499 visiteur(s) et 0 membre(s) en ligne.
  Créer un compte Utilisateur

  Utilisateurs

Bonjour, Anonyme
Pseudo :
Mot de Passe:
PerduInscription

Membre(s):
Aujourd'hui : 0
Hier : 0
Total : 2270

Actuellement :
Visiteur(s) : 499
Membre(s) : 0
Total :499

Administration


  Derniers Visiteurs

administrateu. : 2 jours
murat_erpuyan : 2 jours


  Nétiquette du forum

Les commentaires sont sous la responsabilité de ceux qui les ont postés dans le forum. Tout propos diffamatoires et injurieux ne sera toléré dans ces forums.


Forums d'A TA TURQUIE :: Voir le sujet - AKP Türkiyesi...
Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum Forums d'A TA TURQUIE
Pour un échange interculturel
 
 FAQFAQ   RechercherRechercher   Liste des MembresListe des Membres   Groupes d'utilisateursGroupes d'utilisateurs    

AKP Türkiyesi...
Aller à la page Précédente  1, 2, 3 ... 26, 27, 28 ... 67, 68, 69  Suivante
 
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque
Voir le sujet précédent :: Voir le sujet suivant  
Auteur Message
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13627
Localisation: Paris

MessagePosté le: 08 Déc 2013 19:08    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:


Artık Hepimiz Fethiyesporluyuz

Arif Kızılyalın - 08 Aralık 2013 Pazar


Sakın yanlış anlaşılmasın... Asla ve asla son 2 yılın Türkiye Kupası Þampiyonu Fenerbahçe’yi çarşamba heyecanından mahrum bıraktığı için kutlamıyorum Fethiyespor’u... Sportif başarıları için de değil bu övgü, bu beğeni... Belki bu sezon PTT 1. Lig’e de veda edecekler... Ama asla ve asla unutulmayacaklar, andından, adından, bayrağından yoksun bırakılan Atatürk sevdalısı Türk insanı, onları hep gözleri yaşararak anımsayacak...
‘Yüce Atatürk’ söylemini her duyduğumuzda, ‘Yüce Atatürk’ yazılı bir metne her rastladığımızda akıllara hep Fethiyespor gelecek. Hatta F.Bahçeliler bile “Fethiyespor” dendiğinde ‘Kupa bozgunu’ndan önce, Güney ekibinin ‘onurlu’ duruşunu hatırlayacak...

Çünkü bu mesaj, Cumhuriyet rejiminin, Andın, Gençliğe Hitabe’nin, hatta Atatürk’ün manevi şahsiyetinin tartışıldığı 2013 Türkiyesi’ne bir göndermedir; takım kaptanı Onur Okan’ın dediği gibi...
Aslında, sizin, benim, onların, ötekilerin, hatta beridekilerin yapmak isteyip de cesaret edemediği bir davranışa imza atmışlardır bu gençler... Ve birileri daha unutulmayacak “Fetihyespor” dendiğinde... Emin olun onları da anımyasacağız. Ancak onları hiç de iyi yâd etmeyeceğiz ulusça. Kimler mi? Elbette Türkiye Futbol Federasyonu’nun Temsilciler Kurulu ile Disiplin Kurulu’nu da unutmayacak bu ülke.

Fethiyespor’u seremoniye ‘Yüce Atatürk’ yazılı tişört giydikleri için rapor eden, ‘fişleyen’ zihniyet de elbet yazılacak bir kenara... Neymiş? “Milli değerleri kendisine” mal etmiş, Fethiyeli gençler... Oysa, ilk maçlarında plaketle onurlandırılmaları gerekirken, birileri, “Bu tip eylemler spor sahalarında tasvip edilemez...” buyurmuş...

Ama onlar da haklı! Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk’e gösterilen saygının suç olduğunu sanan TFF’nin ilgili kurulları, geçen sezon da Van depremine destek adına sahaya atılan atkı, forma, bere için Beşiktaş’a ceza kesmişti. Bu bağlamda, hoş görmek gerek TFF’yi; ‘insani davranıştan’ nasibini almayanların, ‘ulusal bilinç, ulusal değer ve ulusal sembolleri’ kavramaları zaten beklenemez!

En iyisi, siz verin ‘Yüce Atatürk’ tişörtüne para cezasını, biz ulusça öderiz, Fethiye’nin faturasını!

Zaten ödüyoruz da!


Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13627
Localisation: Paris

MessagePosté le: 17 Déc 2013 2:10    Sujet du message: Répondre en citant

cengiz-han a écrit:

http://www.zaman.com.tr/gundem_cocugumu-kimseye-yem-etmem_2184321.html

Artik bu tip haberler Zaman Gazetesinde de çikiyor...

Citation:


Çanakkale’de geçen 3 Haziran’da Gezi Parkı gösterileri sırasında düzenlenen bir yürüyüşte, İnönü Caddesi’nde yola sprey boya ile ‘Hükümet İstifa’, ‘Faşizme Ölüm’, Demokrasi Caddesi’nde ise kaldırıma İngilizce ’F…. the police’ yazıları yazılmıştı. Polis kameralarının çektiği görüntülere göre yazıları 13 yaşındaki ilköğretim sekizinci sınıf öğrencisi B.T.İ.’nin yazdığı ileri sürüldü. Savcının sevk ettiği Adli Tıp uzmanı, suçunun hukuki anlam ve sonuçlarını algılayıp, davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olduğu kanaatine varıp, B.T.İ.’nin cezai ehliyetinin olmadığını belirten rapor hazırladı. Buna karşın Cumhuriyet Savcısı Ozan Kaya’nın hazırladığı iddianameyle 1’inci Asliye Ceza Mahkemesi’nde ‘kamu malına zarar vermek’ suçundan 2 yıldan 6 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı.

http://sozcu.com.tr/2013/gundem/gezi-eylemlerinin-en-kucuk-sanigi-424653/
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 3006
Localisation: Paris

MessagePosté le: 18 Déc 2013 11:20    Sujet du message: Répondre en citant

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13627
Localisation: Paris

MessagePosté le: 19 Déc 2013 3:48    Sujet du message: Répondre en citant

Arinç Efendi buyurmuslar :

Citation:

3-4 gün öncesinden, 4-5 ay öncesine kadar bu tür suçlamalarla bazı insanların karşı karşıya gelecekleri yazılıyordu. Artık her şey bitti, savaşacağız. Herkes için kötü olacak. Biryerlere telefonlarla şunlar bunlar tutuklanacaklardan, kasetler, fotoğraflar servise konacak tehditlerini biz de duyuyoruz. Bu kadar alçalabileceğini bazılarının, belden aşağı vuracakların gerçekten düşünmemiştik.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/25396065.asp

Hadi yaa derler, bugune kadar bu belden asagi vurmalar yokmuydu?

O zaman neredeydinizi. Baykal ve MHP'liler için yapilan kaset servislerini yapanlari neden bulmadiniz onca senelik iktidariniz boyunca...

Baskalarina yapilinca iyi guzel, sana yapilanca alçaklik.

Batiyorlar...
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 3006
Localisation: Paris

MessagePosté le: 19 Déc 2013 10:59    Sujet du message: Répondre en citant

Iste AKP anlayisi!

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13627
Localisation: Paris

MessagePosté le: 28 Déc 2013 2:03    Sujet du message: Répondre en citant

AKP Türkiye'sine yakisan bir tablo


Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13627
Localisation: Paris

MessagePosté le: 30 Déc 2013 22:44    Sujet du message: Répondre en citant

Iste RTE'nin "muz cumhuriyeti" haline getirdigi T.C.'den bir ornek daha, balkonundan basbakanin Manisa mitingi izlerken ayakkabi kutusu gosterdigi için karakola çekilen kadinin hikayesi


gerisini de okuyun
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/25471370.asp
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11194
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 03 Jan 2014 18:45    Sujet du message: Répondre en citant

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Raskolnikoff
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 09 Oct 2007
Messages: 3474
Localisation: Somewhere in the world

MessagePosté le: 11 Jan 2014 13:43    Sujet du message: Répondre en citant

UTANÇ DAVALARI




Nemlenip kabarmış bir duvar sıvasına, çürüyüp koflaşmış bir ağaç gövdesine dokunduğunuzda kopan kireç ya da kabuk parçaları nasıl dökülüp çevreye saçılırsa, AKP döneminin hukuku, yargısı , adaleti giderek böyle bir görünüm almaya başladı…
Ergenekon ve Balyoz davalarının nasıl sahte kanıtlarla tasarlanıp kotarıldığının, yapılan bunca savunmadan, yazılan bunca kitaptan, kanıtlanan bunca sahtelikten sonra yadsınamaz biçimde ortaya çıkışı, görmek istemeyen gözleri bile açmış olmalıdır.
Avukatlar yaka paça göz altına alınarak cezaevlerine tıkılıyor, ülkenin en büyük barosu yargı önüne çıkarılıyor, bedenlerle birlikte ruhları da öldürmek için tasarlanmış F tipi tecrit hücrelerinden haykırışlar yükseliyor, polis adı verilerek tek bir amaca yönlendirilmiş binlerce kişilik bir robot ordusu yakıp yıkarak yok etme görevini yerine getirmeyi sürdürüyor, ülke yönetimini kuşatan yağma ve talan sarmalından yükselen çürümüşlük kokuları nefes almayı güçleştiriyor.
Bunları yazarken Ekim devrimi öncesinin Rusya’sı, Ayzenştay’nın(Eisenstein) “Ekim”, “Potemkin Zırhlısı” gibi filmleri, L. Andreyev’in dışavurumcu özellikler taşıyan “Çar Açlık” oyunu, A.Belıy’nin “Petersburg”u geçiyor zihnimden, gözlerimin önünden…
Günümüz Türkiye’sinin siyaset ortamında, toplumsal yaşamın bütününde aynı kargaşa, yalan, zulüm, hukuk tanımazlık, tam bir yıkılış ve yeniden kuruluş öncesi durumu…
***


Dün Silivri adliyesinde, Türker Ertürk,Haluk Dural ve başka dostlarla birlikte, kardeşim, yarım yüzyıllık arkadaşım Doğu Perinçek’i, kendisine karşı açılmış “hakaret” davalarından üç tanesinde ardı ardına “savunma”sını yaparken izledik…

Bu duruşma, Silivri zindanının bir parçası olan lanetli salonda değil de, normal adliye binasının odalarından birinde yapıldığı için, arkadaşımla duruşmanın hem öncesinde hem sonrasında kucaklaşma olanağımız oldu ve bu sarılışlar beni neredeyse ağlatacak kadar duygulandırdı…
Doğu’yu her zamanki gibi ve belki (kuşkusuz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde ülkemize kazandırdığı hukuk zaferinin de haklı mutluluğuyla) her zamankinden de daha çok, enerjik, güçlü, sağlıklı gördüm ve bu hepimizi mutlu etti.
Fakat nereye kadar…
Küçük duruşma salonunda, ayakta savunmasını yaparken, onu en çok iki metre arkasındaki sıralara oturmuş izliyorduk…
Yargıç kürsüsünde ciddi yüzlü genç bir adam, tutanak yazmanı sandalyesinde türbanlı bir genç kız oturuyordu…
Türkiye’nin hiç kuşkusuz en seçkin, en donanımlı bir siyaset ve kültür adamı, bir jandarma ve iki er eşliğinde getirildiği küçük duruşma odasında, belki çocuğumuz olma yaşından bile daha genç bir yargıç önünde savunmasını yapıyordu…
Birbirini izleyen üç davanın ortak konusu, bu gün ipliği pazara çıkmış bir takım sözüm ona yargı mensupları için savunmalarında ve yazılarında söylemiş olduğu sözlerdi…
Perinçek bilge bir öğretmen dinginliği ve sevecenliğiyle, bu sözlerin “hakaret” amacı”yla değil savunmalarının bir parçası olarak söylenip yazıldığını anlatırken, ülkemizin sürüklenmiş olduğu yıkım ve rezalet ortamının görünümünü de gözler önüne seriyordu…
Yargıcın da Perinçek’in ve avukatlarının savunmalarını, Silivri zindanının duruşma salonunda gördüğümüzden farklı bir özen ve dikkatle özetleyip tutanağa geçirttiğine tanık olduk…
Duruşma, yeni savunma kanıtlarının hazırlanıp sunulması için, Perinçek ve avukatlarının isteği doğrultusunda ertelenerek sona erdi…


***


Türkiye’de bütün utanç davalarının sonuçlarıyla birlikte ortadan kalkacağı, hukukta açılan yaraların onarılacağı, asıl suçluların yargı önüne çıkarılarak yargı kurumunun yeniden saygınlık kazanacağı günlerin yaklaştığını görüyorum, duyumsuyorum…
Ülkemiz,insanımız, Cumhuriyet’in ilk kuşaklarının örneklediği yurtseverlik mirasını devralmaya yetecek birikimlere sahiptir.
Yeter ki aydınlanma düşmanlarına, emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı, ortak akılda ve kararlılıkta birleşmeyi başarabilelim…




Ataol Behramoğlu/Cumartesi Yazıları/11-01-2014 Cumhuriyet
_________________
Родион Романович Раскольников
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Cuneytbelmondo
Spammer
Spammer


Inscrit le: 29 Jan 2010
Messages: 742
Localisation: Paristanbul

MessagePosté le: 21 Jan 2014 17:52    Sujet du message: Répondre en citant

Gayrimüslim Öğrencilere '0' Puan Þoku
21 Ocak 2014
SBS yerine getirilen sisteminin ilk dönem sonuçlarında, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden muaf öğrenciler sıfır almış gibi işlem gördüler.

Liselere geçişte SBS'nin yerine getirilen 6 dersten 12 sınav yapılmasını öngören Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi'nin (TEOG) ilk dönem sonuçları dün açıklandı. Ancak bir yanlışlık gayrimüslim öğrencileri olumsuz etkiledi. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden muaf gayrimüslim öğrenciler e-okul sistemine 'G' yani "Sınava girmedi" diye kodlanıp sıfır almış gibi işlem gördüler ve 33.34'e varan puan kaybı yaşadılar.

İLK SINAVDA HATA

Seviye Belirleme Sınavı (SBS) yerine liselere geçiş için getirilen Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi (SBS), daha ilk sınavlarında hata verdi. 6 dersten her dönem birer tane olmak üzere yılda toplam 12 sınav yapılmasını öngören sistemin ilk 6 sınavı, geçen yıl 28-29 Kasım'da gerçekleştirildi. Bu 1. dönem sınavların sonuçları da dün açıklandı.

MUAF ÖÐRENCİLERE SIFIR PUAN

Ancak azınlık okullarında okuyan öğrenciler, merkezi sistemle yapılan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin sınavından muaf olmalarına rağmen sınavlara "girmemiş" olarak işlendi ve hepsi "sıfır" almış kabul edilerek notları hesaplandı. Azınlık öğrencileri din dersi sınavı hariç, diğer öğrencilerle birlikte Matematik, Türkçe, TC İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük, Fen ve Teknoloji ile Yabancı Dil dersleri sınavlarına girdi. Bu dersin ilk yazılısı merkezi sınavla, ikinci yazılısı da okullarda yapıldı. Azınlık öğrencilerinin ilk din sınavı da kendi dinlerinde yine okullarında gerçekleştirildi.

SIFIR VERİP 3'E BÖLÜNCE

Ancak MEB, bu öğrencileri e-okul sistemine "Sınava girmedi" diye 'G' koduyla işledi. Öğretmenler okullarda yaptıkları 2 sınavdan yalnızca birini e-okul sistemine girebildi, diğer sınavı MEB sistemi izin vermediği için işleyemedi. Ama MEB, bu sınavı "merkezi" kabul etti, öğrencileri girmemiş gördü ve sıfır almış gibi işlem yaptı. 2 yazılı 1 de sözlü notunun bölünmesiyle oluşan not hesaplamasında onların bir sınavı "0" olarak kabul edildi, notların toplamı 2'ye değil, 3'e bölündü.

PUAN KAYBI OLDUÐUNU ANLAYINCA İTİRAZ ETTİ

İstanbul-Feriköy'deki bir Ermeni Ortaokulu'nda tüm testleri doğru yapan ve kendi okulunda gördüğü din dersinin sınavlarından da 90 puan alan derece adayı bir öğrenci, 30 puan kaybı olduğunu anlayınca itiraz etti. Öğrencinin sınavlardan 180 olan notu 2 yerine 3'e bölünmüş, 90 olan ortalaması 60'lara inmişti. Liselere yerleştirmelerde merkezi sınavlarla birlikte tüm derslerin notları da etkili olacağından bu öğrenci en gözde liselere giremeyecek. Öğrencinin dikkatiyle tüm öğrenciler incelendi ve hata bulundu. 100 tam puan alanlarda düşüş 33.34 puana kadar çıktı.

NABİ AVCI'DAN "HAYATI DÜZELTİN" TALİMATI

Ermeni cemaati'ne bağlı okullar, MEB'e "acil" koduyla itiraz etti. Bu itiraz üzerine MEB inceleme başlatırken, Bakan Nabi Avcı'nın hatanın düzeltilmesini istediği öğrenildi.

HESAPLAMA NASIL YAPILIYOR?

Yeni sisteme göre her dönem 2 yazılısı olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ile TC İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük derslerinin ilk sınavları, her dönem 3 yazılısı olan Türkçe, Matematik, Yabancı Dil ile Fen ve Teknoloji dersinin ikinci sınavları MEB tarafından merkezi olarak yapılıyor.

Bu derslerin diğer sınavları ise öğrencilerin öğretmenlerince okullarında gerçekleştiriliyor. Bu arada öğretmenler performans ve derslere devamlarını dikkate alarak öğrencilere Performans Belirlemeye Yönelik Çalışmalar (PBYÇ) başlığı altında not veriyor. Bu notların toplamı ile öğrencilerin sınavlarda aldığı notlar toplanıyor ve kaç sınav yapıldıysa, PBYÇ'de dikkate alınıp bölünerek not ortalaması bulunuyor.

Örneğin Din ve İnkılap Tarihi'nin 2 sınavı ve PBYÇ toplanıp 3'e, Türkçe, Matematik, Yabancı Dil ve Fen not ortalaması da 3 sınav ile PBYÇ toplanıp 4'e bölünüyor. İşte din dersinden muaf olan öğrencilerdeki hata bu hesaplamadan kaynaklandı. Onların birinci yazılıları 0 kabul edildi ve not toplamı 3'e bölünerek, not ortalamaları bulundu. Oysa onların not ortalamalarında okullarda yapılan 2 sınav ve PBYÇ toplanıp 3'e bölünmeliydi.
(Kaynak: Habertürk)

http://www.haberler.com/gayrimuslim-ogrencilere-0-puan-soku-5569136-haberi/
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11194
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 22 Jan 2014 23:06    Sujet du message: Répondre en citant

Her sinavda yanlislik, her sinavda hata...
Universite sinavlarinda yapilan yanlisliklari da Basbakan oraya getirdigi adami kollayarak korumustu...

Zivanadan çikmis bir Türkiye...
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13627
Localisation: Paris

MessagePosté le: 25 Jan 2014 16:11    Sujet du message: Répondre en citant

cengiz-han a écrit:
Citation:


Recepi
Yılmaz ÖZDİL - Hürriyet 24/01/2014

Barbun Senegal’den geliyor.

Kalamar Hindistan’dan ithal.
Ahtapot İspanya’dan.
Karides Endonezya’dan.
Lagos Mısır’dan.
Kalkan Romanya’dan.
Norveç’ten getirilen seyit balığını restoranlarda mezgit diye kakalıyorlar. Lüks otellerimizde yediğiniz kılıç şiş’ler aslında Çin’den ithal köpekbalığı. Mercan Gine’den. Sinarit Gana’dan. Her mevsim dilbalığı olmaz, bizde oluyor, çünkü mevsimine göre, bazen afrika’nın batısındaki Senegal’den, bazen afrika’nın doğusundaki Somali’den geliyor. Uskumru, Norveç’ten. Yemek için değil, bakmak için olanları bile yurtdışından getiriliyor, mesela geçenlerde mülteci ayaklarıyla sınırı geçen kamyonetin kasasında 20 bin tane süs balığı yakalandı, Suriye Japonu deniyor. Karadeniz’de 26 balığın neslini tükettik, Marmara’da 125 balığın neslini kuruttuk. Midye teee Þili’den. Üç tarafımız denizlerle çevrili, Türk havuzu denilen kendimize ait denizimiz var, denizi olmayan Konya’da Uşak’ta Diyarbakır’da tarla balıkçılığı yapıp, arazide levrek yetiştirmeye çalışıyoruz. Cumhurbaşkanımız, Afrika ülkesi Gabon’un sahilinde paçalarını sıvayarak çıplak ayaklarıyla yürüyüş yaptı, resmi temaslarda(!) bulunurken, Gabonlu balıkçı Ayao Nyavor’la tanıştı, sohbet etti, bilahare Ayao Nyavor’a dışişleri bakanlığımız aracılığıyla balıkçı motoru ve balık ağı hediye etti, ki, Gabon’dan bize tekir satabilsinler. Fas’tan Moritanya’dan orfoz getiriyorlar, Kızıldeniz’den karagöz getiriyorlar. İzlanda’da 2010 senesinde volkan patladı, kül ve lav yağmuru nedeniyle kıyıları zehirlendi, toplu balık ölümleri meydana geldi, balıkları analiz ettiler, ağır kurşun, radyoaktif madde ve insana zararlı kimyasallar tespit edildi, bütün dünya İzlanda’dan balık ithalatını durdurdu, Türkiye’nin İzlanda’dan balık ithalatı yüzde 250 arttı, el âlemin almadığı kansere yol açan balıkları, ki, çoğunluğu somondu, afiyetle bize yedirdiler. Istakoz ABD’den Kanada’dan. Bataklıklarda yetiştirilen panga’yı, kılçıksız deniz balığı fletosu diye, taaa Vietnam’dan getiriyorlar. Sardalya festivali düzenliyoruz ama, o sardalya artık Yunanistan’dan geliyor.

*

E tabii birilerinin bu gidişe dur demesi gerekiyordu.

*

Balıkçılığımızı kurtarmak için kolları sıvayan Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi, burnunun dibindeki denizde balık arayacağına, taaa Fırat Nehri’nde balık aradı, sazan buldu, “recepi” adını verdi.

*

Abdullah Gül Üniversitesi de Fırat’a “paralel” akan Dicle’de “fetoli”yi buldu muydu, tamamdır bu iş gari.

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13627
Localisation: Paris

MessagePosté le: 25 Jan 2014 16:12    Sujet du message: Répondre en citant

cengiz-han a écrit:
Citation:


AB'ye paralel

Yılmaz ÖZDİL - Hürriyet 25/01/2014


Brüksel’e giden Tayyip Erdoğan, Avrupa Birliği’ne “paralel devleti” anlatmış, Avrupa Birliği de dinleyip, ikna olmuş.

*
Ne anlatmıştır acaba derseniz?
*
“Almanya’da mesela” demiştir...
Hani, alt tarafı 700 euroluk tatil masrafını arkadaşına ödettiği ortaya çıkan Almanya Cumhurbaşkanı utanıp istifa etti ya... Biz öyle yapmadık, ayakkabı kutuları ortaya çıktı, para sayma makineleri ortaya çıktı, dört bakanım hakkında rüşvetten fezleke var, beşinci bakanımın bacanağını yakaladılar, bu satırlar kaleme alınırken adalet bakanım hakkında da fezleke ortaya çıktı, hiç istifimi bozmadım, üstüme bile alınmadım, koçlar gibi oturuyorum koltuğumda demiştir.
*
“Fransa’da mesela” demiştir...
Hani, İsviçre’de banka hesabı olduğu ortaya çıkan Bütçe Bakanı, yemin billah inkâr etmek varken, anında itiraf edip, içinde bulunduğum ahlaki çöküntü nedeniyle özür diliyorum deyip, milletvekilliğinden bile istifa etti ya... Biz öyle yapmadık, fezlekelere göre 63 milyon dolar avanta almakla suçlanan bakanlarım bile hâlâ Meclis’te oturuyor, Allah sizi inandırsın, oğulları tutuklanan bakanlarım bile hâlâ milletvekili demiştir.
*
“İtalya’da mesela” demiştir...
Hani, benim canım arkadaşım Silvio’nun hırsızlıkları ayyuka çıkmıştı, buna rağmen istifa etmiyordu da, milyonlarca İtalyan sokaklara dökülüp, benim canım arkadaşımı istifa ettirene kadar protesto eylemi yaptılar ya... Biz öyle yapmadık, çünkü benim milletim, soyuyorsa beni soyuyor, sana ne diye bizi savunuyor, hırsız varrr diye protesto gösterisi yapanlarla kavga ediyor demiştir.
*
“Yunanistan’da mesela” demiştir...
Hani, Atina’da bir öğrenci polis kurşunuyla öldürüldü de, ülke ayağa kalktı, önce içişleri bakanı, sonra hükümet istifa etti ya... Biz öyle yapmadık, kurşunla öldürdük, sopalarla döve döve öldürdük, gözlerini çıkardık, içişleri bakanımız destan yazan polislerimize ikramiye verdi, bizde böyle, biz işimize gelen polise ikramiye veririz, işimize gelmeyen polisin kellesini alırız demiştir.
*
“İngiltere’de mesela” demiştir...
Hani, özel otomobilini kullanırken hız yaptığı için radara yakalanan Enerji Bakanı, ehliyetine el konmasın diye, direksiyonda ben yoktum, eşim kullanıyordu dedi de, bu yalan beyanı ortaya çıkınca bakanlıktan istifa etti ya... Biz öyle yapmayız, çünkü bu örneği benim milletime izah edebilmem bile mümkün değil, nasıl yani falan derler, istifaya akıl erdiremezler, benim memleketimde benim bakanlarım kırmızı ışıkta geçip adam bile ezse, ehliyetine el konmaz, aksine, ezilen ayıplanır, böyle incir çekirdeğini doldurmayacak şeyler yüzünden istifa edilir mi birader, salak mısınız siz demiştir.
*
“Lüksemburg’ta mesela” demiştir...
Hani, telekulak skandalı ortaya çıkıp, siyasilerin telefonlarının dinlendiği anlaşılınca, Lüksemburg Başbakanı ahaliden özür diledi ve bostan korkuluğu olmadığıma göre, bu hukuksuzluğun bir numaralı sorumlusu benim diyerek istifa etti ya... Biz öyle yapmadık, benim telefonum bile dinleniyor, odama böcek yerleştirmişler dedim, çıktım işin içinden, bırak sorumlusu olmayı, mağdur bile oldum demiştir.
*
“İspanya’da mesela” demiştir...
Hani, İspanya Kralı’nın damadını yolsuzluktan sanık yapıp, malvarlığına el koydular, kralın kızını, Prenses’i ifadeye çağırdılar, tıpış tıpış gidip ifade verecek ya... Yok öyle! Bizde monarşi yok, ileri demokrasi var. O yüzden, oğlumu ifadeye çağıranların alayını görevden aldım, savcıları vatana ihanetle suçladım, ne savcı bıraktım ne polis, darmadağın ettim, muhalefet milletvekili oğlumun mevzusunu Meclis’te dile getirmeye kalktı, benimkiler saldırdı, bana dil uzatanın ağzını yüzünü patlattılar, kızımın telefon konuşmaları internete düştü, gazetede-televizyonda yayınlayan medya patronunu oyarım, burda krallık yok, milli irade var, HSYK’yı değiştirdim, gene değiştiriyorum, yarın canım isterse gene değiştiririm, ister asarım ister keserim demiştir.
*
E bu kadar izahattan sonra... Avrupa Birliği anlamıştır mutlaka “paralel devlet”in ne olduğunu, ikna olmuşlardır!
AB'ye paralel

Brüksel’e giden Tayyip Erdoğan, Avrupa Birliği’ne “paralel devleti” anlatmış, Avrupa Birliği de dinleyip, ikna olmuş.

*
Ne anlatmıştır acaba derseniz?
*
“Almanya’da mesela” demiştir...
Hani, alt tarafı 700 euroluk tatil masrafını arkadaşına ödettiği ortaya çıkan Almanya Cumhurbaşkanı utanıp istifa etti ya... Biz öyle yapmadık, ayakkabı kutuları ortaya çıktı, para sayma makineleri ortaya çıktı, dört bakanım hakkında rüşvetten fezleke var, beşinci bakanımın bacanağını yakaladılar, bu satırlar kaleme alınırken adalet bakanım hakkında da fezleke ortaya çıktı, hiç istifimi bozmadım, üstüme bile alınmadım, koçlar gibi oturuyorum koltuğumda demiştir.
*
“Fransa’da mesela” demiştir...
Hani, İsviçre’de banka hesabı olduğu ortaya çıkan Bütçe Bakanı, yemin billah inkâr etmek varken, anında itiraf edip, içinde bulunduğum ahlaki çöküntü nedeniyle özür diliyorum deyip, milletvekilliğinden bile istifa etti ya... Biz öyle yapmadık, fezlekelere göre 63 milyon dolar avanta almakla suçlanan bakanlarım bile hâlâ Meclis’te oturuyor, Allah sizi inandırsın, oğulları tutuklanan bakanlarım bile hâlâ milletvekili demiştir.
*
“İtalya’da mesela” demiştir...
Hani, benim canım arkadaşım Silvio’nun hırsızlıkları ayyuka çıkmıştı, buna rağmen istifa etmiyordu da, milyonlarca İtalyan sokaklara dökülüp, benim canım arkadaşımı istifa ettirene kadar protesto eylemi yaptılar ya... Biz öyle yapmadık, çünkü benim milletim, soyuyorsa beni soyuyor, sana ne diye bizi savunuyor, hırsız varrr diye protesto gösterisi yapanlarla kavga ediyor demiştir.
*
“Yunanistan’da mesela” demiştir...
Hani, Atina’da bir öğrenci polis kurşunuyla öldürüldü de, ülke ayağa kalktı, önce içişleri bakanı, sonra hükümet istifa etti ya... Biz öyle yapmadık, kurşunla öldürdük, sopalarla döve döve öldürdük, gözlerini çıkardık, içişleri bakanımız destan yazan polislerimize ikramiye verdi, bizde böyle, biz işimize gelen polise ikramiye veririz, işimize gelmeyen polisin kellesini alırız demiştir.
*
“İngiltere’de mesela” demiştir...
Hani, özel otomobilini kullanırken hız yaptığı için radara yakalanan Enerji Bakanı, ehliyetine el konmasın diye, direksiyonda ben yoktum, eşim kullanıyordu dedi de, bu yalan beyanı ortaya çıkınca bakanlıktan istifa etti ya... Biz öyle yapmayız, çünkü bu örneği benim milletime izah edebilmem bile mümkün değil, nasıl yani falan derler, istifaya akıl erdiremezler, benim memleketimde benim bakanlarım kırmızı ışıkta geçip adam bile ezse, ehliyetine el konmaz, aksine, ezilen ayıplanır, böyle incir çekirdeğini doldurmayacak şeyler yüzünden istifa edilir mi birader, salak mısınız siz demiştir.
*
“Lüksemburg’ta mesela” demiştir...
Hani, telekulak skandalı ortaya çıkıp, siyasilerin telefonlarının dinlendiği anlaşılınca, Lüksemburg Başbakanı ahaliden özür diledi ve bostan korkuluğu olmadığıma göre, bu hukuksuzluğun bir numaralı sorumlusu benim diyerek istifa etti ya... Biz öyle yapmadık, benim telefonum bile dinleniyor, odama böcek yerleştirmişler dedim, çıktım işin içinden, bırak sorumlusu olmayı, mağdur bile oldum demiştir.
*
“İspanya’da mesela” demiştir...
Hani, İspanya Kralı’nın damadını yolsuzluktan sanık yapıp, malvarlığına el koydular, kralın kızını, Prenses’i ifadeye çağırdılar, tıpış tıpış gidip ifade verecek ya... Yok öyle! Bizde monarşi yok, ileri demokrasi var. O yüzden, oğlumu ifadeye çağıranların alayını görevden aldım, savcıları vatana ihanetle suçladım, ne savcı bıraktım ne polis, darmadağın ettim, muhalefet milletvekili oğlumun mevzusunu Meclis’te dile getirmeye kalktı, benimkiler saldırdı, bana dil uzatanın ağzını yüzünü patlattılar, kızımın telefon konuşmaları internete düştü, gazetede-televizyonda yayınlayan medya patronunu oyarım, burda krallık yok, milli irade var, HSYK’yı değiştirdim, gene değiştiriyorum, yarın canım isterse gene değiştiririm, ister asarım ister keserim demiştir.
*
E bu kadar izahattan sonra... Avrupa Birliği anlamıştır mutlaka “paralel devlet”in ne olduğunu, ikna olmuşlardır!

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13627
Localisation: Paris

MessagePosté le: 27 Jan 2014 2:20    Sujet du message: Répondre en citant

cengiz-han a écrit:
Citation:

23 Ocak 2014

Tır’ı vırı

Sene 1943. Ankara.

*

Elyesa Bazna.
Kosova doğumlu, Arnavut kökenli, Türk vatandaşıydı. Çankaya Köşkü’ne komşu İngiliz Büyükelçiliği’nde uşaktı. Aslında hep opera sanatçısı olmak istemişti. Servet sahibi bir kazanova olarak, konteslerle baroneslerle aşk yaşarken görürdü kendini, rüyalarında... 40 yaşına gelmişti, cebinde üç kuruş yoktu, fırtınalı kaçamaklardan vazgeçtik, merhabalaştığı kadın bile yoktu. Üstelik, İngilizlerden nefret ediyordu. Babasının ölümünden sorumlu tutuyordu onları... Bi gün, Almanya Büyükelçiliği Müsteşarı Jenke’nin kapısını çaldı. Gizli bilgilere ulaşabiliyorum, isterseniz satarım dedi. Müsteşar, konuyu Büyükelçi Von Papen’e açtı. Papen vaziyeti Berlin’e bildirdi. 29 Ekim 1943 gecesi, Cumhuriyet Bayramı törenlerinden döndüğünde, Berlin’in cevabı masasındaydı: Deneyin...

*

İngiliz Büyükelçi Sir Hugessen, gizli belgelerin tutulduğu kasanın anahtarını boynunda taşıyordu. Uyurken bile çıkarmıyordu. Elyesa, balmumumdan kalıp hazırladı, banyoda büyükelçinin sırtını sabunlarken, anahtarın ölçüsünü aldı. Bu taktiği Almanlar vermişti. Bir de fotoğraf makinesi vermişlerdi. Büyükelçi her öğleden sonra piyano çalmaya başladığında, Elyesa kasanın bulunduğu odaya sızıyor, Almanların yaptırdığı kopya anahtarla açıyor, dokümanları şakır şakır fotoğraflıyordu.

*

Trafik başladı.
Her film rulosuna 20 bin sterlin kapıyordu. Dokümanların yanı sıra, duyduklarını da anlatıyordu. Radar gibi dinliyor, bülbül gibi ötüyordu. Ama doğru mu söylüyor, yalan mı, henüz belli değildi. Ocak 1944’te, Sofya bombalanacak dedi. Hadi canım dediler. Sofya bombalandı! Kendini kanıtlamıştı. Güzel güzel konuştuğu için, hatipliğiyle ünlü filozofun adını, “Çiçero” kod adını verdiler ona.

*

Aynı günlerde... Ankara’da Almanya Büyükelçiliği’nde Nele Kapp adında bi kız çalışıyordu. Sekreterdi. 24 yaşındaydı. Babası diplomattı, Almanya’nın Sofya Büyükelçisi’ydi. Dünya savaşı patlamadan önce, liseyi Cleveland’da okumuştu, oraları özlüyor, ABD’de yaşamak istiyordu, Nazilerden nefret ediyordu. Bi gün... Dişi iltihaplandı. Hayatı değişti. Dişçi, Yahudi bir Alman’dı, laf lafı açtı, istersen seni Amerikalılarla tanıştırırım dedi. Genç kızın yüzünde güller açtı. Amerikalılar da, Alman Büyükelçiliği’nde çalışan Amerikan sempatizanı kızın üstüne atladı doğal olarak... Buluştular.

*

Rastgele diye atılan olta, büyük bi balık yakalamıştı. Çok büyük bi balık.

*

Genç kız, ilk randevuda, sizden söz vermenizi istiyorum dedi, eğer aktaracağım bilgi işinize yararsa, lütfen bana sığınma hakkı tanıyın... Sekreterin teklifi, ABD’nin Ankara Büyükelçisi Laurence Steinhardt’a iletildi. Onay alındı. Sekreter, tarihin akışını değiştiren bilgiyi anlattı: İngiliz Büyükelçiliği’nde bizimkilerin Çiçero dediği biri çalışıyor, Çiçero aradığında bizim elçilikte büyük hareketlilik oluyor, küçük rütbeli görevliler falan dışarı çıkarılıyor, Nazilerin kulağı bu Çiçero!

*

Amerikalılar derhal İngilizleri uyandırdı. Tüm personel tek tek sorgulanmaya başlandı. Çiçero enseleneceğini anladı, tası tarağı topladı, İstanbul üzerinden Mısır’a, oradan Arjantin’e kaçtı.

*

Tabii Naziler de uyanmıştı.
Çiçero’yu kim ispiyonladı?
Sorgu sual başlayınca, sekreter kız, Amerikalılara yalvardı, hayatım tehlikede... Amerikalılar sözünü tutacaktı. Ama, ciddi bi sorun vardı. Türkiye tarafsız ülkeydi. Köstebek’in ABD Büyükelçiliği’ne sığınması olacak iş değildi. Peki ne yapıldı? Sekreter kızın sarı saçları siyaha boyandı, adresi meçhul, gizli bir eve yerleştirildi, bir hafta saklandı. Naziler fıldır fıldır takipteydi, yana yakıla arıyorlardı. İstanbul’a götürülmesi çok riskliydi. Önce Suriye üzerinden çıkarmayı düşündüler, sonra vazgeçtiler, karayoluyla İzmir’e götürdüler, gemiyle Kıbrıs’a geçirip, Mısır’a, oradan da ver elini ABD.

*

Elyesa, Arjantin’e ayak bastı, tehlikelerden uzaktaydı, hayatının garantide olduğunu düşünüyordu. Üstelik, cebi doluydu, 300 bin sterlini vardı, beyler gibi yaşamasına yeter de artardı. Gel gör ki... Daha ilk alışverişte acı gerçekle karşılaştı. Almanların ödediği paralar, sahteydi. İngiliz ekonomisini çökertmek için, Nazilerin Berlin’de bastırıp, el altından piyasaya sürdüğü sahte sterlinlerdi. İngilizlere kazık atarken, Almanlardan ağır kazık yemişti. Aç biilaç kaldı, süründü. Savaştan sonra döndü dolaştı, gene Ankara’ya geldi, tutunamadı, Berlin’e gitti, boğaz tokluğuna gece bekçiliği yaptı. 1970’te, 66 yaşında, sefalet içinde öldü.

*

Hayatı film oldu.
Hollywood’da...
Hatıralarını “I was Cicero, Ben Çiçero’ydum” başlığıyla kaleme alıp, Stern dergisine satmıştı. Yönetmen Joseph Mankiewicz, 1952’de, bu hatıraları “5 Fingers, 5 Parmak” adıyla sinemaya uyarladı. Elyesa rolünü, o dönemin efsane aktörü James Mason oynadı. Elyesa’nın hayatı, iki Oscar aldı.

*

Sekreter Nele’nin ise, savaştan sonra kimliği değiştirildi; izi kaybedildi. California’ya yerleştirildiği, garsonluk yaptığı, evlendiği, bir çocuğu olduğu iddia edildi. Gerisi bilinmiyor.

*

Demem o ki...
Türkiye böyle bi yer.
İstihbaratçıların savaş alanı.

*

Zor coğrafyadır.
Hassastır, hayatidir, ciddi iştir.

*

E bakıyoruz bizim bademlere...
Pazara karpuz getirir gibi, yüklemişler top mermilerini kamyona, zabıtaya yakalandılar.
Güya gizli operasyon yapıyorlar, Afrika’daki Hotantu kabilesinin bile haberi var!

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 3006
Localisation: Paris

MessagePosté le: 28 Jan 2014 18:23    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:


Ahmet HAKAN
ahmethakan@hurriyet.com.tr

28 Ocak 2014

17 Aralık’a dair bir türlü cevaplanmayan 10 soru


BİR: MİT, 17 Aralık’tan sekiz ay önce “Reza Zerrab ve yolsuzluk dolu ilişkiler” konusunda hükümeti uyardığı halde... Hükümet neden bu uyarıyı hiç dikkate almadı? MİT uyarısının dikkate alınmamasının nedeni nedir?

*

İKİ: Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, 17 Aralık’ın ardından memleketimizin mahkemelerine güvenecekler mi, güvenmeyecekler mi?
*

ÜÇ: Þu anda hükümete yakın herhangi bir isim aleni soygun yapmaya kalksa... Herhangi bir savcının ve polisin o şahsa yönelik yolsuzluk operasyonu yapması mümkün müdür, değil midir?
*

DÖRT: Eğer “Hükümet” ile “Cemaat” arayı açmasaydı... Biz bunca yolsuzluk, rüşvet ve usulsüzlük iddiasının kırıntısından bile haberdar olabilecek miydik?
*

BEÞ: Hükümetin “paralel devlet”i keşfetme tarihi nedir? 17 Aralık mıdır? Eğer böyleyse... 17 Aralık’tan önce izi tozu bile olmayan “paralel devlet”, 17 Aralık’ta birdenbire mi ortaya çıkmıştır?
*

ALTI: Başbakan, 17 Aralık’tan önce Cemaat’ten söz ederken “Ne istediler de vermedik” demişti... Ne istemişlerdi de verilmişti?
*

YEDİ: 17 Aralık’tan bu yana kaç savcı talimatı, adli kolluk tarafından uygulanmadı? Kaç operasyon tamamlanmadı?
*

SEKİZ: “Ananas” şifresinde ne tür bir suç gizli? Eğer ortada bir suç varsa neden gereğinin yapılması için hükümetten herhangi biri suç duyurusunda falan bulunmuyor?
*

DOKUZ: Başbakan tarafından “hayırsever işadamı” olarak bilinen Reza ile ilgili olarak “suikast finansörü” iddiasını ortaya atan FBI’ya bir şey denecek mi, denmeyecek mi?
*

ON: 17 Aralık’tan bu yana kaç bürokratın yeri değişti? Eğer yerleri değiştirilen bu kişiler “çete üyesi” iseler... Gittikleri yerlerde de “çetecilik” yapmamalarının garantisi nedir?

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/25669827.asp
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Montrer les messages depuis:   
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque Toutes les heures sont au format GMT + 2 Heures
Aller à la page Précédente  1, 2, 3 ... 26, 27, 28 ... 67, 68, 69  Suivante
Page 27 sur 69

 
Sauter vers:  
Vous ne pouvez pas poster de nouveaux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas répondre aux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas éditer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas supprimer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas voter dans les sondages de ce forum


Powered by phpBB v2 © 2001, 2005 phpBB Group Theme: subSilver++
Traduction par : phpBB-fr.com
Adaptation pour NPDS par arnodu59 v 2.0r1

Tous les Logos et Marques sont déposés, les commentaires sont sous la responsabilités de ceux qui les ont postés dans le forum.