le: 30 Juil 2016 17:01    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:

Akp genel merkezine Atatürk posteri…
29 Temmuz 2016


Dört sene önce.
Atatürkçü subaylar darbeci, terörist, casus diye içeri tıkılırken…
*
Tayyip Erdoğan mecliste kürsüye çıktı, 20 Nisan 1936 tarihli Cumhuriyet gazetesinden bir kupür gösterdi, “bak belge konuşuyor, CHP iktidarında camiyi ahır yaptılar” diye bağırdı. Ayakta alkışlandı.
*
Kupürün başlığını göstermişti.
Haberi okumamıştı.
*
Kameralara sallaya sallaya gösterdiği kupürün başlığında, “bu ne insafsızlık, Seferihisar'da tarihi cami ahır yapılmış” yazıyordu.
*
Peki, haberin içinde ne yazıyordu?
Aynen şunlar yazıyordu:
“Seferihisar'ın Hereke köyünde bir cami tahrip edilmiş ve ahır haline getirilmiştir. Müze müdürü, tahkikat yapmıştır. Verdiği malumata göre, kütüphane ve medresesi vardır. Kütüphanesinden eser kalmamıştır. Evren oğullarından Kasım tarafından inşa ettirilmiştir. Üstündeki Arapça yazıya göre, 641 yıllık olduğu anlaşılmıştır. Osmanlı-Türk stilindedir. Tahribata rağmen, geriye kalan kısmı muhafaza edilirse, kıymettir.”
*
Yani?
Caminin ahır haline getirilmesiyle CHP döneminin, Atatürk'ün filan alakası yoktu. Camiyi ahır haline getiren, Yunan işgali sırasındaki vandallıktı. İşgal yıllarında bölgede hiç Türk kalmamıştı. Türklerin yokluğunda caminin ahır haline getirildiğini tespit eden, bu bilgiyi Cumhuriyet gazetesine veren, İzmir Müze Müdürü'ydü.
*
Zaten ortada cami falan kalmamıştı. Metruk haldeydi. Minaresi yoktu. Sadece antik ören yerlerinden araklanarak monte edilmiş sütun duvarı ayaktaydı. Bölgede arkeolojik sayım yapan İzmir Müze Müdürü, bu antik sütun sayesinde caminin kalıntılarını farketmişti.
*
Antik bölge olduğu için, müze müdürü tarafından tespit yapılmıştı. Cami ibadete açık olsaydı, 1936'da ahır yapılsaydı, tee 1924'te kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından tespit edilirdi. Diyanet'in haberi bile yoktu. Çünkü yıllardır cami olarak kullanılmıyordu.
*
Üstelik…
“1936'da Mustafa Kemal döneminde ahır yapıldı” denilen cami, tam tersine, 1936'da Mustafa Kemal döneminde yeniden cami haline getirilmişti. Kasım Çelebi Camisi… Metruk halde bulunmuş, revakları temizlenmiş, minaresi onarılmış, ibadete açılmıştı.
*
(O caminin bulunduğu köyün ismi, Düzce… Küçücük, şirin bir köydür. Eski adı Hereke'ydi. Heraklia antik kentinin üzerine kurulduğu rivayet edilir, ismi ordan gelirdi. Osmanlı döneminde nüfusunun yüzde 70'i Rum'du. İşgal sırasında hiç Türk kalmadı. 1922'de Yunan denize döküldü, Seferihisar kurtuldu, ufak ufak göç ettik, yeniden yerleştik. Yanmış, yıkılmış, harabeydi. 60'lı yıllarda ismi Düzce diye değiştirildi. Sit alanıdır. Hepsini nereden biliyorsun derseniz… İzmir çocuğuyum. Menderes döneminden beri papağan gibi tekrarlanan “camiyi ahır yaptılar” yalanı, kanıma dokunuyordu. Araştırdım. Külliyen iftiraydı. O gösterilen kupürün sadece “bu ne insafsızlık” tarafı doğruydu. Çünkü, Atatürk'ün camiyi ahır yaptırdığını söylemek, hakikaten insafsızlıktı.)
*
O zamanlar Hürriyet'te çalışıyordum, gerçeğin böyle olduğunu yazdım. Gazeteler ve televizyonlar Seferihisar'a üşüştü. Yandaş medya öylesine zehirlenmişti ki, Atatürk'ün camiyi ahır yaptığına hiç tereddütsüz inanıyorlardı. Düzce köyü sakinleriyle konuştular, yazdıklarım elbette doğruydu, tırıs tırıs geri döndüler, cami gerçeğinden tek kelime haber yapmadılar.
*
İsim vermeye utanırım ama, anlı şanlı ağabeylerimiz, duayen gazetecilerden bile telefon edip “yazdıkların doğru mu?” diye sorma gafletinde bulunanlar olmuştu. Tayyip Erdoğan söyledi ya, hiç sorgulamadan inanıyorlardı.
*
Halbuki, ortalama zekaya sahip herkes, kendine şu soruyu sorabilirdi… Madem böyle bir iş yapacaksın, taaa İzmir'e gidip, taaa ilçesine gidip, taaa köyüne gidip, ordaki camiyi mi ahır yaparsın? Dini duyguları aşağılamak için böyle bir saçmalık yapacaksan, herkesin görebileceği yerde yapmaz mısın?
*
Ve, o günkü yazıma bir not daha ilave etmiştim…
*
“Seferihisar'daki o tarihi caminin tarihi medresesini yeniden açmak da CHP'ye nasip oluyor. Seçimi ezici üstünlükle kazanan CHP'li belediye başkanı Tunç Soyer, Kasım Çelebi Camisi'nin medresesini restore ettiriyor. Proje hazırlandı, Anıtlar Kurulu'na sunuldu, Anıtlar Kurulu'ndan onay çıkar çıkmaz inşaatına başlanacak” demiştim.
*
Tunç Soyer kim biliyor musunuz?
*
45 sene önce, 1971…
Hava albay Nurettin Soyer, 12 Mart döneminde sıkıyönetim savcısı'ydı. Kestanepazarı'ndaki vaazlarıyla İzmir'de ufak ufak çevre yapmaya başlayan Fethullah Gülen hakkında iddianame hazırladı, “laikliğe aykırı olarak, devletin hukuki nizamlarını dini esaslara uydurmak amacıyla cemiyet tesis etmek”ten dava açtı, üç sene hapis cezası almasını sağladı. Fethullah Gülen yedi ay yattı.
*
Askeri savcı Nurettin Soyer, Fethullah Gülen'in dönüşebileceği tehdidi taaa 45 sene önce, ilk tespit eden kişiydi. Müthiş öngörüydü. “Devlet düzenini dinci esaslarla değiştirmek için örgütleniyor” dediğinde… Fethullah Gülen henüz ışık evlerini bile açmamıştı, işin başındaydı, tehlikeli hayallerinin arifesindeydi. Sonradan yol verilmeseydi, Türkiye Cumhuriyeti'nin başına bunlar gelmeyecekti. Askeri savcı Nurettin Soyer'in açtığı dava, Fethullah Gülen'in ömrü boyunca hüküm giydiği tek dava oldu.
*
Tunç Soyer… İşte bu askeri savcı Nurettin Soyer'in oğlu.
*
Kaderin cilvesi mi desek, Allah'ın tokadı yok mu desek, bilemiyorum.
*
Senin beğenmediğin dönemin sıkıyönetim savcısı, havacı albay, Fethullah Gülen'i hapse tıkacak… Senin yönettiğin dönemde, havacıların elebaşı olduğu subaylar, seni hapse tıkmak için, Fethullah Gülen adına darbe yapmaya kalkacak.
*
Senin beğenmediğin dönemin askeri yargısı, Fethullah Gülen'e dava açacak… Senin yönettiğin dönemin askeri yargısı Fetocu çıkacak.
*
Camiyi ahır yapanlar, şimdi de cami bombalayacak dediniz… Camiyi bombalayanın da, TBMM'yi bombalayanın da kim olduğunu gördük.
*
“Türkiye laiktir laik kalacak” dediğimiz için, bize dinsiz dediniz… “Alnı secdeye eriyor” dediğiniz heriflerin ne mal olduğunu gördünüz!
*
Dolayısıyla…
*
Fethullahçılarla imam nikahlıyken Atatürk'e hakaret edenlerin, şimdi Akp genel merkezine devasa Atatürk posteri asması elbette takdir edilecek bir özeleştiridir ama, yetmez… Aynı meclis kürsüsüne çıkıp, Atatürk'ün manevi şahsiyetinden özür dilemeleri gerekir.


http://www.sozcu.com.tr/2016/yazarlar/yilmaz-ozdil/akp-genel-merkezine-ataturk-posteri-1332781/
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 10 Aoû 2016 1:29    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:

Bir mitingin ardından
Sozcu 9 Ağustos 2016
Emin Cölasan

Sevgili okuyucularım, İstanbul'da düzenlenen miting, bu işi örgütleyenler adına gerçekten görkemli oldu. Açık konuşalım, birbirimizi kandırmaya gerek yok.

Bu, AKP'nin mitingi idi.

Ancak AKP böyle görünmesini istemediği için araya Bahçeli ile birlikte Kılıçdaroğlu'nu da katmayı başardı.
Şimdi pazar gününe dönün, her ikisinin de yaptığı konuşmalar unutulup gitmiş durumda. Akılda kalan sadece o büyük kalabalık ve bazı görüntüler.

* * *

Sadece İstanbul değil, pazar günü Türkiye'nin 81 ilinde benzer gösteriler düzenlendi.

İstanbul dahil hepsini örgütleyen tümüyle AKP il ve ilçe örgütleri ve AKP'li belediyelerdi.

Arkalarında maddi manevi devlet gücü yer alıyordu.

Oralarda CHP, MHP falan yoktu.

Bana sorarsanız büyük İstanbul mitinginde Kılıçdaroğlu, Bahçeli, Meclis Başkanı, Genelkurmay Başkanı ve hatta Binali Yıldırım figüran olarak, yardımcı oyuncu rolüyle kürsüye çıkarıldı.

Başrolde doğal olarak Recep Tayyip Erdoğan vardı.

* * *

Genelkurmay Başkanı!.. Hulusi Akar'ın o mitingde ne işi vardı?

Diyelim ki ricaları kıramayıp katılmak zorunda kaldı ama üniformasıyla kürsüye çıkıp konuşma yapmasının anlamı neydi?

Bunca yıldır bu ülkede yaşarım, bir Genelkurmay Başkanı'nın, hem de üniformasıyla birlikte bir siyasi mitinge katılıp konuşma yaptığına ilk kez tanık oldum.

Hem de programda olmadığı halde.

Belki de kendisini son saatlerde ikna edip kürsüye çıkmasını sağladılar.
Şimdi bazıları diyecektir ki “Efendim o miting siyasi değildi ki, toplumun terör ve darbeye karşı sergilediği bir tavırdı! Genelkurmay Başkanı niye konuşmasın!..”

O halde sorarım:
Oluşumu kim örgütlemişti, Recep Tayyip Erdoğan'ın ağırlığını koymasıyla AKP değil mi?..”

* * *

Canlı yayında ekranlarda izledik… Birileri üzerinde Arapça harfler yazılı yeşil bayraklar açmıştı.

Bunlar şeriat bayraklarıdır.

O halde nerede kaldı miting öncesinde yapılan “Türk Bayrağı dışında hiçbir afiş, pankart açılmayacak” uyarıları! O yeşil bayraklar neyin nesiydi!.. Hulusi Bey onları görmedi mi!

* * *
Dün gazetelerde fotoğraflarını da görünce bu söylediklerimin üzerine tuz biber ekilmiş oldu…

Sakallı takkeli tarikat lideri cübbeli Ahmet Hoca ile Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar el ele kol kola, dostluk ilişkileri içerisinde!..

Söyleyecek başka bir şey kalmadığını düşündüm.

Kendi kendime “Bakalım daha neler göreceğiz” demekle yetindim.

Haaa, bir de o anlı şanlı sanatçılarımız!..

Hepsi oraya gelmiş. Dertleri terör, darbe falan değil Cumhurbaşkanı ve Başbakan'la öpüşüp ekranda görünmek!

* * *
Türkiye'nin dört bir yanında düzenlenen bu mitingler güya pazar akşamı son bulacaktı.

Çok da iyi olurdu zira artık bıktırıcı ve zorlayıcı olmaya başlamıştı.

Üç hafta boyunca yapıldı, İstanbul'da çok iyi bir kalabalıkla noktalandı, eyvallah!

Daha doğrusu biz öyle zannediyormuşuz!

Son anda gelen açıklamalar oldu:
“Bütün illerimizde gösterilerin 10 Ağustos Çarşamba günü bitirilmesine karar verilmiştir!..”

Niçin, neden?

10 Ağustos gününün bir anlamı mı var?

Evet var, hem de çok büyük…

Recep Tayyip Erdoğan 10 Ağustos 2014 Pazar günü yapılan referandumda yüzde 51 oyla Cumhurbaşkanı seçilmişti.

Yani onun bu makama seçilmesinin ikinci yılı kutlanacak.

* * *

Tahmin ediyorum o gün AKP tarafından yine büyük gösteriler ve şenlikler düzenlenecek.

Gündemde hazır darbe girişimi, FETÖ vesaire olayları varken ve toplum istim üzerinde iken, fırsat bu fırsattır denilerek o günün yıldönümü, sokağa çıkarılan kitleler tarafından yine 81 ilde kutlanacak.

Sokak gösterilerinin 10 Ağustos'a kadar uzatılmasının anlamı budur.
Ellerindeki propaganda gücünü dibine kadar kullanıp toplumu yine gereceklerdir.

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 11 Aoû 2016 0:24    Sujet du message: Répondre en citant

cengiz-han a écrit:
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 11 Aoû 2016 0:36    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:


FETÖ’yü kazıdıkça AKP çıkıyor

Tayfun Atay



10 Ağustos 2016 Cumhuriyet


Nâzım’ın unutulmaz tiyatro oyunu “İvan İvanoviç Var mıydı Yok muydu”, Sovyet sosyalizminin bürokratikleşerek halktan kopuşunun eleştirisi olmanın ötesinde bize insanda iyi ile kötünün diyalektik bir aradalığı üzerine de çok şey söyler. Eserde iyi kalpli bir yönetici olan Sergey Konstantinovic Petrov’un (aslında kendinde saklı kötücül yanı temsil eden) İvan İvanoviç adlı bir karakter tarafından baştan çıkarılarak berbat birine dönüşümü anlatılır.

Oyunun final sahnesi, en çok da o unutulmazdır. Petrov, dönüştüğü halden pişman, bunun sorumlusu saydığı İvan İvanoviç’in derhal yanına gelmesini öfkeyle ister. Ama gelen giden yoktur ve hiç kimse böyle birini tanımamaktadır. Petrov, şaşkınlık içindedir.

Nihayet oyunun bir diğer (iyicil) karakteri “Kasketli”, İvan İvanoviç’i bulur ve onu pataklamaya başlar. Ancak Kasketli’nin dayağı etkisini Petrov’da göstermektedir! İvan İvanoviç’in kafasına inen her sopada Petrov âh etmekte, elini kolunu boşluğa sallayarak kendisini kötekten korumaya çalışmaktadır!..

***

Elbette doğrudan bir tematik bağ kurmak mümkün değil ama ben Nâzım’ın oyununun özellikle bu final sahnesini son günlerde FETÖ’cülük suçlamasıyla önümüze sıkça saçılan görüntüler eşliğinde hatırlamadan edemiyorum.

Tıpkı İvan İvanoviç’e doğru yükselen sopaların Petrov’un kafasında patlamasını andırırcasına, bir siluete “FETÖÖÖ, ulan FETÖ” diye yönelip pat-küt giriştiğinizde de AKP saflarından “Ah kafam, yandım anam” diye feryat figânlar duyuyorsunuz!..

Teşkilatın bütününe bakıldığında veri çok da biz en gözde olanlarını sıralayalım: Darbe girişiminin baş sorumlusu diye yakaladığınız general, AKP kurucu üyesi olup beş dönem milletvekilliği de yapmış genel başkan yardımcısının kardeşi çıkıyor.

Geçmiş dönemin dört bakanı FETÖ bağlantısı nedeniyle topun ağzında.

Bunlar arasında Bülent Arınç, AKP’nin onca yıllık iktidarında en önde gelen üç sembol isimden biri… Ve bir numaralı isim ile nasıl bir “taalluk ve taaşşuk” içinde olduğunu yıllar öncesindeki bir görüntüden hatırlıyorum: Tayyip Erdoğan okuduğu şiir nedeniyle cezaevine girmeden önce bir konuşma yaparken, onun hemen yanı başında içten bir duygusallıkla gözyaşlarını tutamazken…

27 Nisan e-Muhtırası sonrası AKP’nin dik duruşunun simge ismi Cemil Çiçek Gülen’cilikle itham ediliyor.

Burhan Kuzu ise itiraf ediyor:

“2013’e kadar verilen önergeler var; CHP’nin verdiği iki önerge, 2005 ve 2010; ‘F-Tipi Yapılanma’nın devletteki yerinin araştırılması… AK Parti bunu reddetti, yanlış yaptı. O zaman, … netice itibarıyla ne diyor memleketin cumhurbaşkanı, ‘Ne istediler de vermedik’ diyor. Yani sıkışmış bir hükümet, ... her an partinin kapanma riski altındasın, burun burunasın. Efendim, bir bürokratik ekip lâzım, o bürokratik ekip bunlardan oluşmuş. Kimi kullanacağım ben hükümet olarak, ... ne yapacağım?..”

Bu sözler “FETÖ bizim eserimiz” diye tefsir edilse, kim ne diyebilir?!

***

Gülen’le 45 yıl hemhal olduktan sonra şimdi onun karşısındaki Latif Erdoğan’ın televizyonda konuşurken töhmet altında bıraktığı Hüseyin Çelik programa mesaj gönderiyor: 2003-2009 yılları arası Milli Eğitim Bakanlığı döneminde “FETÖ-bağlantılı” sayılan tasarrufların hepsinin, içinde yer aldığı hükümetin Cemaat’le o dönemki ilişkisinin mahiyetiyle tamamen uyarlı olduğu şeklinde!..

Yine aynı programda duyuyoruz AKP döneminde FETÖ’nün devletteki ağırlığının 15 kat arttığı sözünü…

Daha neler neler!.. Önceki gün FETÖ ile bağlantılı diye tutuklanan işadamını pazar günkü Yenikapı mitinginde saf tutmuş selfi çekerken görüyoruz.

Peki, ya meydandaki diğerleri?..

O milyonlar, bundan birkaç sene evvel de Türkçe Olimpiyatları’nda tribünleri hınca hınç doldurmuyordu diyebilir misiniz gönül rahatlığıyla?..

***

Dolayısıyla izliyoruz, FETÖ’nün kökünü kazıma yolunda harala-gürele bir faaliyet yürütülüyor.

Ama bakıyoruz, FETÖ’yü kazıdıkça da altından ha bire AKP çıkıyor.

Çünkü etle tırnak gibiydiler.

O yüzden de AKP’li ağızlardan duya geldiğimiz “Bütün partilere sızmışlar” tarzı ifadeleri ben bir suçluluk psikolojisi içinde sanki suç bastırmaya yönelik sözler olarak değerlendiriyorum. Adeta bir telaş içinde suça ortak arama ve hedef şaşırtmaca ameliyesi olarak…

***

Yine de isterseniz diğer partilere sızıp sızmadıkları hususu, evet bu araştırılsın.

Ama hayır, AKP’ye sızmadılar.

AKP’nin bir temel “yapıtaşı” idiler.

Tavan, yani parti teşkilatı bazında da öyle, taban, yani seçmen bazında da öyle.

Aynı ailenin fertleri, anayla oğul, babayla kız, dedeyle torun, amcayla yeğen, abi-bacı-kardeş nev’inden bir ilişkiydi bu. Siz buna nasıl “sızıntı” dersiniz?!

O yüzden durum, darbe girişimi kadar vahim, dehşetli ve endişe vericidir. Yapılmakta olan, eti tırnaktan ayırmaktır!..

Ve İvan İvanoviç var mıydı, yok muydu gibi biz de sorsak FETÖ var mı yok mu diye…

Duyacağımız cevap bellidir:

“Hem Rabbimize, hem milletimize verecek hesap olduğunu biliyorum. Rabbim de milletim de bizi affetsin!..”




www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/582020/FETO_yu_kazidikca_AKP_c ikiyor.html
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 13 Aoû 2016 0:51    Sujet du message: Répondre en citant

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 2996
Localisation: Paris

MessagePosté le: 18 Aoû 2016 16:57    Sujet du message: Répondre en citant

SelimIII a écrit:
Citation:

Aydın Engin


Beyler, siz bal gibi suçlusunuz!..


17 Ağustos 2016 Çarşamba


Sıraya girdiler. Cumhurbaşkanlarının ardından ünlüsü ünsüzü, önemlisi önemsizi, üniformalısı üniformasızı “Allah bizi affetsin, millet bizi affetsin” nakaratlı türküyü gırtlaklarını şişire şişire söylemekteler. Nağmesi bozuk, güftesi daha bozuk bir “af dileği” bu.

Gel de sorma: Niye affedilecekmişsiniz ki?

Hepiniz polis ve adliye diliyle söylersek, “samimi ikrar”da bulunuyorsunuz. Sonunda kanlı bir darbeye kalkışacak bir illegal örgütlenmeyi kendi ellerinizle devletin kılcal damarlarına yerleştirmişsiniz. Sizi uyaranların kimilerini “Yapma paşam, abartıyorsun” diyerek terslemiş, YAŞ toplantılarında, “KURU” toplantılarda üniformalı ve üniformasız bürokratların terfilerini, kilit noktalara yerleştirilmelerini güle oynaya ayarlamış, onaylamış, imzalamış, sırtlarını sıvazlamışsınız.
Sonra da “Millet affetsin, Allah affetsin” öyle mi?

Allah ne yapar bilemem, karışmam da.

Ama “millet” dediğiniz toplumun bir parçası olan bizler bu kadar ağır bir suçu niye affedelim ki?

Bizler, gazeteci, işçi, memur, akademisyen, berber, nalbur, çiftçi, aşçı, tamirci, manav, şoför, falan filan, sıradan yurttaşlarız. Devletin kilit noktalarına, görevlerine, kadın ya da erkek, birilerini yerleştirmeye ne yetkimiz var, ne halimiz.

Bizler aldatılmış olabiliriz. Fethullah Gülen nam zatı mehdi sanan saftiriklerimiz, onun örgütün vitrinine yerleştirdiklerinin haline tavrına, sözüne, diline bakıp “Aaaa, ılımlı İslam bu işte. IŞİD sapıkları gibi kan dökmez bunlar” diyenlerimiz olmuştur.

Kandırıldıysak, bu adamların kanlı bir darbeye kalkışacak kadar gözü dönmüş olduklarını sezemediysek, söylediklerini yuttuysak bunun zararı sadece ve sadece bizedir. Hatta içimizde hizmet iddiasını ciddiye alıp himmet olsun diye üç beş kuruş aktaranlarımız bile olmuştur.
Siz şimdi onları suçlu sayıyor, ev sahibinin kira için verdiği hesap Bank Asya’da olduğu, o garibim de kirasını mecburen oraya yatırdığı için yakasına yapışıp gözaltına alıyorsunuz. “FETÖ ile işbirliği yapmış; çevresinde Cemaatçi olarak biliniyormuş” diyerek on binlerce yurttaşı işten çıkarıyor, açığa alıyor, tutukluyorsunuz.

Devletten ve toplumdan FETÖ’cüleri kazımak (ayıklamak değil kazımak) kararındasınız. Bunu her gün kanıtlıyorsunuz.

İyi güzel de...

FETÖ’cüleri Harbiye’ye, Maliye’ye, Hariciye’ye, Dahiliye’ye, Adliye’ye, Emniyet’e, Üniversite’lere yerleştiren, önlerini açan, sırtlarını sıvazlayan, “Bizim adamımızdır” diyerek devletin dizginlerini teslim eden bizler olamayız değil mi?

Sizler olursunuz değil mi?

Bu ağır, asla affedilemeyecek kadar ağır bir suç değilse suç nedir?
Hem devleti, ülkeyi yöneteceksiniz, hem bu kadar ağır bir suç işleyeceksiniz, sonra da “Allah affetsin, millet affetsin” diye pişkin pişkin türkü söyleyeceksiniz. Kulaklarımızı tırmalıyorsunuz beyler.
Sizler bal gibi suçlusunuz.

Hesabını ‘mahkeme-i kübra’da değil, bu dünyada vermeniz gerekiyor.

Ne dersiniz?

Af dilemenin ötesinde bir şeyler söyleyin de duyalım...


http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/585654/Beyler__siz_bal_gibi_suclusunuz_...html
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 2996
Localisation: Paris

MessagePosté le: 18 Aoû 2016 17:25    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:


fetoculuğun panzehiri

17 Ağustos 2016


Tiyatrolar dörde ayrılır.
Serbest tiyatrolar.
Grekoromen tiyatrolar.
Yağlı tiyatrolar.
Karakucak tiyatrolar.

*

İsmail Dümbüllü başpehlivandı.
Koca Yusuf, Hamlet'i oynadı.
Muhsin Ertuğrul kıspetle gezerdi.
Kurtdereli darülbedayidendi.

*

Bu nedenle, şehir tiyatrolarının başına güreş hakemi getirdiler!

*

Tübitak'a hayvanat bahçesinden müdür atadılar. Aslına bakarsanız, deneylerde fare kullanıp, uzaya maymun gönderdiklerine göre, hayvanat bahçesinden müdür gelmeyecekti de, nerden gelecekti?

*

İett otobüs müdürünü, devlet demiryolları'na genel müdür yaptılar. Trene “Piri Reis” adını koydu! Böylece, dünya tarihinde ilk kez trene denizci adı verilmiş oldu.

*

İstanbul belediyesi ulaşım müdürünü THY'ye genel müdür yaptılar, “ha vapur, ha boeing, ikisi de aynı kapıya çıkar” diyemedi, “uçak ve metro birbirine az çok benziyor” dedi, apronda deve kestiler.

*

Anayasa mahkemesi'nin başına iktisatçı getirdiler. Maliye raportörünü danıştay başkanı yaptılar.

*

Emniyet müdürünü kültür bakanı yaptılar, kültür müsteşarını milli savunma bakanı yaptılar, güya restorasyonla düzelttiler, Aspendos'a mutfak mermeri döşediler, Erzurum Kongresi'nin yapıldığı müze binaya duşakabin koydular, beş bin senelik aşkar höyüğü'ne belediye hizmeti diye süs havuzu monte ettiler.

*

İstanbul'a emniyet müdürü getirdiler. Polis değildi.

*

“NASA da kim oluyor, onlar bizim çok gerimizde” dediler, Türksat'a Sosyal Güvenlik Kurumu'ndan müdür atadılar.

*

– Efenim, astronotların sigorta primleri yatırılmamış…
– Mars projesini iptal edin derhal!

*

Kaymakamı, TRT genel müdürü yaptılar.

*

– Efenim, ana haber bülteninde hangi haberleri verelim?
– Valiye sormam lazım.

*

PTT genel müdürünü tenis federasyonu başkanı yaptılar. Bilahare, tenis federasyonundan aldılar, danıştay üyesi yaptılar iyi mi…

*

İstanbul belediye başkanımız, muhallebici, o nedenle her yağmurda koskoca şehir sütlaca dönüyor, mimar olarak herhangi bir eserini hatırlamıyorum ama, profiterölü fena değil.

*

Ölü yıkayıcıyı, fen fakültesine genel sekreter yaptılar.

*

Başçavuşu MİT müsteşarı yaptılar, MİT müsteşarına başçavuş dediğim için beni mahkemeye verdiler, savcı ifademi almak için çağırdı, “sayın savcım, adam başçavuş, amiral mi deseydim” dedim, savcı gülmekten boğuluyordu, başçavuş meselesinden takipsizlik aldım ama, az daha savcıyı öldürmeye teşebbüsten tutuklanıyordum.

*

Darbeci-casus diye içeri tıktıklarını general yaptılar, general yaptıklarını darbeci-casus diye içeri tıktılar, milli savunma bakanı imam, başkomutan kantin asteğmeni… Fetonun imamları giriyor diye askeri liseleri kapattılar, genelkurmay başkanının mezun olduğu liseyi imam hatip yaptılar.

*

Hastalara moral vermek için, hastanelere imam atadılar.

*

– Hocam apandisitim patladı.
– Yasin oku.
– Hocam tansiyonum düştü.
– Uzan şu seccadeye.
– Hocam basur oldum.
– E, fıtratında var.
– Hocam tahlillerim nasıl?
– Eşhedü en laa…

*

Hastane imamını, aynı hastaneye müdür yaptılar. Cami imamlarını öğretmen olarak atadılar, beden eğitimi öğretmenini başhekim olarak atadılar. En son… Veterineri tıp fakültesine dekan yaptılar.

*

Netice kardeşim?
Memleketin çivisi çıktı.
Neresini tutarsan, orası elinde kalıyor.

*

Ve hal böyleyken… Başbakan yardımcısı Numan Kurtulmuş açıkladı, “bundan böyle içki içiyor içmiyor diye ayırmayacağız, liyakata önem vereceğiz” dedi.

*

E, kriter tamamdır yani.

*

Bundan böyle, bira içenler daire başkanı, viski içenler genel müdür, rakı içenler müsteşar…
Üstüne cila olarak şampanyayı da patlattın mıydı, devlette feto meto kalmaz gari!



http://www.sozcu.com.tr/2016/yazarlar/yilmaz-ozdil/fetoculugun-panzehiri-1354711
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
opak
Admin
Admin


Inscrit le: 02 Mar 2013
Messages: 150

MessagePosté le: 18 Aoû 2016 18:17    Sujet du message: Répondre en citant

Korlesmeye bu kadar yatkin halkimiza ithaf olunur :

Citation:


Emekli Tümgeneral'den Erdoğan'a açık mektup:

Bu üç zatı muhtereme dokunulmamasına şaşıyorum

Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz Cumhurbaşkanı Erdoğan'a açık bir mektup kaleme aldı. Yavuz mektubunda, FETÖ ile mücadelede Bülent Arınç, Sadullah Ergin, Hüseyin Çelik'e dokunulmamasına şaşırdığını ifade etti.

cumhuriyet.com.tr 17 Ağustos 2016 Çarşamba, 13:01




Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz'un Odatv'de yer alan mektubu şöyle:


Sayın Cumhurbaşkanım,

Ülkemiz yakın tarihin en sıkıntılı dönemini yaşıyor. Çevremiz ve hatta içimiz adeta yangın yeri. Bu yangının acil olarak söndürülmesi gerekiyor.

Bunun için hepimize ağır sorumluluklar düşüyor. Ama en çok da size…

Hayatı, bir anlamda, araba kullanmaya benzetirim. Hep önüme bakarım. Ama ara sıra dikiz aynasına da göz atmak kaydıyla…

Yine öyle yapmak istiyorum. Önüme bakıyorum. ABD’nin FETÖ’yü darbeye ittiğini ve Türkiye’yi istediği gibi yönetmek istediğini görüyor ve kendimi doğal olarak sizin yanınızda konumlandırmak istiyorum. Ama dikiz aynasına göz attığımda, bir yandan BOP eş başkanlığınızı; diğer yandan jeopolitikderinlikten yoksun, öngörüsüz, ABD’ye koridor inşa etme olanağı sunan, 3 milyon vatandaşını beslemek zorunda kaldığımız harap edilmiş Suriye’yi görüyorum. Bulantı yaşıyorum…

Önüme dönüyor ve FETÖ’yle mücadelenin eksiksiz yapılması gerektiğine ve bunun için sizinle birlikte olmanın zorunluluğuna odaklanıyorum. Dikiz aynasına baktığımda, bu caninin sizden önce de bir geçmişi olmasına rağmen sizin sunduğunuz çok geniş imkânlar yüzünden devleti ele geçirdiğini görüyorum. Onunla yaptığınız yakın işbirliği sonucu, yargının, devlet kurumlarının ve özellikle TSK’nın genetiğiyle oynandığını ve 15 Temmuz darbesine giden yolun taşlarının katkılarınızla döşendiğini anımsıyorum. Sis bulutu içinde kalıyorum.

FETÖ İLE MÜCADELEDE BU ÜÇ ZATI MUHTEREME DOKUNULAMAMASINA ŞAŞIYORUM

Bu bağlamda, Özel Yetkili Mahkemeleri kaldırırken elindeki Ergenekon ve Balyoz davalarını tamamlama hakkını bu haysiyet cellatlarına bıraktığınızı unutamıyorum.

Balyoz sanıkları TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonuna üç defa “bizi de inceleyin” diye dilekçeyle başvurduğunda kaale bile alınmadıklarını hatırlıyorum.

“Türkiye bağırsaklarını temizliyor” diyen Bülent Arınç’ın, 16 Temmuz sabahı uyandığında, "çeteyi yeni anladım" demesine hayıflanıyor; Türkiye’nin akciğerlerini söken bu cinayet örgütünün kim olduğunun yeni farkına varmasına/rol yapmasına acıyorum.

“Cemaat devleti ele geçirdi” iddialarına, Hüseyin Çelik’in “buna kargalar bile güler” dediğini; Balyoz Darbe Planı sahte, 2007 yılında piyasaya sürülmüş bir fontla yazılmış denildiğinde Sadullah Ergin’in Adalet Bakanı sıfatıyla “bunlar PR çalışması” nitelemesi yaptığını unutamıyorum.

Ancak FETÖ ile mücadele edilirken bu üç zatı muhtereme dokunulamıyor olmasına şaşıyorum(!)

“Üst akılın” FETÖ’den sonra son çare olarak devreye soktuğu PKK ile kararlı mücadeleniz cesaret veriyor ama devlet aklını silerek giriştiğiniz Açılım politikaları esnasında kamu güvenliği ve düzenini hiçe sayan anlayışınızı hatırlayıp donakalıyorum.

Arabayı çarpmamak için yeniden önüme dönüyorum. Sizin ve özellikle Başbakan Binali Yıldırım’ın konuşmalarından umutlanıyor, çok benimsemediğiniz ortak akıl üretme gayretine dönüş diye seviniyor; ancak aceleyle verilmiş TSK düzenlemelerini dikiz aynasında görünce, bu politikalarla mı sıkıntılı dönemi atlatacağız diye kendimi sorgulamaktan alıkoyamıyorum. Zamanlaması baştan aşağı yanlış bir uygulama görüyor, ister istemez bir arka plan sorgulamasına yöneliyorum. Kışlaların bu denli acele edilerek boşaltılmasını da, şehir içinde muharip birlik barındıran kışla olmamasını savunan bir kişi olarak benimsemiyorum.

1. ORDU KOMUTANI DA ASKERİ LİSE MEZUNU

Önüme dönüyor ve yanınızda olmak istiyorum. Ama dikiz aynasında askeri liseler ile ilgili kocaman yanlışınız orta yerde duruyor. Önceki ve mevcut Genelkurmay Başkanlarının sivil lise mezunu oldukları için darbeci olmadıklarını ileri sürüyorsunuz. Bu açıklamanız hem bu iki komutanın 15 Temmuz kalkışmasına giden yolda üslendikleri olumsuz rolleri görünmez kılıyor hem de darbenin önlenmesinde önemli bir payı olduğunu düşündüğüm 1. Ordu Komutanı’nın Kuleli Askeri Lisesi 1972 mezunu olduğu gerçeğini göz ardı ediyor.

Askeri lise, sivil lise tartışmasına hiç girmek istemiyor ve çok gereksiz buluyorum. Ama 15/16 Temmuz gecesinin İstanbul’da, Kara Kuvvetleri bazında bilebildiğim beş kahraman albayından dördünün askeri lise mezunu, birinin sivil lise mezunu olduğunu hatırlatmak istiyorum. Eğer o gece İstanbul’da daha çok kan dökülmediyse... Maltepe’deki 2. Zırhlı Tugay Komutanını derdest Hançeri Sayat ve Erkan Olgay albaylar (ikisi de tuğgeneral olmuştur) ve onların emirlerine uyanlar sayesindeydi. Her iki arkadaşımızın da askeri lise mezunu olduğunu hatırlayalım diyorum.

Aynı şekilde Topkule’deki 66. Mknz. Tugay’dan da daha çok tankın dışarı çıkmasını engelleyen Albay Sait Ertürk’ün askeri lise, Albay Davut Ala’nın sivil lise mezunu olduğunu bilelim istiyorum. Birincisi şehit, diğeri gazi olan bu iki muhterem arkadaşımızı neden bu tartışmanın tarafları yaptığınızı anlamıyorum. Oysa biri canını, diğeri bedeninden parçalar verdi alçaklara karşı direnerek…

Kuleli Askeri Lisesi mezunu olmakla övünen şehit Albay Sait Ertürk’ün ruhunu incitmeye hakkımız var mı, diye soruyorum.

Ömrünün üç yılını bu devletin Balyoz aptallığı yüzünden hapishanede geçirmek zorunda kalan, o gece ve gündüzü uyumadan geçiren ve bu arkadaşlarıyla iletişim halinde, alçak çete mensuplarına karşı mücadelesini uzaktan ama etkili olarak sürdüren Albay Nedim Ulusan’ın da askeri lise mezunu olmaktan övünç duyduğunu biliyorum.

İMAM HATİPLİ DARBECİLERİ NEREYE KOYACAĞIZ

Askeri liseleri kapatırken, ortaokul seviyesine kadar indirilen İmam Hatip Liselerinin darbeci mensuplarını nereye koyacağız? Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan uzaklaştırılan 3 bin civarında kurum mensubunun sanırım en az yüzde sekseni İmam Hatip Lisesi mezunu değil midir? Ya o haysiyet celladı hâkim ve savcıların, birisi açıklasa da hangi okul kökenli olduğunu öğrensek! Her İmam Hatipliyi masum ya da bunlara bakarak darbeci görmek ne kadar yanlışsa, askeri liselerin darbeci ürettiği tezi de o kadar yanlıştır.

Sayın Cumhurbaşkanım,

Gelinen nokta iflas noktasıdır. Ama orada takılıp kalmak istemiyorum, kimse de istemiyor. Çünkü bu badireye seyirci kalma lüksümüz olmadığı gibi, çıkış yolu bulmak gibi bir sorumluluk omuzlarımıza çökmüştür. Bunun için aklı başında olan herkese görev düşüyor. Bu yolu açmak da size... Bunun için sade, basit ama zor bir yöntem var… Liyakati merkeze koymak ve sorun çözme becerisini devreye sokmak.

Bunun nasıl yapılacağı önemli ölçüde sizin göstereceğiniz ferasete bağlıdır. Bunun için sadece size oy verenleri değil, herkesi kucaklamanızı sizden bekliyoruz.

Cumhuriyet ve kurucularıyla kavga etmek bir yana onun herkesi hukuk karşısında eşitleyen felsefesine sahip çıkmanızı bekliyoruz.

Herkesin inancını kendisiyle Allah arasındaki bir ilişkiye indirgemesinin gerekliliği ortadadır. Bunun siyasal bir örgütlenme için yapı taşı olarak ele alınamayacağını ilke olarak benimsemenizi ve taraftarlarınıza benimsetmenizi bekliyoruz.

Her dediğinize “evet” diyen ve size ve ülkenin geleceğine zerrece katkısı olmadığı açığa çıkmış bazı danışmanlarınızı da etrafınızdan uzaklaştırmanızı, gerçeğin sadık bekçilerine çevrenizde yer vermenizi bekliyoruz.

TBMM’yi gerçek hüviyetine kavuşturma iradesini sergilemenizi bekliyoruz.

Bunları yapmadığınız takdirde, benim gibi düşünen milyonları ikna edemeyeceksiniz. Ve ülkenin çökme tehlikesini giderek büyütecek ve muhtemelen ilk altında kalan da siz olacaksınız! Çünkü deniz bitti…

Saygılarımla.


Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 20 Aoû 2016 0:03    Sujet du message: Répondre en citant

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 2996
Localisation: Paris

MessagePosté le: 21 Aoû 2016 11:59    Sujet du message: Répondre en citant

ülke kan revan
yöneten kahraman!

Evil or Very Mad
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 27 Aoû 2016 3:09    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:

Emre Kongar
ekongar@cumhuriyet.com.tr



‘Kendin pişir kendin ye’ terörü!

23 Ağustos 2016 Salı

Türkiye üç koldan terör saldırısı altında!
“Üç koldan terör saldırısı” benim değil, bizzat kendilerinin söylemi.
Çok kişiden oluşan ama tek adam yönetiminin sesini yansıtan AKP iktidarı, 7 Haziran 2015 seçimlerinden beri yaptığı gibi, her terör saldırısının arkasından üç terör örgütünün adını birlikte anıyor...
Bunların bağlantılı olduğunu, birbirlerinin taşeronluğunu yaptığını belirtiyor...
50’den fazla insanımızı yitirdiğimiz, bağıra bağıra “Geliyorum” diyen Gaziantep IŞİD katliamından sonra da aynı mesaj verildi:
1) Kürt ırkçılığına ve ayrılıkçılığına dayalı PKK terörü.
2) İslam Radikalizmine dayalı, Türkçe ismiyle Irak Şam İslam Devleti, IŞİD veya İngilizce adıyla Islamic State of Iraq and the Levant, ISIL, veya Arapça ismiyle DAEŞ veya DEAŞ terörü.
3) Devletin içine yuvalanmış “Paralel” cemaatçilerden oluşan Fethullah Gülen Terör Örgütü, FETÖ terörü.

***

Bu üç terör örgütüne yakından baktığımızda, hem nesnel verilerden hem de bizzat AKP iktidarının demeçlerinden hareketle neler görüyoruz:
1) AKP 2002 yılında iktidara geldiğinde, PKK terörünün aldığı canların sayısı tek rakamlı düzeye inmişti.
AKP iktidarında PKK terör eylemleri hızla tırmandı.
“Barış süreci” veya “Açılım süreci” denilen dönemde (bizzat kendi ifadelerine göre) AKP iktidarının göz yummasıyla PKK terör örgütü yığınak yaptı, güçlendi...
Ve Erdoğan’ın, başkanlık rejimine destek alamayacağını anlayıp bu süreci bitirmesiyle, yeniden çok şiddetli bir biçimde saldırıya geçti.
Yani PKK terörü açıkça, AKP iktidarı tarafından müsamaha gösterilerek, (bizzat kendilerinin belirttiğine göre) güçlenmişti.
(Siz buna, AKP’nin hem Allah’tan hem milletten af dilediği bir aldatılma olayı olarak da bakabilirsiniz elbette.)
2) IŞİD terörü diye bir olay AKP iktidara geldiğinde zaten yoktu.
Erdoğan’la Esad’ın, ortak kabine toplantısı ve ortak piknik yapacak kadar ileri olan dostluğu, yanlış politikalar sonunda, “Esed gitmelidir”, “Şam’da Emevi Camii’nde namaz kılacağız” biçiminde düşmanlığa dönüşünce, Esad’ı devirmek için Suriye’deki Sünni İslamcı güçlere verilen destek sırasında IŞİD ortaya çıktı ve güçlendi. A
yrıntıya girmeye gerek yok, bu ilişki de bizzat kendi beyanları ve hem ulusal hem de uluslararası medyaya yansıyan somut verilerle yeterince kanıtlanmıştır.
(Siz elbette bu olaya da AKP iktidarının, Allah’tan ve milletten af dilediği ikinci bir aldatılma olarak da bakabilirsiniz.)
3) FETÖ için fazla söze gerek yok; AKP, birlikte iktidara geldiği bu ortağına “Ne istedi de vermedi” ki!
AKP, FETÖ’yü doğrudan kendi elleriyle devletin içine yerleştirdi, besledi ve güçlendirdi. (Galiba Allah’tan ve milletten resmen af diledikleri tek aldatılma olayı da bu oldu.)

***

Bugün AKP iktidarının yakındığı her üç terör saldırısı da, yine kendi ifadelerine göre, bizzat kendileri tarafından uygulanan yanlış politikalar ile güçlendirilmiş örgütler tarafından yapılmaktadır!
Ve AKP “Kendin pişir kendin ye!” mantığıyla, “kendi yarattığı/büyüttüğü sorunlarla” mücadele için, seçmenden yeniden destek isteyecektir!


Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 27 Aoû 2016 3:15    Sujet du message: Répondre en citant

Iyi bir özet :



Citation:


Emre Kongar
ekongar@cumhuriyet.com.tr


15 yaşında Suriye’de!

25 Ağustos 2016 Perşembe

AKP iktidarı 15’inci yılını doldurmak üzere...
15 yıl çok önemli:
Gazi Mustafa Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’ni 1923-1938 arasındaki 15 yılda kurmuştu!

***

AKP, kendi bindiği dalı kesercesine:
Sayesinde iktidara geldiği bu Cumhuriyet’in temellerini, 15 yılda, olanaklı olduğu ölçüde sarstı!
O kadar sarstı ki, bizzat kendi iktidar ortağı tarafından yapılan bir askeri darbe kalkışmasına bile yol açtı.

***

Bu saldırıyı ise, yine oturduğu iktidar koltuğunu borçlu olduğu:
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu bu Cumhuriyet’e bağlı olan demokratik güçler sayesinde atlattı!

***

15 yıl içinde Türkiye’de çok şey değişti:
Anayasa rafa kaldırıldı (Kendi deyimleriyle “Bekleme odasına alındı”)...
Fiili tek adam sistemine geçildi...
Bağımsız ve tarafsız yargı yok edildi...
Birkaç nadir ses dışında, medya iktidar borazanı haline getirildi...
Üniversiteler siyasal baskı altına alındı...
Laiklik ilkesi, özellikle eğitimde, çok zayıflatıldı...
Silahlı Kuvvetler tarumar edildi...
Cumhuriyet’in ekonomik birikimleri ve ülkenin doğal kaynakları yağmalandı...
VE BU ARADA “KENDİN PİŞİR KENDİN YE” TÜRÜNDEKİ TERÖR, “ÜÇ KOLDAN” ÜLKEYİ PENÇESİNE ALDI.

***

15 yılda değişen çok önemli bir önemli ilke de “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesiydi...
Hem içerideki hem dışarıdaki yanlış politikalar sonunda Türkiye gırtlağına kadar terör belasına ve Ortadoğu bataklığına saplandı...
Bu satırların yazıldığı sırada, 15 yıllık yanlışların ürettiği açmazların sonunda, ülke Suriye’de savaşa da girdi!

***

15 YILIN BİLANÇOSU:
Otoriterleşen bir rejim...
Bölünme tehlikesiyle karşı karşıya bir ülke...
İçeride OHAL...
Dışarıda savaş!
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 2996
Localisation: Paris

MessagePosté le: 02 Sep 2016 12:32    Sujet du message: Répondre en citant

Bitaraf olmayan bertaraf oluyor... Yarbayi da "FETO" sayip atanlar dini butun kisiler diye tanitirlar kendilerini.


Citation:

Yarbay Mehmet Alkan TSK'den ihraç edildi... "Aynı haksızlıklara uğramadan ölmeyin"
Şehit kardeşinin cenazesinde hükümete tepki gösteren Yarbay Mehmet Alkan, son çıkarılan KHK ile ihraç edildi. Yarbay Alkan karara sosyal medyadan tepki gösterdi.
Bunlarla da ilgilenebilirsiniz

'Marksistim ve ateistim' diyen doçent meslekten atıldı... "İslam faşizmi"

Paylaş
Kaydet Kaydettiklerim
cumhuriyet.com.tr
Yayınlanma tarihi: 02 Eylül 2016 Cuma, 09:59

[Haber görseli]
Resmi Gazete'de yayımlanan ve yaklaşık 50 bin kişinin ihraç edildiği kanun hükmünde kararname'de dikkat çekici bir isim de yer aldı. İhraç edilen isimler arasında, PKK'nin 21 Ağustos'ta Şırnak'ta jandarma karakoluna yapılan saldırıda şehit olan Yüzbaşı Ali Alkan'ın cenaze törenindeki haykırışları geniş yankı uyandıran ağabeyi Jandarma Yarbay Mehmet Alkan'ın da bulunduğu ortaya çıktı.


Şehit Yüzbaşı Ali Alkan'ın cenaze törenine üniformasıyla katılan ağabey Mehmet Alkan, açılım sürecinde yapılan hatalara isyan ederek "Düne kadar çözüm diyenler ne oldu da sonuna kadar savaş diyor. Saraylarda 30 tane korumayla gezip, zırhlı arabalara binip 'Şehit olmak istiyorum' diye bir şey yok" sözlerine tepki göstermişti.

Bu sözlerden sonra yandaşların hedefi haline gelen Alkan hakkında Jandarma Genel Komutanlığı'nca soruşturma başlatılmış ve uyarı cezası verilmişti.

YARBAY ALKAN SOSYAL MEDYADAN TEPKİ GÖSTERDİ

Karara sosyal medya hesabından tepki gösteren Yarbay Mehmet Alkan, ihraç edilmesinde yandaş medyanın başlattığı kampanyanın etkili olduğunu belirterek "Sizden hakkımı almadan ve helak olduğunuzu görmeden ölmeyeceğim" diye yazdı.

Alkan şunları yazdı:

"21 temmuzda Haber7 sitesinin başlattığı kampanya sonuç verdi... Bu gece yarısı ordudan atıldım... Hayatımın hiç bir döneminde FETÖ ile irtibatım olmamıştır, selam dahi vermedim ama yılardır bu örgütle beraber olanlar tarafından FETÖ'cü diye atıldım... Bu iş tamamen çığırından çıktı... Elbet sorulur hesabı.. Zulüm ile abad olanın sonu berbad olur... Gecenin bu saatinde hakkımda sorgusuz sualsiz işlem yapanlara sesleniyorum: Benim vicdanım rahat başımı yastığa koyup uyuyacağım... Ya siz zulüm sahipleri, rahat olacak mısınız... Sizden hakkımı almadan ve helak olduğunuzu görmeden ölmeyeceğim... Sonuna kadar mücadele... Allah belanızı versin... Aynı haksızlıklara uğramadan ölmeyin siz de..."



http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/594499/Yarbay_Mehmet_Alkan_TSK_den_ihrac_edildi...__Ayni_haksizliklara_ugramadan_olmeyin_.html
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 2996
Localisation: Paris

MessagePosté le: 02 Sep 2016 12:33    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:


'Marksistim ve ateistim' diyen doçent meslekten atıldı... "İslam faşizmi"


FETÖ operasyonuyla gözaltına alınıp serbest bırakılan Tunceli Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Candan Badem, şimdi de KHK ile üniversitedeki görevinden atıldı ve kamu görevinden men edildi. Görevden uzaklaştırıldığını Twitter hesabı üzerinden duyuran Tunceli Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Candan Badem, "Günaydın. Bugünkü KHK ile beni de kamu görevinden atmışlar. Hiçbir delil yok, ama hüküm var. İslam faşizmi" ifadelerini kullandı.
Bunlarla da ilgilenebilirsiniz

r
Yayınlanma tarihi: 02 Eylül 2016 Cuma, 13:00

[Haber görseli]

Tunceli Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Candan Badem, 15 Temmuz'daki darbe girişimi sonrası önce açığa alınmış, 3 Ağustos'ta da gözaltına alınmıştı. Üniversitedeki odasında arama yapan polisin bulduğu Fethullah Gülen'in yazdığı "Asrın getirdiği tereddütler 4" kitabı, sosyalist kimliğiyle bilinen Doç. Dr. Badem'in FETÖ üyesi olduğunun delili olarak gösterilmişti. “Ateist ve Marksistim, benden nasıl Fethullahçı çıkaracaklar merak ediyorum” diye tepki gösteren Doç. Dr. Badem, savcılığın tutuklama talebiyle sevk ettiği hakimlikçe serbest bırakılmıştı.

Badem için sosyal medyada ise, #CandanBademSerbestBırakılsın hashtag'iyle destek kampanyası başlatılmıştı. Doç. Dr. Badem, Barış İçin Akademisyenler metninin de imzacıları arasındaydı.

Ancak Doç. Dr. Badem ile ilgili gelişmeler, serbest kalmasıyla son bulmadı. Doç. Dr. Badem bugün de OHAL kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname ile üniversitedeki görevinden uzaklaştırıldı ve kamu görevinden men edildi. Görevden uzaklaştırıldığını Twitter hesabı üzerinden duyuran Tunceli Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Candan Badem, "Günaydın. Bugünkü KHK ile beni de kamu görevinden atmışlar. Hiçbir delil yok, ama hüküm var. İslam faşizmi" ifadelerini kullandı.


http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/594643/_Marksistim_ve_ateistim__diyen_docent_meslekten_atildi...___islam_fasizmi_.html
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Montrer les messages depuis:   
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque Toutes les heures sont au format GMT + 2 Heures
Aller à la page Précédente  1, 2, 3 ... 55, 56, 57 ... 67, 68, 69  Suivante
Page 56 sur 69

 
Sauter vers:  
Vous ne pouvez pas poster de nouveaux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas répondre aux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas éditer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas supprimer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas voter dans les sondages de ce forum


Powered by phpBB v2 © 2001, 2005 phpBB Group Theme: subSilver++
Traduction par : phpBB-fr.com
Adaptation pour NPDS par arnodu59 v 2.0r1

Tous les Logos et Marques sont déposés, les commentaires sont sous la responsabilités de ceux qui les ont postés dans le forum.