Les commentaires sont sous la responsabilité de ceux qui les ont postés dans le forum. Tout propos diffamatoires et injurieux ne sera toléré dans ces forums.
Forums d'A TA TURQUIE :: Voir le sujet - Vurun türkçeye (haro sur le turc!)
Forums d'A TA TURQUIE Pour un échange interculturel
http://geriden.blogspot.com/ _________________ « Le faux courage attend les grandes occasions... Le courage véritable consiste chaque jour à vaincre les petits ennemis. »
[ Paul Nizan ]
Inscrit le: 11 Avr 2006 Messages: 1024 Localisation: Un jardin sur le Nil.....
Posté le: 28 Juin 2007 21:08 Sujet du message:
Superbe!
Dans le même genre,
Karamanoğlu Mehmet bey' i arıyorum.
Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?
Bir ferman yayımlamıştı;
Bu günden sonra divanda, dergâhta, bargâhta, mecliste, meydanda
Türkçeden başka dil konuşulmaya diye,
Hatırlayanınız var mı?
Dolanın yurdun dört bir yanını,
Çarşıyı, pazarı köyü, şehri
Fermana uyanınız var mı?
Nutkum tutuldu, şaşırdım merak ettim,
Dolandığınız yerlerdeki Türkçe olmayan isimlere,
Gördüklerine, duyduklarına üzüleniniz var mı?
Tanıtımın demo, sunucunun spiker,
Gösteri adamının showman, radyo sunucusunun discjokey,
Hanımağanın first lady olduğuna şaşıranınız var mı?
Dükkânın store, bakkalın market, torbasının poşet,
Mağazanın süper, hiper, gros market,
Ucuzluğun damping olduğuna kananınız var mı?
İlân tahtasının billboard, sayı tabelâsının skorboard,
Bilgi alışının birifing, bildirgenin deklârasyon,
Merakın uğraşın hobby olduğuna güleniniz var mı?
Bırakın eli, özün bile seyrek uğradığı,
Beldelerin girişinde wellcome,
Çıkışında, good-bye okuyanınız var mı?
Korumanın, muhafızın body-guard,
Sanat ve meslek pirlerinin, duayen,
İtibarın, saygınlığın prestij olduğunu bileniniz var mı?
Seki’nin, alanın platform, merkezin center,
Büyüğün mega, küçüğün mikro, sonun final,
Özlemin, hasretin nostalji olduğunu öğreneniniz var mı?
İş hanımızı plâza, bedestenimizi galleria,
Sergi yerlerimizi center room, show room,
Büyük şehirlerimizi, mega kent diye gezeniniz var mı?
Yol üstü lokantamızın fast-food,
Yemek çeşitlerimizin mönü olduğu yerlerde,
Hesabını, adisyon diye ödeyeniniz var mı?
İki katlı evinizi dubleks, üç katlı komşu evini tripleks,
Köşklerimizi villa, eşiğimizi antre,
Bahçe çiçeklerini flora diye koklayanınız var mı?
Karamanoğlu Mehmet bey i arıyorum,
Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?
Bir ferman yayınlamıştı....
Hayal meyal hatırlayıp da sahip çıkanınız var mı? _________________ La foudre et l'amour laissent les vêtements intacts ....et le coeur en cendres
Aïe...je connaissais cela..mais à le lire attentivement, j'ai reçu un coup de massue sur la tête..
Parce que j'ai moi même utilisé "nostalji" sur mon site....concernant les photos...
Que l'assistance et surtout l'âme de Karamanli Mehmet Bey me gratifient de leur indulgence.... _________________ « Le faux courage attend les grandes occasions... Le courage véritable consiste chaque jour à vaincre les petits ennemis. »
[ Paul Nizan ]
Inscrit le: 30 Jan 2006 Messages: 11192 Localisation: Nancy / France
Posté le: 23 Juin 2008 0:56 Sujet du message:
DİLİMİZİ BİZANS TÜRKLERİ BOZUYOR
Mustafa Yıldırım
yazindan alintilar (M.V.E)
Mankenlerin ağzıyla televizyon dizilerinde başladı: İngilizce “incredible” sözcüğünden çevirerek olur olmaz yerde “inanılmaz” ya da “Ay inanmıyorum” dediler. Bozulma yayıldıkça yayıldı. Anadilde ‘yardımcı fiil’ pek az kullanılırdı. Çoğunlukla yabancı dilden aktarılan fiillere “mek” ya da “mak” eklenemeyince “etmek” ve “yapmak” yardımcıları işe yarardı.
Kökü Türkçe olan fiillerin tümü binlerce yıldır anadan öğrenilen dile uygun olarak çekim ekleriyle yaşıyordu. Derken Türkçeyi bozmakta üstüne olmayan Bizans İstanbul’u ağzıyla “telaş yapmak” dediler; sonra daha da ileri gidip “panik oldum” ekleniverdi.
Ne ki, bozgunun en büyüğü kök fiillerin neredeyse tümüne “yapmak” fiilinin eklenmesiyle dilin ana dizgesi (sistematiği) , tümce yapısı kökten bozuldu.
Görüntülü yayınları bile kesintisiz bağırarak anlatan ayaktopu anlatıcısının “yitirmek” ya da “kaybetmek” fiillerini kısa görerek, hiçbir gerekçesi olmadan “kayıp yapmak” demesiyle yeni bir kokuşturma dönemi başladı.
Gerisini yeni kuşak gazeteciler getirdiler. Haber yazma kuralı olarak en anlaşılırı ve en yalınını yazmak varken onlar uzattıkça uzatmayı büyük yazarlık sanmaya başladılar ve ne yazık ki kökten bozulma devlet yazışmalarına, bilimsel yazılara sızdı.
En yaygın kullanılan geçmiş zaman kipiyle vereceğimiz kısa liste yozlaşmanın, dili kökten bitirmenin boyutunu gösteriyor:
Daldı (dalış yaptı), Türkiye’ye girdi (Türkiye’ye giriş yaptı), döndü (dönüş yaptı ya da geri dönüş yaptı), eleştirdi (eleştiri yaptı), geçti (geçiş yaptı), vurguladı (vurgu yaptı), değerlendirdi (değerlendirme yaptı), korudu (koruma yaptı) yorumladı (yorum yaptı), açıkladı (açıklama yaptı) yere indi (iniş yaptı), niteledi (nitelemesini yaptı, etkilendi (maruz kaldı) ve daha yüzlercesi.
Eylem amacını belirtirken bağlantı kuran güzelim “için” sözcüğü günlük sözlükten silindi. Yerine bir başka dilden sözcük koysalar neyse; ama bir başka güzel “adına” sözcüğümüzü onun yerine kullanarak yozlaştırdılar. “İçin” de öldü; “adına” da. “Adına” sözcüğü bir kurum, bir öbek, bir tekil kişi yerine belirli bir eylemde bulunurken kullanılırdı: Devlet adına gitmek, Ayşe adına imzalamak, aile adına konuşmak vb.
Kim başlattı, ilk kez nerede kullanıldı anımsamıyorum; ama şu kısa saçmalık listesi yeterince can yakıcı:
Yenmek için (yenmek adına), yapmak için (yapmak adına), şarkı söylemek için (söylemek adına), gözünü çıkarmak için (gözünü çıkarmak adına), dönmek için (dönüş yapmak adına), kazanmak için (kazanmak adına)… sakatlanmak adına; göstermek adına; sevişmek adına…
Zırvalık
Gerekçe tümcelerinin başında yer alan “çünkü” nün durumu daha da kötü. Yabancı, ses uyumsuz “zira” sözcüğünü dilimize yeniden yapıştırdılar. Küçük çocuklar bile daha “çünkü”yü öğrenemeden “zira” diyerek ilk adımlarını atar oldular.
Bu tür kullanımda yalnızca sözcük yer değiştiriyor; hiç olmazsa anlam aynı; ama şu “şans” zırvalığı her türlü hoşgörü sınırını zorluyor. ‘Piyango’ ile dilimize yapışan ‘şans’ sözcüğü, iyi sonuçları anlatmakta kullanılırdı. Her ne olduysa, ‘olasılık’ ya da ‘olanak’ ve hatta ‘ihtimal’ , ‘imkân’ bile, bir yana atılarak gelenekselleşen kullanımın tam tersine ‘şans’ kötü durumları da karşılar oluverdi:
Top kaybı yapma adına şansımız; sakatlanma şansı; yaralanma şansı;
başaramama şansımız; maçta (karşılaşmada) yenilme şansımız; savaşta ölme şansımız…
Þu “lazım” sorunu
Arı Türkçeye karşı duranların bile diline yapışan Türkçe sözcüklerin yerini yeniden Arapça, Farsça, Ermenice, Rumca sözcükler alıyor: “Sorun” ya da “konu” gidiyor, yerlerine kendisi bir sorun olan “mesele” geliyor; olay, olgu uçup gidiyor ve “vakıa”, “vak’a” yerleşiyor. “Gerekli” sözcüğü birden buharlaşıyor, söylenişi de Türkçeye o denli aykırı olan “lazım” diziden diziye gezerken dillere yapışıyor. Sökebilene aşk olsun.
Kendilerini gerilemeye adayanlar, Cumhuriyet devletinin yeminli düşmanları, Türkçeden kaçınmak için ellerinden geleni yaparlardı. Bu tutum siyasal olduğundan anlaşılabilir; ama şu cumhuriyet savunucularının da sözünü ettiğimiz (ama bahis etmediğimiz) yozlaştırmaya kapılıp gitmelerini nasıl açıklayacağız?
Dil korumacısına yakışmayacağını bile bile bu davranışa “densizlik” demekten kendimi alamıyorum. Bu arada “Türkçülüğü kimselere bırakmayanlara ne demeli? Hem Türkleri kökenlerine inmeye çağırıyorlar hem de Arapçaya, Farsçaya gösterdikleri dostluğu, korumacılığı, kendi anadil köklerinden türemiş ya da dili geliştirmek için anadil kurallarına uygun olarak türetilmiş sözcüklere “uydurma” diyerek aşağılamadan edemiyorlar.
(...)
Dilin korunmasını ve geliştirilmesini ana dava edinen gazete yazarları da bu yolun yolcusu oldular. Dilin en önemli korumacıları olan gazeteler, dergiler bugün dili bozmayı iş edinmiş gibiler.
Türkçenin zenginleşmesine, güçlenmesine katkıda bulunan, doğru kullanıma özen gösteren yayıncılar, bırakınız kitap dosyası değerlendirmelerinde Türkçe kullanımını birinci koşul olarak öne sürmelerini, yayın tanıtımlarında yoz kullanıma sapıyorlar.
Yaşam öykülerini okuduğumuz çok ünlü usta yazarların, örneğin Rifat Ilgaz’ın gazetelerde düzeltmen (çok eskilerde ‘mürettiplik’) olarak çalıştığını okudukça şaşardık. Onca değerli yapıtları ortaya koyan bu kişilerin daha iyi işleri olsaydı, derdik. Oysa şimdilerde gazetelerde öyle haberler, öyle yazılar okuyoruz ki dili-anlatımı düzeltmek için değil de bozmak için uğraşmışlar gibi.
‘Yeni çıkanlar’ raflarına her gün ortalama elli kitap konuluyor. Bu kitapların çoğundaki Türkçe düşmanlığından söz etmek bile yersiz. Aslına bakarsanız günümüzde yayınlanan kitapların dilini-anlatımını düzeltecek yetkinlikte dil-yazın emekçisi bulmak da çok güçleşti.
Bu arada bazı iyi niyetli gençler anadili korumak için girişimlerde bulunuyorlar; ancak yabancı sözcük karşıtlığı deyince İngilizce sözcüklerle uğraşıyorlar. Dilimizi yüzyıllarca tutsak alan yabancı sözlüklerden kurtarma ve ölüp gitmekte olan Türkçeyi canlandırmak için uğraşan yazarların ve eğitimcilerin yarım yüz yıllık kazanımlarını bir anda yıkıyorlar.
Yakında bu dertlerden kurtulacağız, Osmanlıca-İngilizce karmaşasında ne dil bozukluğunu, ne de anlatım saçmalığını denetlemek gerekecek; çünkü adı üstünde ‘karmaşa’ ve karmaşanın düzeni olmadığından bozulacak bir yeri de yoktur.
Olan beyindeki düşünce üretim merkezlerine olacak; çünkü düşünce üretimi ve yaratıcılık, sular, seller gibi akan bir dil gerektirir. O akıcılık olmazsa mağara devrine doğru yol alınırken dilleri yetkinleşen toplumların dilsiz köleleri olunur.
İşin aslı; özellikle dil dernekleri bozulmaya karşı günlük sert eleştiriler yöneltmedikçe kimsenin de uyanacağı yok!
Ne var ki, iş bununla kalmıyor. Lise öğrencisi kızım birkaç yıl önce diyordu ki: “Edebiyat öğretmenimizin sözlerini anlayamıyoruz; çünkü Türkçe konuşmuyor!” Zeynep şimdi o öğretmeni gibi “zikretmek”, “zira”, muhtemelen” demekle kalmıyor; “hakketen” diyerek dilini “gerçekten” unutuyor.
Not: Hakkını yememeli; Türkiye Radyoları ve daha sonraları TRT Türkçeyi doğru kullanma ordusunun başkumandanıydı. Son yirmi yıldır da Türkçe karşıtı saldırının başkumandanı oldu. 16.6.2008
Aujourd'hui en lisant ce papier dans Hurriyet je me suis dit : j'ai lu ça quelque part sur le site ataturquie. Ce n'était pas la même chose mais presque pareil !
30 Eylül 2008
Yılmaz ÖZDİL
Zavallı ABD
McDonald’s mı yesem, Burger King mi yesem diye düşüne düşüne yürürken, aklım bir ara Pizza Hut’a kaydı ama, neticede Kentucky Fried Chicken’da karar kıldım, ayıptır söylemesi Crispy Strips kesmiyor, acılı Fillet Zinger götürdüm, yanında Coca Cola, üstüne bi Marlboro yaktım, yürüye yürüye Starbucks’un önüne geldim, Premium Hot Chocolate aldım bi tane, elimi cebime attım, cash’im kalmamış, shit, kahretsin yani, Mastercard’la ödedim, baktım, hemen yanına Ben&Jerry’s açılmış, ice cream, gençler oturmuş laflıyor, hepsinin göğsünde Abercrombie and Fitch, pek moda bu aralar, ayaklarında Converse, birbirlerine iphone’larını gösteriyorlar, ne güzel, çevirdim bi taksi, kapısında Taxi yazıyor, arka camında Baby on Board, zaten kendisi de yellow, "Citibank’e çek birader" dedim, dolar bozdurdum biraz, sonra TEM (Trans European Motorway) üzerinden, Joy FM dinleye dinleye işe geldim, CNN Türk’ü açtım, oh my god, Amerikan ekonomisi berbatmış, bankalar batıyormuş, zapladım CNBC-E’ye, işsizlik enflasyon iflaslar hacizler filan, perişan olmuş garipler, aslına bakarsan olacağı buydu, onların başkanı da bizim başbakanımız gibi kültür erozyonuna dikkat etseydi, bu gelmezdi başlarına, ama gene de üzülüyor tabii insan, "zavallı Amerika" dedim kendi kendime, mübarek bayram günü Allah Kentuckylilerin yardımcısı olsun.
Inscrit le: 18 Jan 2009 Messages: 366 Localisation: Istanbul/Turquie
Posté le: 26 Avr 2009 2:19 Sujet du message:
Meslekdaşlarım bana çok kızıyor hatta bazen alay bile ediyorlar ama ben ameliyatlarda kullandığımız aletlerin isimlerini türkçeleştirerek kullanmaya devam ediyorum.
Port aigue: İğnelik,
Pick-up: Dişli ve dişsiz olarak ayırdım.
Bistüri: Neşter,
Mosquito: Tutturgaç,
Ekartör: Ayırtgaç,
Egg mix: Akciğer ayırtgacı,
Box gömleği: Ameliyat gömleği,
Castro: İnce iğnelik,
Koher: Kalın dişli tutturgaç.
Inscrit le: 09 Oct 2007 Messages: 3474 Localisation: Somewhere in the world
Posté le: 26 Avr 2009 10:57 Sujet du message:
çok ilginç Martin_Eden.;
Sizin meslekdaslar, fransizcayi da igdis etmis gördügüm kadari.."porte-aiguille" port aigue olmus....biraz "karüser", "sanziman", "debriyaj" benzeri.... _________________ Родион Романович Раскольников
Vous ne pouvez pas poster de nouveaux sujets dans ce forum Vous ne pouvez pas répondre aux sujets dans ce forum Vous ne pouvez pas éditer vos messages dans ce forum Vous ne pouvez pas supprimer vos messages dans ce forum Vous ne pouvez pas voter dans les sondages de ce forum