322 visiteur(s) et 0 membre(s) en ligne.
  Créer un compte Utilisateur

  Utilisateurs

Bonjour, Anonyme
Pseudo :
Mot de Passe:
PerduInscription

Membre(s):
Aujourd'hui : 0
Hier : 0
Total : 2270

Actuellement :
Visiteur(s) : 322
Membre(s) : 0
Total :322

Administration


  Derniers Visiteurs

administrateu. : 12h53:14
murat_erpuyan : 12h55:38
SelimIII : 1 jour, 02h20:10
Salih_Bozok : 3 jours
cengiz-han : 3 jours


  Nétiquette du forum

Les commentaires sont sous la responsabilité de ceux qui les ont postés dans le forum. Tout propos diffamatoires et injurieux ne sera toléré dans ces forums.


Forums d'A TA TURQUIE :: Voir le sujet - Covid-19
Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum Forums d'A TA TURQUIE
Pour un échange interculturel
 
 FAQFAQ   RechercherRechercher   Liste des MembresListe des Membres   Groupes d'utilisateursGroupes d'utilisateurs    

Covid-19
Aller à la page 1, 2, 3  Suivante
 
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque
Voir le sujet précédent :: Voir le sujet suivant  
Auteur Message
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 18 Mar 2020 2:26    Sujet du message: Covid-19 Répondre en citant

Macron'un dedigi gibi bir savas var, hem de dunya savasi. Tanklar, toplar, fuzeler yok ortada, sinirlar da onemsiz...

Savas sinirlari asan bir virus ile...

Gelismis ulkeler de çaresizlik içinde, Ingiltere nasil olsa elimde hastalananlari tedavi edecek yeterli saglik altyapim yok diyerek yayilmayi kaçinilmaz gormus durumda. Fransa'nin belli bir kapasitesi var ama ayni anda hasta sayisi kapasitenin çok ustunde olmasin diye yayilmayi zamana yayma stratejisi belirlemis durumda.

Italya daha hazirliksiz, ve daha yasli nufusuyla çok zor durumda...

Turkiye'de belirsizlik var, daha dogrusu gunu kurtarmaya calisan bir politika izliyor Turkiye ki zaten halkinin bir kismi, "bissey olmaz" havasinda ya da kadere inanmis bir vurdumduymazlik içinde...

Halklar da sinav veriyor, bir taraftan bencillikle magazalarda ne var ne yok aliyorlar, ote tarafta dayanisma ornekleri...



<


Dernière édition par murat_erpuyan le 18 Mar 2020 2:30; édité 1 fois
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 18 Mar 2020 2:28    Sujet du message: Répondre en citant

Konuyla ilgil oldukça etkiliyeci bir yazi :

Citation:



İtalya
Yılmaz Özdil

Sözcü, 17 Mart 2020




İtalya…

Hepimiz için ibret dolu.

Neleri yanlış yaptılar, neleri eksik yaptılar, şu anda ne yapıyorlar?

Derslerle dolu.



(İtalya'yı Türkiye'de en iyi bilen gazeteci kimdir derseniz…

Değerli arkadaşım Korcan Karar'dır.

Orada okudu, orada gazetecilik yaptı, öğrencilik arkadaşları var, meslektaşları var, bağını hiç koparmadığı 40 yıllık dostları var.

Türk-İtalyan ilişkilerine katkılarından ötürü, İtalya cumhurbaşkanı tarafından “onur nişanı”na layık görüldü, “cavaliere” unvanı verildi, basında bu ödüle layık görülen ilk gazeteci oldu.

Korcan'dan rica ettim, İtalya notları derledi.)



Virüsün salgına dönüştüğü Lombardiya bölgesi, İtalya'nın en zengin bölgesi… Dünyanın en ünlü moda markalarının merkezi Milano, Ferrari'nin üretildiği Modena, Fiat'ın üretildiği Torino, parmesanın başkenti Parma, hepsi kuzey İtalya'da yeralıyor.

Halbuki, virüs salgınının, güney İtalya'da, nispeten garibanların yaşadığı, nispeten hijyen sorununun yaşandığı Sicilya'da çıkması beklenirdi, Napoli'nin kırılması beklenirdi. Ama öyle olmadı.

Tam tersi oldu.

En zengin bölgede patladı.

Çünkü…


Bu bölgede, 20 bin euroluk çantayı, 10 bin euroluk ayakkabıyı ucuza maletmek için, Çinli işçi çalıştırılıyor, Çin kasabaları var, aileleriyle birlikte onbinlerce Çinli işçi yaşıyor. Bunlar yılbaşı tatili için ülkelerine gittiler, geri döndüler, gelirken virüs taşıdılar.

İşte bu yüzden, İtalya'nın ve hatta Avrupa'nın en zengin bölgelerinden biri olan Lombardiya'da salgın patladı.



(Türkiye'de sansürleniyor, haber yapılması engelleniyor ama, Türkiye'de maden, inşaat ve tekstil sektörlerinde 20 binden fazla Çinli işçi çalışıyor. Bunların kaçı yılbaşında Çin'e gidip geldi?)



Marcello Ugolini…

Yıllardır devlet televizyonu RAİ1 ve devlet radyosu GR2'de görev yapan, İtalya'nın en tecrübeli, en güvenilir gazetecilerinden biri.

Türkiye'ye ne söylemek istersin diyoruz?

İlk lafı şu oluyor…

“Bu iş çok ciddi, bu işi çok ama çok ciddiye almanız gerekiyor!”



Başlarda tıpkı Türkiye'de şu anda olduğu gibi “sokağa çıkmayın” laflarına inanmadıklarını belirterek, anlatıyor…

“Sosyal medyaya bakıyorsunuz, balkonda şarkı söyleyen İtalyanları görüyorsunuz, bomboş yolları filan görüyorsunuz, hastaneleri görmüyorsunuz!

Perde arkasında yaşananlar, yani hastanelerde yaşananlar yayınlanmadığı için, görmüyorsunuz!

Ben size gerçeği söyleyeyim…

İnsanlar komaya girerek ölmüyor, insanlar bilinci açıkken boğularak ölüyor.

Yeterli solunum cihazı yok.

Burada doktorlar mecburen insan seçiyor, yaşlılar yerine gençleri seçmek durumunda kalıyorlar, bu çok zor bir durum, doktorların psikolojisi darmadağın oluyor.

İnsanlar, tek başlarına ölüyor.

Yakınlarını son kez göremeden ölüyor.

İnsanlar cep telefonlarından görüntülü bağlanıp vedalaşıyor.

Lütfen çok ciddi düşünün.

Lütfen çok ciddiye alın.

Lütfen çok ciddi davranın.

Başımıza büyük felaket geldi.

60 milyonluk İtalya, uyarılara kulak asmadığı için böyle oldu.”



İtalya'da mezarlıklar gömüye kapatıldı.

Coronavirüs'ten ölenler bu mezarlıklara gömülmüyor.

Virüsten ölenler için ayrı mezarlıklar yapılıyor.

Özel tabutlarla, tören yapılmadan…

Akrabaları, çocukları bile katılamıyor.

Devlet alıyor, götürüyor, gömüyor.



Corona hastaneleri kuruluyor.

Roma'da sırf virüs için 1.500 yataklı hastane yaptılar, dün açıldı.



Meşhur Milano fuarı, dünyanın en ünlü moda markaları resmi geçit yapardı, dünyanın en ünlü mankenleri defile yapardı… Milano fuarı'nın kapalı alanı 1.600 yataklı hastane haline getirildi.



Yine Milano'da San Rafaele hastanesinin bahçesine iki dev çadır kuruldu, kapalı tenis kortları gibi, Corona19 hastanesi adı verildi.




(Bizim umrecilere yaptıkları gibi, hiç kimseyi otobüslere doldurup, üniversite yurtlarına filan tıkmıyorlar. Virüs tespit edilen hastaların tamamı hastane ortamında, hekimlerin hemşirelerin gözetiminde tutuluyor.)



Bu işin ilacı yok, aşısı yok.

Solunum cihazı gerekiyor.

İtalya'nın en büyük eksiği, işte bu cihaz.

İstersen 100.000 yatak hazırla, solunum cihazı yoksa, hikaye.

Solunum cihazı yoksa, yoğun bakım ünitelerinin, karantinaların hiçbir manası yok.



İtalya, Avrupa Birliği'nden yardım istedi.

Kimse vermedi.

Almanya, Fransa, solunum cihazını boşver, maske bile vermedi.

Güya ortaklar.

Herkes kendi derdine düştü, anlı şanlı ortaklığın maskesi düştü!

Sınırlar yok deniyordu.

Sınırlar duvar oldu.



ABD'den yardım istediler.

Gelmedi.



Çin'den yardım istediler.

Wuhan'dan kalkan uçak, önceki gece Roma Havalimanı'na indi.

Çinli doktorlar, hemşireler, sağlık personeli geldi.

Hemen peşinden, yine Çin'den gelen bir kargo uçağı indi.

Bir kargo uçağı dolusu solunum cihazı ve tıbbi malzeme getirdiler.

Gözyaşlarıyla ve alkışlarla karşılandılar… Virüs Çin'den çıktı ama, şu anda İtalyan halkının en sevdiği, en saygı duyduğu millet, Çinliler.



(Türkiye'de kaç adet solunum cihazı var? Üç aydır virüs alarmı yaşanıyor, bu konuda çaba harcandı mı? İğneden ipliğe ithalat yapan, saman bile ithal eden Türkiye, solunum cihazı ithalatı yaptı mı?)



İtalya'da, sadece Lombardiya bölgesinde şu anda günlük 300 bin maske gerekiyor. Eczaneden aldığımız eften püften maskelerden değil, doktorların hemşirelerin taktığı maskelerden, her gün 300 bin adet gerekiyor. Ve, yok.



Virüsün tespit edilmesi için test yapılması gerekiyor.

Yeterli sayıda test kiti yok.

Kaç kişiye bulaştığını tespit edemezsen, karantina önlemi alabilmen de imkansızlaşıyor, hastanelere kaç kişinin hücum edeceğini kestirebilmen de imkansızlaşıyor.



(Türkiye, dünyada en az virüs testi yapan ülkelerden biri… Neden? Türkiye'de neden parmakla gösterilecek kadar az test yapılıyor? Test kiti mi yok? Fiyatları makyajla, enflasyonu düşük göster, işsizleri makyajla, işsizliği düşük göster, test yapma, virüs az çıksın, öyle mi?)



İtalya'daki trajedi nedeniyle sadece Avrupa Birliği kavramı değil, “süper güç” algısı da değişti.

Uçak gemim var, nükleer denizaltım var, tanklarım var, bu savaşta hiçbir işe yaramıyor!

“Süper güç” olmak, çok iyi hastanelere, çok işi sağlık ekipmanlarına, yeterli sağlık personeline sahip olman anlamına geliyor.

Kendisini “süper güç” zanneden G8 üyesi İtalya, şu anda zavallılığı yaşıyor.

Silahlı kuvvetler elbette çok önemli ama, sağlık ordun zayıfsa, sağlık orduna gerekli ekipmanı sağlamıyorsan, ülkenin sınırlarını koruyabilmen, vatandaşının canını koruyabilmen, mümkün olmuyor.



Diego Alba.

47 yaşındaydı.

Milano'da acil servis ambulanslarında görevli, tıp teknisyeniydi.

Yüzlerce virüs vakasına koştu, fedakarca çalıştı.

Önceki gün virüsten öldü.



Elena Pagliarini.

24 saat aralıksız çalışmıştı, suratında maskesiyle bilgisayarının üstüne yığılmış uyuyordu, beraber çalıştığı doktor arkadaşı cep telefonuyla fotoğrafını çekti… Virüsle mücadelenin sembolü oldu.

Devlet televizyonunda kendisiyle röportaj yapıldı.

Açık yüreklilikle anlattı…

“Hazırlıksız yakalandık, ne yapacağımızı bilmiyorduk, hangi hastaya koşacağımı şaşırmıştım, sedyenin kenarından geçerken elimi yakalayıp ‘ne olur beni kurtar' diyorlardı, yardım isteyerek gözlerimin içine bakan o insanlarımızın çaresizliğini ömrümün sonuna kadar unutamayacağım, dedelerimiz ikinci dünya savaşı gibi inanılmaz bir badireyi atlatmayı başarmıştı, biz de torunları olarak bunu atlatacağız, direneceğiz, ama lütfen ciddiye alın, lütfen evlerinizden çıkmayın, lütfen hijyeninize dikkat edin.”



Emekli sağlık personelleri göreve çağırıldı.

Doktorluk, hemşirelik gerçekten kutsal meslekler… Yaşı itibariyle en yüksek risk grubunda olan emekli hekimler bile, göreve koştu.



İtalya'da anakara ve adaları dahil, her yer kapalı.

Sadece eczaneler, süpermarketler, fırınlar ve benzinciler açık.

Bunun dışında her yer kapalı.



İnsanlar sokağa karneyle çıkıyor!

Yanlış okumadınız…

Herkesin bağlı olduğu bir karakol var, sabah o karakola mail atıyorsunuz veya cep telefonunuzdan mesaj atıyorsunuz, “şu sokakta şu evde oturuyorum, ismim şu, çıkıp ekmek alacağım” diyorsunuz, az sonra size geri dönüyorlar, “şu saatte çıkabilirsiniz” diyorlar, siz o mail'i print yapıp cebinize koyuyorsunuz, veya cep telefonunuza yolluyorlar, anca öyle çıkıyorsunuz.

Kapıdan çıkar çıkmaz illa ki polis durduruyor, izin kağıdınızı soruyor, gösteremezsen, derhal evine dön diyorlar.



İtalya'da ömür uzun.

Nüfusun önemli bölümü 80'in üzerinde.

Yaşlıların ihtiyaçları, valilikler ve belediyeler tarafından karşılanıyor.

Hergün kapılarının önüne gerekli yiyecekleri ve ilaçları bırakılıyor, temas yok, kapının önüne bırakıp, zili çalıyorlar, teslim aldığı görene kadar bekliyorlar, yarın sabah tekrar geliyorlar.



(Bilim kurgu filmi değil.

Türk halkına anlatılmayan gerçekler bunlar.)



Nakit para kullanılmıyor.

Sadece kredi kartı kullanılıyor.

Marketlerde yağma filan yaşanmıyor, çünkü içeriye tek tek alınıyor.

Marketlerin kapısının önünde sarı çizgi var, herkes o sarı çizginin arkasında en az birer metre arayla sırada bekliyor, içerden bir kişi çıkıyor, bir kişi giriyor.



Cebimde nakit bulunsun desen, bankamatiğe gidiyorsun, para yok.

Bankalar kapalı.

Bankamatiğe para koyacak olan personel işe gelmiyor.

Þimdilik herkes kredi kartından idare ediyor, bir ay sonra kredi kartları şişecek, kenarda paran yoksa nasıl ödenecek, kimse bilmiyor.



İtalyan şehirlerindeki evler, sefertası gibi, metrekareleri küçücük evler… Hayatı gece gündüz sokakta yaşamaya alışık olan İtalyan halkının, eve kapanmaktan psikolojisi bozuldu.

Sağlık bakanlığı özel telefon hattı kurdu, arıyorlar, uzmanlardan psikolojik destek alıyorlar.



Herkes çoluk çocuk evde olduğu için, İtalyan televizyonları izlenme rekorları kırıyor.

Ünlülerle telefon bağlantıları yapılıyor.

Özellikle, toplumun sevdiği saydığı sanatçılar ekranlarda konuşturuluyor, herkes gibi evde olduklarını, vakit geçirmek için neler yaptıklarını anlatıyorlar, sağlık bakanlığının uyarılarını tekrar ediyorlar, bu yöntem, toplumun uyarılara kulak vermesi açısından daha etkili oluyor.



Televizyonlardaki yiyecek içecek reklamlarında patlama var.

Tarihte görülmemiş sürede reklam veriliyor.

Ama, ürünlerin fiyatları değişmiyor.

Kriz ortamını tanıtım fırsatı olarak görüyorlar…

Zam fırsatı olarak görmüyorlar.



Bütün kiliseler kapatıldı.

Vatikan tarihinde böyle bir hadisenin örneği yok.

Papa Francis, bomboş Roma caddelerinde, İtalya halkı adına tek başına yürüdü, Via del Corso'daki San Marcello Kilisesi'ne gitti, insanlığın bu felaketten kurtulması için tek başına dua etti, tek kişilik ayin yaptı.



İtalya şu anda ölüyor ama…

Aslında yepyeni bir ruhla ayağa kalkıyor.



Her akşam saat 18'de balkonlara pencerelere çıkıyorlar, İtalyan milli marşını söylüyorlar.

“İtalyan kardeşliği” diye başlayan milli marşla, birbirlerine tutunmaya çalışıyorlar, birbirlerine kenetleniyorlar.



İtalyan basını, kelimenin tam manasıyla “basın ahlakı dersi” veriyor.

Gerçekleri gizlemiyorlar.

Hiçbir gelişmeyi saklamıyorlar, sansürlemiyorlar, örtmüyorlar.

Bütün çıplaklığıyla anlatıyorlar.



Goygoyla, yalanla, moral vermeye çalışmıyorlar.

Bilgiyle, öğreterek, mücadele gücü veriyorlar.



Utanmadan yalakalık yapan yok mesela… Þu ana kadar televizyona çıkıp “sağlık bakanımıza teşekkür ederiz, hükümetimiz süreci çok iyi yönetiyor” diyen, ahlaksız bir gazeteci görülmedi.



Hükümetten de kimse çıkıp “halkı korkutuyorsunuz, paniğe sevkediyorsunuz” diyerek, tutuklama tehdidi savurmadı.



İtalya derslerle dolu.

Zararın neresinden dönersek misali, acilen ibret almamız gerekiyor.



İtalya'nın bu fotoğrafı, maalesef on gün sonraki vesikalığımız olabilir.



Bu iş çok ama çok ciddi.

Ciddiyetine inanmayarak bu hale geldiklerini asla unutmamamız gerekiyor.


Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 18 Mar 2020 2:36    Sujet du message: Répondre en citant

Sosyal medyadan gelen bir yazi :

Citation:

Sorun YAYILMAYI ENGELLEMEK değil, YAYILMA HIZINI YAVAÞLATMAKTIR

Lütfen #coronavirüs YAYILMASINDAN ve bunu engellemekten söz edip Türk devletinin oyununa alet olmayın.

Devlet sanki sorun buymuş gibi koyup oyunun sonunda haklı çıkmayı ve gücünü ve egemenliğini pekiştirmeyi hesaplamaktadır.

Hastalığın yayılması engellenemez. Herkese bulaşacak. Ve normal koşullarda bu yayılma hızı 6 ay içinde nüfusun yüzde yetmişidir.

Peki bu engellenemeyecekse neden Avrupa ülkelerinde bunca sert tedbirlerin alınıyor?

Sorun YAYILMA HIZINI YAVAÞLATMAK!

Niçin yavaşlatmaya çalışıyorlar?

Çünkü normal hızdaki bir yayılmada, eldeki yoğun bakım ve suni solunum birimleri yetmez?

Çünkü hastalık zatürreye sebep oluyor ve hastalar solunum yetmezliğinden vs. boğularak ölüyorlar.

Suni solunum cihazları ile en azından müdahale edilip kritik dönemin aşılması sağlanabiliyor. Küçümsenmeyecek bir oran kurtarılabiliyor

Matematik olarak neden yetmeyeceği şöyle ifade edilebilir.
Hastalığın yayılışı aritmetik diziyle, örneğin 10, 20, 30, 40 diye değil, geometrik diziyle, yani 2, 4, 8, 16, 32, 64 şeklinde. Ya da toplama gibi değil, çarpma gibi.

Ya da meşhur satranç hikayesinde, satranç tahtasının her karesine öncesinin iki katı pirinç koymak gibi. O zaman 64 kare sonunda bütün yeryüzündeki pirinçler bile yetmez.

Ya da meşhur “Moor Yasası”ndaki, işlemcilerin kapasitesinin her iki yılda bir iki kata çıkması gibi. Koronavirüste bu iki yılda değil, muhtemelen iki ya da üç günde.

Bu nedenle, kısa bir süre sonra, yoğun bakıma alınacakların sayısı, yoğun bakım olanaklarını kat kat aşacaktır.

Bu ne anlama gelir?

Bu, bu uygarlığın kimi temel kabul ve varsayımlarını terk etmek zorunda kalması anlamına gelir.

Çünkü o zaman doktorlar kimin yoğun bakıma alınacağına, kimin solunum cihazına bağlanacağına, kimin bağlanmayacağına, yani kimin öleceğine karar vermek, seçim yapmak zorunda kalacak.

Ve giderek artan bir büyük bölüm ölüme terk edilecek. Ve bunların büyük bir bölümü yaşlılar olacak.

Ya da örneğin doktorlar bu kararı vermeyi kabul etmezse, uyacakları nesnel kriterler isterse, hükümetler örneğin 80 yaş üzeri evinde kalsın hastaneye gelmesin, hastanedeyse, yoğun bakıma bağlanmasın gibi kararlar alacak veya almak zorunda kalacak.

Yani 80 yaş üzerini ölüme terk edecek. Yani toplum onlara “biz sağlıklı ve genç olanların yaşaması için sizi feda ediyoruz” demiş olacak. (Tabii işin bir de zenginlikle ilgili bölümü de var. Zenginler özel hastanelerde bakılırken, fakirler bundan yoksun kalacak. Bu nedenle tüm özel hastanelerin kamulaştırılması acilen gerekiyor.)

Yani gençleri ve daha umutvar olanları yaşatmak için daha yaşlılar, hastalar, umutsuzlar feda edilecek. Bunun için kararnameler çıkarılacak vs..
Bir zamanların olanaksızlıklar nedeniyle, üretici güçlerin geriliği nedeniyle, güçsüz ve yaşlıları ölüme terk eden göçebe kavimleri veya avcı-toplayıcı kabileleri gibi davranılmış olacak.

Yani modern uygarlık, aslında bunca zenginlik ve bolluk içindeyken, son derece irrasyonel olarak örgütlendiği ve yapılandığı için, avcı ve toplayıcılar topluluklarının, göçebe kavimlerin o zamanın zorlukları ve kıtlığıyla anlaşılabilecek olan hukukuna geri dönmüş olacak.

Ve kendini birden NAZİ’lerle aynı şeyleri yaparken bulacak.
Gidiş bu yönedir. İtalya’da şimdiden olan budur.

Ve bu bir kere olunca yaşlıları, güçsüzleri, hastalıkları fedanın yolu açılacak.
İşte henüz bunlar norm olmadığı için, Avrupa’daki hükümetler, hastalığın YAYILMASINI ZAMANA YAYARAK, kimin yaşayacağına karar verme durumuna düşmeden, olabildiğince çok hastayı ve gereken herkesi yoğun bakımda bakabilmek için, teması olabildiğince azaltarak, yayılmayı yavaşlatmaya çalışıyor.

Olayın özü budur. Hastalığın yayılmasını ENGELLEMEK DEGIL, YAVASLATMAK, yoğun bakım kapasitesinin sınırını aşmamasını sağlamak.
Günün sonunda elbette ölenler ölmüş olacak, yaşam normal akışına devam edecektir.

*

İşte Türk devleti aslında tam da bu son noktayı dikkate almakta ve buradan bir yara almadan gücünü ve egemenliğini pekiştirerek çıkmayı hesaplamaktadır.

Nasıl mı?

Bunun ipucunu Bahçeli veriyor.

"Geçmişte daha müşkül anlarda bile yeise ve yılgınlığa kapılmayan Türk milletinin bu virüs kuşatmasını da yaracağına inanıyorum. Bu süreçte karamsarlık aşılayanlara, kötümserlik yayanlara, provokasyonlara yeltenenlere, fırsatçılık, stokçuluk ve karaborsacılık yapanlara azami derecede dikkat ve uyanıklık mühim bir sorumluluktur. Mikrobun kırılması için Sağlık Bakanlığı'nın tavsiye ve tembihlerine aynen riayet etmek insan ve toplum sağlığı açısından mecburiyettir."

Dikkat edin, “bu hızla yayıldığında şu kadar insana yoğun bakım gerekecek, elimizde şu kadar var bir noktada iş kapasiteyi aşacak. Kimilerini ölüme terk edeceğiz, bunu asgaride tutmak için şunu yapıyoruz” gibi dürüst bir açıklama, yurttaşı aydınlatma, gerçekler yok. Hamaset ve örneğin bu yazı gibi görüşleri açıklayanlara “karamsarlık aşılayanlara, kötümserlik yayanlara, provokasyonlara yeltenenlere” tehdit var.

Günün sonunda ölümler gizlenip, az gösterilip, tepkiler bastırıldıktan sonra, ölümler kişisel veya ailevi dramlar olarak kalıp unutulduktan sonra ve ölenle ölünmeyeceğinden hayat devam edeceği için, elbette “sürü bağışıklığı” ile günün sonunda “Türk milletinin bu virüs kuşatmasını da yarmış” olacaktır. (Aslında tüm milletler yarmış olacaktır.) Ölen ölür kalan sağlar bizimdir.
Bir insanlık dramını bile Türk milletinin üstünlüğü sorunu olarak koymak tam da bu devletin aklıdır. Bu akıl çürütmektedir tüm toplumu. Bahçeli bu “Devlet Aklı”nı ifade etmektedir.

Bu devletin hesabı budur. Yani hastalık hızlı da yayılsa, yavaş da yayılsa, sonunda nüfusun daha sağlıklı ve genç olan yüzde doksan dokuzu yaşamaya devam edecek ve “Türk milleti bu virüs kuşatmasını da (yaşlıları feda ederek, söz konusu vatansa gerisi teferruattır diyerek) yarmış” olacaktır.
Ezeli ve Ebedi Türk devleti ve milleti zaferlerine yeni bir zafer ekleyecektir.
Bu sinik hesabın bilincinde olun. Bu gerçeği insanlara anlatın. Aksi takdirde her ölüm bir aile dramı olarak kalır ve bu “ezeli ve ebedi” keyfi, merkezi devletin, bu Þark despotluğunun devamına hizmet eder.

Bu nedenle, sorunun YAYILMAYI ENGELLEMEK DEGIL, YAYILMA HIZINI YAVASLATMAK olduğunu, bunun içimizden BAZILARINI ÖLÜME TERK ETMEMEK için olduğunu, devletin bunu yapmayacağını, aslında fiilen İngiltere’de savunulan “Sürü bağışıklığı” stratejisini uyguladığını, bu nedenle her şeyi gizlediğini ver türlü gerçeğin ve eleştirinin ifadesini “süreçte karamsarlık aşılama”, “kötümserlik yayma”, “provokasyon” olarak kriminalize ettiğini görün, anlayın ve anlatın.

Gerçekleri gizleyerek eleştirileri ve gerçekleri ifade edenleri kriminalize ederek bu felaketten karlı bir şekilde çıkmayı planlıyor bu devlet.
Bu devletin kendisi kriminal bir vakadır.

Bu devleti yıkmak, tüm toplumun kanını emen bu urdan kurtulmak, halkın üzerinde yükselmeyecek, ona hizmet edecek bir cihaz örgütlemek için Koronavirüs salgını bir imkan yaratabilir.
Her demokrat olaya böyle bakmalıdır.

17 Mart 2020 Salı
Demir Küçükaydın
demiraltona@gmail.com


Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 18 Mar 2020 2:45    Sujet du message: Répondre en citant

Yukaridaki yazinin gorseli niteliginde bir video...

https://ataturquie.tumblr.com/post/612884441936887808






<
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 18 Mar 2020 20:28    Sujet du message: Répondre en citant

Güney Kore'nin covid-19 politikasi :

Citation:

Umre ve Güney Kore

Yılmaz Özdil, Sözcü - 18 Mart 2020




Sadece iki ay önce…

Libya'ya asker göndermek için cumhurbaşkanlığı tezkeresi hazırlanmıştı, Tbmm'de oylama yapıldı.

Hemen peşinden, Akp merkez karar yönetim kurulu toplantısı yapıldı, asrın liderimiz o toplantıda habire umreye giden Akp milletvekillerini fırçaladı.

“Bundan böyle umreye kim gidecekse, bana sorsun, hacca gitmek farz ama, umre canın sıkıldıkça gidilecek bir yer değil, orası Antalya değil, umreyi turistik yere çevirdiniz” dedi!



Sadece bir ay önce…

Çin'den yayılan virüs o gün itibariyle 90 ülkeye bulaşmıştı, İran'da ölümler başlamıştı, İran sınırımızı kapatmıştık, Irak sınırımızı kapatmıştık, İtalya'da ölümler başlamıştı, İtalya'ya uçuşları durdurmuştuk, Yunanistan'da Bulgaristan'da Gürcistan'da Kıbrıs Rum Kesimi'nde, bütün komşularımızda vardı.

O vahim ortamda…

21 bin 500 vatandaşımızın, en ufak önlem bile alınmadan, uyarılmadan, engellenmeden, umreye gitmesine izin verildi.



Akp'ye meclis oylamasında parmak kaldıracaksan, umreye gitmen sakıncalıydı, turistik geziydi, izin alman gerekiyordu, kafana göre gidemezdin.

Akp'ye o an için lazım değilsen, umre dini vecibeydi, virüs mirüs hikayeydi, canın istediğinde gidebilirdin.



“Süreci çok iyi yönetiyor” denilen sayın hükümetimizin, yönettiği süreç işte bu!



İnsanlar toplu halde birarada bulunmasın, virüsü birbirlerine bulaştırmasınlar diye, çok doğru bir karar vererek, sinemaları, tiyatroları, kafeleri, kıraathaneleri, hamamları, spor salonlarını, hatta camileri bile kapatıyorsun, sonra, bu verdiğin doğru kararın tam aksine, umrecileri toplu halde yurtlara tıkıyorsun.



Üstelik… Virüs dünyayı sarmışken 21 bin 500 vatandaşımızı umreye gönderiyorsun, dönüşte bunların sadece üç bin kadarını yurtlara topluyorsun, geriye kalan 18 bin 500 umreciden hiç bahsetmiyorsun.



Üstelik… Kendi vatandaşlarını virüsü bile bile umreye, yurtdışına göndermişsin, şimdi “bizde virüs yoktu, yurtdışından geldi” diyorsun.



“Süreci çok iyi yönetiyor, kendisine teşekkür ediyoruz” denilen sağlık bakanımızın, tebrik edilen süreci de işte bu!



Peki “süreç” nasıl yürütülür derseniz?



Güney Kore mesela…

Çin'in burnunun dibindeydi.

Virüse ilk maruz kalan ülkelerden biriydi.

2015 yılında tüm dünyada Ortadoğu kökenli Mers salgını olmuştu.

Güney Kore'de 38 kişi ölmüştü.

O salgından ders aldılar, “ulusal virüs salgını stratejisi” geliştirdiler.

Çin virüsü patlak verince, düğmeye bastılar.



Bismillah ilk iş… Ülkenin en büyük dört ilaç şirketine derhal lisans verdiler, derhal para verdiler, test kiti ürettirmeye başladılar.

Haftada 140 bin test kiti üretmeye başladılar.

Her gün 20 bin kişiye test yapmaya başladılar.

Testler ÜCRETSİZ!

Vatandaşlarından bir kuruş bile almadılar.

Þu ana kadar, Türkiye'yi zaten boşverdik, Japonya'nın 40 misli, ABD'nin 120 misli fazla test yaptılar.



Sırf bu virüs testleri için 24 saat aralıksız çalışan 96 tane dev laboratuvar kurdular.

Sadece şehir şehir değil, yoğun bulaşma görülen semtlere bile mobil laboratuvarlar kurdular, milletin gelmesini beklemediler, milletin ayağına götürdüler, 100 kadar mobil laboratuvarla, mahalle mahalle, apartman apartman test yaptılar.

Yol kenarlarına test istasyonları kurdular, otomobilinden bile inmeden, direksiyondayken teste tabi tuttular, insanlar gaza basıp gitti, ertesi gün telefonla arayıp, testin sonucu bildirdiler.

Yaşlıların evine gittiler, evlerinde test yaptılar.



İnsanları otobüslere doldurup, üniversite yurtlarına topluca tıkmadılar.

Her pozitif çıkanı, kendi evinde izole ettiler, sokağa çıkmasını engelleyip, kendi evinde karantinaya aldılar.

Tek tek 24 saat takip ettiler, sadece durumu ağırlaşanları hastaneye aldılar, böylece hastanelerde yığılmayı önlediler.



Vatandaşın inisiyatifine bırakmadılar, emniyette özel virüs birimi kurdular, yurtdışından gelenleri 14 gün boyunca kredi kartlarından takip ettiler, bu 14 gün boyunca nerelere gittiklerini, oralarda başkasına virüs bulaştırıp bulaştırmadıklarını kontrol ettiler.



Vatandaşın maske peşinde, dezenfektan peşinde koşmasına gerek kalmadı, çünkü, maskeyi dezenfektanı bizzat devlet sağladı.

Dedim ya, teee 2015'ten beri hazırlık yaptıkları için, vatandaşın maskeye dezenfektana ihtiyacı olacağını biliyorlardı.

Devletin ücretsiz dağıttığı maskeyi dezenfektanı toplayıp stoklayanlara, 42 bin dolar para cezası verdiler, iki yıl hapisle yargıladılar.



İlk virüslü hastayı yakaladıkları anda, derhal okulları kapattılar.

Peyderpey değil, tam 136 ülkeyle uçak seferlerini şak diye durdurdular.

Yurtdışından deniz ulaşımını kestiler.

Vizeleri askıya aldılar, ülkeye giriş çıkışı tamamen yasakladılar.



Bizdeki gibi saklamadılar, şeffaf davrandılar, virüs tespit edilen şehirleri derhal açıkladılar, hatta semt semt rakamları açıkladılar, bölgedeki vatandaşlarının daha dikkatli olmalarını sağladılar.



Virüs tespit edilen her vatandaşın cep telefonuna GPS benzeri bir program yükleyip, kimliklerini açıklamadan, sadece “nokta” olarak işaretleyerek, canlı haritayla yayınlamaya başladılar.

Herkes bu canlı haritayı cep telefonuna indirdi, böylece herkes, bulunduğu ortamda virüslü kimse olup olmadığını görebildi.



Netice?



Virüsün dünyadaki öldürme ortalaması yüzde 3.4…

Çin'deki oran yüzde 3.8

İtalya'daki oran yüzde 6.3

Güney Kore'de ise yüzde 1'in altında!

Yüzde 0.7…



İtalya çok vahim bir hata yapmıştı…

Sadece hastalandığı için hastanelere gelenlere test yapmıştı.

Güney Kore ise, kimsenin hastalanmasını beklemedi…

Neredeyse her gördüğü vatandaşına test yaptı.



İtalya kırılıyor.

Güney Kore sıyırdı.



“Süreci çok iyi yönetiyor” denilen Türkiye, şu ana kadar maalesef, İtalya'nın yaptığını yaptı.



İtalya ve Güney Kore, virüsün bulaştığı tarih itibariyle, bizden bir ay kadar ilerdeler… Hayati derecede kritik bir ayımız var.



Yılışık yalakalığa değil, çıplak gerçeğe ihtiyacımız var.



Önümüzdeki bir ay'ın, her saatinin her dakikasının kıymetini bilmemiz gerekiyor.

O her bir dakikanın bir insan hayatı olduğunu, artık kavramamız gerekiyor.

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 21 Mar 2020 3:15    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:

Cumhurbaşkanlığı’ndan Türkiye'ye dönmek isteyenlere ilişkin açıklama

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, "Cumhurbaşkanımızın direktifleriyle, ülkemize yönelik uçuşları durdurulan İngiltere, İrlanda, İsviçre, Polonya, İtalya, Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nde geçici olarak bulunan ve ülkemize dönmek isteyen öğrencilerimizin 21 Mart Cumartesi yerel saatle 17.00'a kadar bulundukları ülkelerdeki diplomatik temsilciliklerimize başvurmaları halinde, planlanan süre içinde dönüşleri gerçekleştirilecektir" açıklamasında bulundu.
Facebook'ta paylaş WhatsApp E-posta
AA20 Mart 2020 Cuma, 21:55
Oktay, yeni tip koronavirüsle (Kovid-19) mücadele kapsamında Türkiye'ye yönelik uçuşları durdurulan ülkelerde geçici olarak bulunan ve ülkeye dönmek isteyen öğrencilerin isterlerse Türkiye'ye getirilebileceklerini bildirdi.

Oktay, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, "Sayın Cumhurbaşkanımızın direktifleriyle, ?ülkemize yönelik uçuşları durdurulan İngiltere, İrlanda, İsviçre, Polonya, İtalya, Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nde geçici olarak bulunan ve ülkemize dönmek isteyen öğrencilerimizin 21 Mart Cumartesi yerel saatle 17.00'a kadar bulundukları ülkelerdeki diplomatik temsilciliklerimize başvurmaları halinde, planlanan süre içinde dönüşleri gerçekleştirilecektir. Vatandaşlarımızın yurda dönüşlerini Dışişleri, İçişleri, Sağlık, Ulaştırma ve Altyapı bakanlıklarımızla koordinasyon halinde THY ile sağlayacak ve Bilim Kurulu'nun tedbirleri kapsamında 14 gün karantina altında tutacağız" ifadelerini kullandı.




http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/cumhurbaskanligindan-turkiyeye-donmek-isteyenlere-iliskin-aciklama-1728558
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Invité






MessagePosté le: 21 Mar 2020 15:55    Sujet du message: Répondre en citant

Ve bir Türkiye gerçegi :






<
Revenir en haut de page
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 22 Mar 2020 0:42    Sujet du message: Répondre en citant

Bir yazi daha Arif Kizilyalin'dan :

"Ben dememiş miydim" demek ayıptır, ama!"

Citation:
Türkiye'nin 10 günlük futbol, basketbol merakı aşağı yukarı bine yakın sporcuyu, antrenörü, hakemi 'ölüm..' tehlikesi ile karşı karşıya bırakmasa bile, spor hayatlarını riske etmiştir.


Ve bu konuda ne yazık ki, 4 federasyon, 'Bilim Kurulu ne karar aldıysa doğrudur..' diyerek, kamuoyunun feryadına kulaklarını tıkamıştır.


Üstelik, bu 4 federasyonundan futbol yasalar önünde özerktir. Yani Nihat Özdemir Bey çıkıp, "Oynatmıyorum kardeşim.." dese, TCK'daki ilgili madde onu koruyacak güçtedir... Keza basketbol, ucundan da voleybolda aynı statü söz konusudur..


yazinin tamami :
https://bit.ly/3bj3bM6




<


Dernière édition par murat_erpuyan le 24 Mar 2020 2:00; édité 2 fois
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 24 Mar 2020 1:40    Sujet du message: Répondre en citant

Hodri Meydan sitesinin haberine gore Fransa'da Covid19 yuzunde 10 Turk vatandasi hayatini kaybetti.

https://bit.ly/2UeASsU


23.03.2020





<
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 24 Mar 2020 1:58    Sujet du message: Répondre en citant

G. Kore'den sonra Almanya ornegi, derhal yogun test yapilmasi sonucu bu satirlar yazilirken (3/24/2020 12:23:20 AM)
Almanya'da viruse yakalanan sayisi 29.056 olu sayisi 123
Fransa'da 20.123 (test azligi nedeniyle sayi çok daha buyuk olmali), ölü sayisi ise 860 !

Citation:

Almanya

Yılmaz Özdil, Sözcü - 22 Mart 2020



Robert Koch…

Alman hekimdi.

Profesördü.

Þarbon bakterisini keşfetti.

Tüberküloz bakterisini keşfetti.

Kolera bakterisini keşfetti.

Bakteriyoloji biliminin babası oldu.

Nobel Tıp Ödülü kazandı.



Þarbona çare bulduğunda, padişah Abdülhamid tahtına daha yeni oturmuştu, vereme çare bulduğunda Atatürk henüz bir yaşındaydı.



Tüberküloz bakterisini keşfedip, verem hastalığına çare bulduğunda, dünyada her yedi ölümden biri veremdi… Yani kaba hesap, bugüne kadar bir milyardan fazla insanın hayatını kurtardı.



Teee 1891 yılında, Almanya'da Berlin'de, Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü kuruldu, başına Robert Koch getirildi.

Robert Koch beş yıl yönetti.

Robert Koch ölünce, bulaşıcı hastalıklar enstitüsünün adı Robert Koch Enstitüsü olarak değiştirildi.



1891'de kuruldu.

İmparatorluklar yıkıldı.

Birinci Dünya Savaşı geçti.

İkinci Dünya Savaşı geçti.

Berlin Duvarı yıkıldı.

2020 oldu.

Robert Koch Enstitüsü bunların hepsinde yerinde durdu, faaliyetine devam etti, hastalıklarla mücadelesine ve araştırmalarına devam etti.



129 yıl…

Aralıksız devam etti.




Almanya'daki tüm mikrobiyoloji laboratuvarlarıyla entegre edildi, sürekli modernize edildi, Alman halkının tüm sağlık verilerini toplama ve takip etme yetkisi verildi, 2001 yılında çıkarılan Enfeksiyon Koruma Yasası'yla güçlendirildi, biyoterörizm dahil, tüm bulaşıcı hastalık riskleriyle mücadelenin odak noktası haline getirildi, Almanya'nın sağlık kriz yönetim merkezi oldu. Alman halkının daimi aşılanmasından sorumludur. İlaç araştırmalarından sorumludur. Genetik testlerden sorumludur. Kök hücre onay otoritesidir.



450 biliminsanı çalışır.



Özerktir.

Kendi kendisini yönetir.

Kendi yönetimini kendisi seçer.

Bütçesini devlet verir ama, yönetimine karışmaz, karışamaz.



Siyasi kararları elbette hükümet ve sağlık bakanlığı alır ama, tüm bilimsel kararları Robert Koch Enstitüsü'nün biliminsanları verir.



Devleti, siyasiler yönetir.

Bilimi, biliminsanları yönetir.



Þöyle örnek vereyim…


Almanya'nın şu anki sağlık bakanının tıp'la alakası yok, kendisi siyaset bilimci, bundan önceki sağlık bakanı hukukçuydu, ondan önceki sağlık bakanı iktisatçıydı, ondan önceki sağlık bakanı öğretmendi, ondan önceki sağlık bakanı ekonomistti.



Robert Koch Enstitüsü'nün şu anki başkanı mikrobiyoloji profesörü, bundan önceki başkan immünoloji profesörüydü, ondan önceki mikrobiyoloji profesörüydü, ondan önceki viroloji profesörüydü.



Devleti, siyasiler yönetir.

Bilimi, biliminsanları yönetir.



Almanya'nın sağlık politikası, hükümetlerden bağımsızdır.



Alman halkının sağlığının emanet edildiği, 129 yıllık köklü geçmişe sahip Robert Koch Enstitüsü, partilerüstü, siyasetüstü kurumdur.



Ve, hani Almanya'da çok yüksek coronavirüs vakasına rağmen, ölüm oranı çok az görülüyor ya…

Almanya'daki bu mucizevi mücadeleyi, işte bu Robert Koch Enstitüsü yürütüyor.



– Almanya hükümeti daha virüs lafını duyar duymaz, bir gecede, sağlık sistemine 36 milyar euro aktardı.

– Henüz Almanya'da bir kişi bile ölmemişken, ülkedeki bütün hastanelerin yoğun bakım ünitelerini derhal dört katına çıkardı.

– Her gün 22 bin kişiye test yaptı, dünyada Almanya'dan daha fazla test yapabilen, böyle bir kapasiteye sahip başka ülke yok.

– Hastanelerinde 25 bin adet solunum cihazı vardı, henüz bir kişi bile ölmemişken, derhal 15 bin adet solunum cihazı daha satın aldı.

– Almanya, Japonya'dan sonra dünyanın en büyük tıbbi cihaz üreticisi… Bu yüzden, test kitlerini, solunum cihazlarını ithal etmedi, kendi şirketleri üretti. Böylece, şu anda paradan çok çok daha önemli olan zamanı kaybetmedi.

– Saldım çayıra mevlam kayıra demedi, pozitif çıkan herkesi iki gün hastanede tuttu, belirti göstermeyenleri evinde karantinaya aldı, belirti gösterenleri 14 gün daha tuttu, çok erken teşhisle, çok erken müdahale etmiş oldu.

– Henüz bir kişi bile ölmemişken, sağlık sistemindeki tüm izinleri iptal etti. Yurtdışında tatilde olan doktorlarını, o ülkeye uçuşlar yasaklanmış bile olsa, Alman devletinin gücünü kullanarak, getirdi. Mecbur kalınan durumlarda, yurtdışındaki Alman vatandaşlarının tahliyesini bile öteledi ama, dışarda bir tek doktor bırakmadı.

– Eğitimli, bilinçli Alman toplumu, Robert Koch Enstitüsü ne diyorsa harfiyen uydu, tokalaşma, sarılma, öpüşme, birarada bulunma filan, bıçak gibi kesildi, Alman toplumundaki disiplin kültürü sayesinde, ikinci bir uyarıya gerek bile kalmadı.

– “Bencil” zannedilen Alman toplumunda, aslında en üst düzeyde “toplumsal dayanışma ruhu” hakimdir. Coronavirüs krizinde bir kez daha ortaya çıktı. Hükümetten veya belediyelerden talimat almadan, “fahri gönüllüler” devreye girdi, özellikle gençlerden alışveriş ekipleri kuruldu. Virüs taşıdığı için evinde karantinaya alınan vatandaşların, risk grubunda oldukları için dışarı çıkmaması gereken yaşlıların market alışverişleri, bu gönüllüler tarafından yapılıyor. İhtiyacı olanlara destek için para toplanıyor.



– İtalya, özelleştirme şehvetine kapıldı, 2007 yılından itibaren sağlık sistemini özelleştirdi, hastanelerini sattı, sağlık sisteminin yüzde 80'i özel sektörün eline geçti, devletin tek elden yönetme kabiliyeti ortadan kalktı. Bugün, bunun bedelini çok ağır ödüyorlar.

– İspanya hakeza… Hastanelerini, hatta sağlık ocaklarını bile özel sektöre sattı. Bugün, bunun bedelini çok ağır ödüyorlar.

– Maalesef, Türkiye de aynı yolu izledi.

– Almanya ise, asla böyle bir adım atmadı. Bugün Almanya'da hastanelerin yüzde 80'inden fazlası, bizzat devletin… Özelleştirme adı altındaki rant politikalarının ne kadar hayati olduğunu kanıtladı.



“Almanya bizi kıskanıyor” denilen Almanya, işte bu.



Küresel felaketin hepimize tekrar tekrar hatırlattığı tek gerçek var.



Siyasete biat edersen, ölüyorsun.

Bilime emanetsen, yaşıyorsun.

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 24 Mar 2020 2:04    Sujet du message: Répondre en citant

F. Terim, GS - BJK maçindan once isyan etmis ve maçlarin ertelenmemesini kinamisti.

BJK'yi çalistiran Sergen Yalçin ise “Yabancı futbolcularınız biraz gergin. Sağlık heyetiyle hafta başı toplantı yaptık. Biz de oyunculara şu anda dünyanın en güvenilen ülkesinde olduklarını söyledik. Sanki corona virüs biraz abartılıyor gibi” demisti
https://skor.sozcu.com.tr/2020/03/23/sergen-yalcindan-ilk-aciklama-geldi-yarin-ne-olacagini-bilemeyiz-1468771/


F.T. su anda covid19'a yakanlanmis durumda...




<
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 25 Mar 2020 17:30    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:
10 kişiden 4’ü tedbir almıyor

Gezici Araştırma Þirketi’nin koronavirüse ilişkin 1068 kişi ile yaptığı ankette, Türkiye’de her 10 kişiden 4’ünün herhangi bir tedbir almadığı belirtildi.

(...)


Ankette yurttaşların yüzde 64.2’si salgına karşı bireysel tedbirler aldığını belirtirken yaklaşık her 10 kişiden 4’ünün ise hâlâ bir tedbir almadığı kaydedildi. Önlem almama nedenlerinin de sorulduğu yurttaşlar, “kısa sürede virüse çözüm bulunacağı” ve “kendisinin virüsten etkilenmeyeceği” gibi yanıtlar verdi. İktidarın aldığı önlemlerin yeterli olup olmadığı sorulan yurttaşların yüzde 70.8’i memnun iken tedbirleri yetersiz bulanların oranı yüzde ise 20.8’de kaldı.



tamamini okumak isterseniz :
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/10-kisiden-4u-tedbir-almiyor-1729277





<
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 25 Mar 2020 19:03    Sujet du message: Répondre en citant

Anonyme a écrit:
la carte pour suivre l'évolution du covid-19 dans le monde :




<



Bir baska site :

https://www.covidvisualizer.com/



<
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 26 Mar 2020 14:59    Sujet du message: Répondre en citant





<
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 28 Mar 2020 2:10    Sujet du message: Répondre en citant

Can Dündar, seversiniz sevmezsiniz, iyidir, kötüdür, ancak söyledikleri yanlis mi?


Can Dündar'dan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Angela Merkel karşılaştırması !!!

https://www.youtube.com/watch?v=RzBTm3TGs80&list=WL&index=2&t=1s


Yilmaz Özdil de benzer bir yaklasim yazisi yazmis, yukarida ki Almanya yazindan sonra :

Hıfzıssıhha
https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/yilmaz-ozdil/hifzissihha-5705950/



.
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Montrer les messages depuis:   
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque Toutes les heures sont au format GMT + 2 Heures
Aller à la page 1, 2, 3  Suivante
Page 1 sur 3

 
Sauter vers:  
Vous ne pouvez pas poster de nouveaux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas répondre aux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas éditer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas supprimer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas voter dans les sondages de ce forum


Powered by phpBB v2 © 2001, 2005 phpBB Group Theme: subSilver++
Traduction par : phpBB-fr.com
Adaptation pour NPDS par arnodu59 v 2.0r1

Tous les Logos et Marques sont déposés, les commentaires sont sous la responsabilités de ceux qui les ont postés dans le forum.