324 visiteur(s) et 0 membre(s) en ligne.
  Créer un compte Utilisateur

  Utilisateurs

Bonjour, Anonyme
Pseudo :
Mot de Passe:
PerduInscription

Membre(s):
Aujourd'hui : 0
Hier : 0
Total : 2270

Actuellement :
Visiteur(s) : 324
Membre(s) : 0
Total :324

Administration


  Derniers Visiteurs

administrateu. : 23h52:08
murat_erpuyan : 23h54:32
SelimIII : 1 jour, 13h19:04
Salih_Bozok : 4 jours
cengiz-han : 4 jours


  Nétiquette du forum

Les commentaires sont sous la responsabilité de ceux qui les ont postés dans le forum. Tout propos diffamatoires et injurieux ne sera toléré dans ces forums.


Forums d'A TA TURQUIE :: Voir le sujet - Iftira, asagilama, kin, nefret, ikiyüzlülük...
Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum Forums d'A TA TURQUIE
Pour un échange interculturel
 
 FAQFAQ   RechercherRechercher   Liste des MembresListe des Membres   Groupes d'utilisateursGroupes d'utilisateurs    

Iftira, asagilama, kin, nefret, ikiyüzlülük...
Aller à la page Précédente  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10  Suivante
 
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque
Voir le sujet précédent :: Voir le sujet suivant  
Auteur Message
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 2996
Localisation: Paris

MessagePosté le: 22 Juil 2014 13:12    Sujet du message: Répondre en citant

Bir sene once açtigim bu konunun basligina bugun "ikiyüzlülügü" de ekledim...

Oyle bir Türkiye yaratildidik, hiçbir sey samimi gelmiyor artik bana...

Iste bu ikiyuzlulugun bir ornegi... Konsoloslukta rehine alinan kisiler halan terroristlerin elinde (ben son dakika RTE prim yapsin diye birseyler karsiligi iade edileceklerini saniyorum), Filistin sumuk salya kufur edip aglayanlar bir kaç dakika sonra hersey gulluk gulistanlik gibi iftarda...

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 19 Jan 2015 0:44    Sujet du message: Répondre en citant

Milletvekili seçilip Meclis'te yemin eden kadin TC ye nefretle kin kusmus, ustalarinin parentez kavramini unutmus reklam arasi nitelemesini yakistirmis... Sonra sanatçi sifatindaki bir adam da Osmanli olmayi isterdim filan demis... Eh bunlari duyunca el de yazar, ortalik aydinlanir.

Ahmet Hakan'dan

Citation:

O 90 yıllık reklam arasını yabana atma hanımefendi
CUMHURİYET için "90 yıllık reklam arası" diyen AK Partili milletvekili hanımefendiye seslenmek istiyorum.

*

Sayın Hanımefendi...
O "90 yıllık reklam arası"nda...
Kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildi ki... Siz milletvekili olabildiniz.
İyi-kötü demokrasi tesis edildi ki... Halkoyuyla iktidara gelebildiniz.
"Saltanat" gitti, "Cumhuriyet" geldi ki... Sayesinde yoksul halk çocukları devleti yönetir olabildi.
"Seçimle iktidara gelme" söz konusu oldu ki... "Padişah torunuyum" diyeni tepemize çıkarmak zorunda kalmaktan kurtulduk.

*

Yani demem o ki hanımefendi...
O reklam arasında "zap" yapmadan önce iki saniye düşünün.



Bu da Özdil'den

Citation:

Sozcu- 17 Ocak 2015

Lale devri

Osmanlı’nın zevk-ü sefa dönemiydi. Müsriflik almış başını gitmişti. Ahalinin kıçında don yokken, şatafatlı saraylar, köşkler, lale bahçeleri yaptırılırdı.
“Bir safa bahşedelim gel şu dil-i naşade, gidelim serv-i revanım yürü Sadabad’e” filan… Sadabad eğlencelerinde hava karardıktan sonra kaplumbağayla mum gezdirilirdi.
Devlet çökerken, devleti yönetenler gösteriş peşindeydi. Yolsuzluk had safhaya ulaşmıştı. Liyakat hiçe sayılmış, yalakalar baştacı edilmişti. Padişahı yalamaktan dillerinde pütür kalmamıştı. Neticede imparatorluğu batırdılar tabii.
*
Saltanatla beraber, israfın sembolü olan lale de ortadan kayboldu.
*
AKP iktidar oldu.
Lale sevdası hortladı.
*
Þehirlerin tüm yeşil alanlarını katledip, beton diken AKP… Enteresan şekilde, refüjlere, kaldırımlara, hatta duvarlara bile lale ekmeye başladı.
*
İstanbul’da mesela… Her yıl 15 milyon adet lale dikiliyor. İstanbul’un sırf laleye ödediği para, Muğla, Artvin, Siirt, Van gibi şehirlerimizin yıllık bütçesinden fazla.
*
Ömrü bir hafta.
Taş çatlasın 10 gün.
Ağaç gibi kalıcı değil.
Açmasıyla dökülmesi bir oluyor.
Seneye, hadi bakalım silbaştan.
Gene sıfırdan ekiliyor.
*
Osmanlı lalesi’nin en büyük üreticisi Balıkesir’de bi şirket… Türkiye’deki lalelerin neredeyse yarısını tek başına bu şirket üretiyor. Lale işine 2009’da başladı, sadece 5 yılda adeta uçtu, Türkiye’nin en büyüğü oldu. İstanbul büyükşehir belediyesine lale satıyor. Ankara büyükşehir belediyesine lale satıyor.
*
Hani şu “600 yıllık imparatorluğun 90 yıllık reklam arası sona erdi” diyen AKP milletvekili var ya… İşte bu lale şirketinin sahibi!
*
E hal böyleyken…
Lale devri’ni osmanlı lalecisi şakşaklamayacak da, kim şakşaklayacak yani.
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 03 Fév 2015 0:40    Sujet du message: Répondre en citant

Osmanli Osmanli derler, Osmanli'ya baskaldiran Lawrence'in arkasindan kosan Suud Kralligi için milli yas ilan ederler, dedemizin mezar tasini okuyamiyoruz Osmanlica ogrenelim derler Osmanli arsivlerinin bulundugu binayi satar rant ugruna arsivleri yokederler.
Bu ikiyuzluluge son ornek bana gelen asagidaki mail, hemen dogrulugunu arastirdim ve Ozgur Gundem gazetesinde buldum!

Bana gelen mail:
Citation:

Sura Hagia Sophia Hotel'in çok ilginç hikayesi



Bu fotoğrafı tatil programı yapın diye koymadım.

Bu resimde gördüğünüz otel binası Sultanahmet’te. Otel olmadan önce “Başbakanlık Osmanlı Arşivleri” binası idi. Devlet yetkililerimizin aklına birden bu binanın çok eskidiği restore edilmesi gerektiği fikri geldi. Restorasyona alındı. “Başbakanlık Osmanlı Arşivi restorasyon çalışması” diye bir koca tabela da asıldı. Gel zaman git zaman bir de bakıldıki koca Osmanlı Arşiv binası, abrakadabra “Otel” oluvermiş.

Resimdeki otel işte o otel. Sura Hagia Sophia Hotel.

Arşiv bahçesinde bulunan limon, defne ve asma ağaçları da kesilmiş. İnşaat sırasında asırlık çınarlar da zarar görüp kurumaya başlamış..
Arşivler ne mi oldu? 100 milyon belge ve 370 bin defter bulunan henüz tasnif edilmiş ama okunmamış koca arşiv Kağıthanede dere yatağında bir binaya doldurulmuş. Sonra sel basmış, yarısı mahvolmuş kalanı da nemden küflenmeye ve silinmeye yüz tutmuş.

Atalarının mezar taşını okuyamamaktan yakınan, Osmanlıca zorunlu olsun diye yaygara koparan zevat’ın yediği halta bakılırsa, dertlerinin ne olduğu çok açık. Cumhuriyetle hesaplaşmak..
“Hüvelbaki Osmanlı ”
Mezar taşında bu yazıyor.Okuyabildin mi şimdi?
İ. E.



Ayrica bakabilirsiniz:
http://www.ozgur-gundem.com/?haberID=123077&haberBaslik=Osmanl%C4%B1%E2%80%99dan%20bile%20rant%20%C3%A7%C4%B1kar%C4%B1yorlar&action=haber_detay&module=nuce
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 03 Fév 2015 12:38    Sujet du message: Répondre en citant

Bu Osmanli hayranligi bana o kadar içi bos bir tutku geliyor ki ikiyuzluluk yakistirmasi pek zorlama ya da iftira gibi gelmiyor...
Bakin bugun bana gelen e-postaya :

Citation:

" OSMANLI OLMAK"

"Benim dedem Osmanlı idi. Ben de Osmanlı olmak istiyorum" diyenler var.
Bir reklam arası da ben yazayım.

Ben İstanbul Erkek Lisesi mezunuyum. Bizim okul binamız, eski Duyunu Umumiye binasıdır. Okula giren her öğrenciye Osmanlı’nın borçları öğretilir. Ahmet Davutoğlu da benden beş sınıf küçüktür.

Önce şunu açıklayayım: Ben Osmanlı Mimarisi ile uğraşıyorum. Osmanlı’nın 600 yılda İstanbul’da inşa ettiği binaları bir envantere almak için emek veriyorum. 600 yıldır bu yapıları kaydetmek kimsenin aklına gelmemiş. Bir mimar olarak iki yıldır bu işe emek veriyorum. Yani günde 12 saat bu işle uğraşıyorum.

İstanbul’daki 1600 binayı envantere aldım. 2000-2500 yapı daha var. Bu yapıların sayısını Türkiye’de bilen yok.
Bu bilgileri www.tas-istanbul.com sayfasında yayımlıyorum.
Hiçbir kurumdan 1 lira dahi destek almadım. Ben bu işe 2 yılda çok ciddi para harcadım. Bu işi kimsenin zoruyla da yapmıyorum.

Bu çalışma iki yıl daha sürecek. Osmanlı sanatını öğrenince, Osmanlı’daki kişileri de öğreniyorsun. Kim kimdir. Halil Rıfat Paşa’yı öğrenince, oğlunu öğreniyorum. Sonra torununun Eyüp’te mezarını buluyorum. Bunları niye anlattım.

Ben Osmanlıcıyım. Ama bunun bir dönem olduğunu biliyorum. Ölmüş babanı canlandırabilir misin? Hayır.
Osmanlı bir imparatorluktu. Büyük bir coğrafya’da hüküm sürdü. Eğitim konusunu çözemediği için çürüdü. Ve günümüze gelemedi.
Gelemezdi de. Eğitim konusunu çözemeyen her devlet batar. Osmanlı medreseleri ve mektepleri ile ilgili tüm orijinal bilgiler bende.

Bu HURAFE ağırlıklı eğitim doğru olsaydı, Osmanlı batmazdı. Þimdi doğru düzgün adını yazamayanlar, Osmanlıcı olmuşlar. Osmanlı hakkında tek kitap okumadıklarından eminim. Okuduklarım bana yetmiyor. Her ay iki bin liralık Osmanlı kitabı alıyorum. Ben Osmanlı için görevimi yapıyorum.

Osmanlı lafıyla milleti sömürenler ne yapmış? Biz Osmanlıyız diyen Laleci Milletvekili ne yapmış? İBB’ye senede 3 milyonluk çiçek satıyormuş.

Osmanlı’nın Muharrem kararnamesini çıkardığını bilen var mı? Ya da Ramazan Kararnamesini duymuş olan var mı? İstanbul’un işgali sırasında İslam Halifesi’nin, korkudan Cuma selamlığına gidemediğini bilen var mı? Þeyhülislam Mustafa Sabri’nin İngiliz Ajanı, olduğunu bilen var mı?
Öğrenmek isteyen varsa, otuz gün isim isim Osmanlı anlatırım.

Bizim okul binamız, eski Duyunu Umumiye binasıdır. Okula giren her öğrenciye Osmanlı’nın borçları öğretilir. Herhalde Davutoğlu bu bilgiyi iyi anlamamış. Bu işi politik malzeme yapıyor. Ülkenin cahilleri de oltaya geliyor.

Turan Akıncı

http://turkiye.net/turan-akinci-2



Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 11 Fév 2015 13:57    Sujet du message: Répondre en citant

A TA TURQUIE'nin favebook hesabinda Canakkale'nin 100. yil anmasi için asagidaki afisi gorunce "Ataturk'suz bir Canakkale..." ibaresi koydum.
Gelen tepkiler asagida :




Muslumanligin on plana çikarilmasina ragman yalanin, iftiranin, boluculugun, nefretin ve de yolsuzlugun ayyuka çiktigi gunumuz Turkiye'sinde, kullandigi kelimelere bile vakif olamayan adam karsisindakine cahil diye saldirirken Canakkale'de Atatürk yok diyebilecek kadar saçmalayarak "izinden gidiyor adamin" !!!!

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 20 Fév 2015 1:46    Sujet du message: Répondre en citant

Müslümanim deyip basortusu takinca nasil yalan soylenir, nasil iftira edilir, propaganda ugruna gunaha girilir? Oluyor, iste ornek. Video\'yu izleyin, ibretlik...


Citation:

Kabataş yalanını Çakır’ın yüzüne çarptı
Sozcu - Þubat 18, 2015 |
Saymaz, canlı yayında \\\'Kabataş\\\'ta bir kadının üzerine üzeri onlarca erkeğin idrarını yaptığını\\\' haberleştiren Çakır\\\'ın yalanını yüzüne çarptı.

CNN TÜRK ekranlarında yayınlanan Þirin Payzın ile Ne Oluyor? programına katılan gazeteci yazar İsmail Saymaz ile gazeteci yazar Elif Çakır arasında

Ortaya çıkan görüntülerde böyle bir olayın yaşanmadığını hatırlatan İsmail Saymaz, Elif Çakır ve saldırıya uğradığını söyleyen kadınla ilgili “bu yalandan ötürü ikiniz de yargılanmalısınız” dedi. Elif Çakır ise haberinin gerçek olduğunu savundu. İşte o tartışma.


Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 20 Fév 2015 1:51    Sujet du message: Répondre en citant

Kadinin mobese kamaralari çalismiyordu yalanina cevabi vermis Mehmet Yilmaz ki bu goruntuler galiba burada da var, ama isteyen internet ortaminda kolayca bulabilir.

Citation:

\'Kabataş yalanı\' kimin marifetiydi?
MYY - H 19.2.2015

ÞİRİN Payzın\'ın CNN Türk\'teki \"Ne Oluyor\" programında önceki gece bir tartışma izledim.

Tartışmanın konusu \"Kabataş\'ta tacize uğrayan türbanlı kardeşimiz\" meselesiydi.

Esas konu bu değildi ama söz dönüp dolaşıp oraya geldi, çünkü konuklardan biri, bu olayı ilk kez gazetesinde yazan Elif Çakır idi.
Çakır, haberinin arkasında olduğunu söylüyor. Olabilir, gazetecilerin yaptıkları habere inanmalarında şaşılacak bir durum yok.

Çakır da tacize uğradığını söyleyen \"Zehra Hanım\" ile konuşmuştu, onun anlattıklarını aktarıyordu.

Burada gazetecilik dersi vermek istemem, haberin sorunlu yönlerini zaten daha önce çok tartıştık.

Çakır, programında türbanlı Zehra Hanım\'a, pusetteki bebeğine saldıranların yakalanmamış olmasının ardında bir \"komplo\" arıyor.

\"Oradaki MOBESE kameralarının hepsinin bozuk olması mümkün müydü\" diyor.

\"Bu kameralar kimin sorumluluğundaydı acaba\" diye soruyor.
Balyoz gibi davalardaki sahte deliller üzerinden hareket ederek bu suçluların yakalanmamış olmasından \"paralel polisleri\" sorumlu tuttuğunu ima ediyordu.

Çakır belli ki haberinin devamı ile ilgilenmemiş.

Çünkü birincisi söz konusu kadını elinde pusetiyle eşini beklerken gösteren kamera kayıtları var, kameraların hepsi bozuk değil.

İkincisi, polis sadece kamera görüntülerinden değil, o saatte bölgede sinyal veren cep telefonu kayıtlarından da yola çıkarak yüzlerce kişiyi sorguladı. Kimse 60–70 kişilik, üstleri çıplak, ellerinde eldivenler, başlarında siyah bandanalar olan bir grubu görmemiş.

Üçüncüsü, \"pusetiyle havaya atılan\" bebekte, böyle bir saldırıyla oluşması gereken yara–bere yok.

İddia sahibi kadında da böyle bir saldırının izleri görülmüyor, kolunda sadece birkaç çizik var, onların da kimin tarafından yapıldığı bilinmiyor.
Dördüncüsü, \"kadına yardım etmek isterken öldürülesiye dövülen dede ve torunundan\" da iz yok. Ne hastanelerde, ne de bölgede hizmet veren ilkyardım ekiplerinde böyle bir kayıt ve yaralı bulunamadı. Sonradan şikâyetçi olan da çıkmadı.

Beşincisi, dönemin Başbakanı, bu olayı insanlar arasında düşmanlık yaratmak için kullandı, mütedeyyin insanları tahrik etmeye çalıştı. Onun için de bu işi özellikle takip etti, en küçük bir kanıt bulabilseydi, bunu nasıl kullanacağını hepimiz gayet iyi biliyoruz.
Bu iddianın sahibi olan kadın, dini değerleri kullanarak halkı kin ve düşmanlığa sevk etmeye çalıştı ama hâlâ hakkında ciddi bir soruşturma yapılmış değil.

Bunu yapmıyorlar çünkü iğrenç bir yalanın yüzlerine bir kez daha vurulmasından korkuyorlar.



Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 23 Fév 2015 3:17    Sujet du message: Répondre en citant

B. Arinç'a suikast olacak dediler fos çikti, simdi de magdur edebiyati yapabilmek arzusuyla yeni bir suikast haberi yayiyorlar :

Citation:

Sümeyye'ye suikast haberi milletin aklına hakarettir
21.02.2015
Ahmet Hakan

HABER şu:

-Fuat Avni var ya Fuat Avni... İşte o Emre Uslu imiş...
-Emre Uslu, CHP'li Umut Oran'la Twitter'da gizlice yazışıyormuş.
-Emre Uslu, CHP'li Umut Oran'a gizli yazışmada şunları söylemiş: "Hocaefendi emri verdi, ABD'den bir psikopat bulduk, Sümeyye'yi öldüreceğiz, Tayyip kızıyla uğraşırken, siz de seçimi alacaksınız."
-Umut Oran da buna karşılık... "Sağ ol abi" demiş.
-Emre Uslu "Bu sefer seçimi alın da İsrail'le ABD'ye ayıp olmasın, tamam mı koç" diye de eklemiş.
-Umut Oran da "Tamam abi" demiş.

*

Eksiği var, fazlası yok.
Haber bu.


*

Bunu "haber" diye manşetlerine çakan gazeteler, yaptıklarıyla...
-Halkın zekâsıyla alay etmektedirler.
-Halka koyun muamelesi yapmaktadırlar.
-"Ne versek yerler" yaklaşımındadırlar.
-Milleti aptal yerine koymaktadırlar.
"Çok büyük sallayalım ki millet inansın" demektedirler.
-Halkın aklını tahkir ve tezyif etmektedirler.
-Vatandaşa "Sen aptalsın" demektedirler.
-"Benim hiçbir ölçüm yok" diye bağırmaktadırlar.



Cemaat senaristleri ile hükümet senaristleri

BAKIYORUZ:
Cemaat kanadının hazırladığı "Bülent Arınç'a suikast iddiası"na...

*

Bakıyoruz:
İktidar kanadının hazırladığı "Sümeyye'ye suikast iddiası"na...


*

Not veriyoruz:
Cemaat kanadının senaryosu, iktidar kanadının senaryosuna bin basar.


*


Ve iddia ediyoruz:
Cemaat ile hükümet ittifakı sürseydi...
"Sümeyye'ye suikast planı" senaryosu bu kadar acemice, bu kadar inandırıcılıktan uzak, bu kadar komik, bu kadar boş olmazdı.


Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 23 Fév 2015 3:29    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:

Ali Sirmen


Sümeyye’ye Suikast


Cumhuriyet 22 Þubat 2015

Sevgili,

Yandaş medyanın bütün allayıp pullama çabalarına karşın tel tel dökülen Sümeyye Erdoğan’a suikast haberi birçok çevre tarafından aklımıza hakaret olarak karşılandı.

Gerçekten de güya cemaat - CHP işbirliği ile kotarılmış olan ve ayrıntıları, düzenleyicileri tarafından Twitter’da mesajlaşarak herkesin gözü önünde olgunlaştırılan sözde suikast en pespaye dizinin veya filmin en aval senaristinin bile kurgusuna rahmet okutacak yapıdaydı.

Onun içindir ki aklıselim sahiplerinin ortak kanısı şu oldu:

- Bu kadar teneke bir iddia, bu kadar külüstür bir kurgu tutmaz.

Öyle mi dersin?..

Bence tutmaz yargısına varmak için çok acele etmemek gerek. Çünkü daha acemice kotarılmış nice dolap başarıya erişmiştir.

Dolandırıcının başarısı, öyküsünün kurgusunun ustalığından çok, dolandırılacak avın seçimindeki isabette yatar.

O Sülün Osman’lar, Fil Hamdi’ler, Karaköy Köprüsü’nü ya da üstünden geçen tramvayları, Galata Kulesi’ni pazarlarlarken, avın seçimindeki isabet olmasa hangi dâhiyane kurguyla olursa olsun, satmayı becerebilir miydiler?

Dolandırıcılıkta, gözünü kurguya dikersen olayı kaçırırsın. Avın ahmaklığı olmasa tek başına kurgudaki deha hiçbir şeye yetmez.

Cemaat ile CHP’nin ABD ve İsrail lehine Sümeyye Erdoğan’a suikast girişiminde bulunmaları öyküsünün kurgusundaki derme çatmalığa değil, kurgunun ulaştırılmak istendiği hedef kitleye bak sen!

***

Evet kurgu, aklı başında herkesi kahkahadan kırıp geçirecek kadar aptalcadır, ama buna inanmaya amade hiç de küçümsenmeyecek bir kitle vardır.

Zaten kurgu da onlara yöneliktir.

Onlar bunu yiyip yutarlar ve bir seçimde daha mağdur edebiyatı sonuç vermiş olur.

En kendini açıkgöz sanan safların yuttuğu hikâyelerle badem edilmiş olmak tabii ki çok acı bir şey.

İnsan o zaman şu soruyu haklı olarak kendi kendine sorar:

-Ben buna layık mıyım?İlk bakışta haklı gibi görünür bu soru.Gerçekten de ülkemizde iyi yetişmiş, kültürlü, düşünmeyi beceren, donanımlı insan dolu.

Hatta değerli bilim adamı Orhan Güvenen, Türkiye’de bir Belçika kadar AB standartlarının en üst basamağında adam olduğunu söylerdi hep. Sanırım aradan geçen zamanda bu görüşünde önemli bir değişiklik olmamıştır.

Nitelik açısından AB ortalaması niteliklerine sahip insanımızın sayısının, Belçika nüfusunu bile fazlasıyla aştığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Peki, bu durumda nasıl oluyor da bu kadar nitelikli insana sahip, koskoca toplum böylesine akla ziyan öykülerle kandırılabiliyor?
Sorunun yanıtı niteliklilerin niteliklerinde değil de, niteliklilerin niceliklerinde yatıyor sanırım. Yani niteliklilerin, etkin olabilmek için miktarları kâfi gelmiyor.

***

Burada bütün demokrasilerin şu ortak noktasıyla karşılaşıyoruz:

-Demokrasilerde, nicelik nitelikten önce gelir.

Bu kural gereğince, nitelikliler, eğer azınlıkta iseler ya da başka bir deyişle sayıları ne kadar hatırı sayılır düzeyde olursa olsun, miktarları kâfi değilse eğer, nitelikleri ne olursa olsun, yazgılarını onlardan daha aşağı nitelikte olanların düzeyi belirler.

Demokrasiler bunun çözümünü, toplumun ortalamasını yükseltmede bulmuşlardır. Yalnız burada da şöyle bir sorun var:

-Eğer bir ülkede iktidar cehalet üzerine saltanat kurmuşsa, ondan eğitim düzeyini yükseltmesini istemek bindiği dalı kesmesini talep etmek demek olmuyor mu?

Bilmem ki bu soruya senin cevabın ne olacak?

Þurası kesin ki bu sorunu çözmeden toplumsal kurtuluş mümkün görünmüyor.

Bu sorunu çözmediğin sürece, okunan mavalların boşluğunu ne kadar kavrarsan kavra sonuçta, hiçbir önemi olmuyor.

Sen anlatılanları istediğin kadar yeme! Kâfi miktarda yiyen olduğu sürece yemişsin yememişsin fark etmiyor.

Malum altın kuralı bir kez daha hatırlatalım:
Demokrasilerde nicelik nitelikten önce gelir!


Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 27 Fév 2015 2:10    Sujet du message: Répondre en citant

Sümeyya suikasti konusundan devam edelim !

Citation:


Hepimiz bidon kafayız öyle mi
E. ÖZKÖK – H. 24.02.2015

ÜÇ gazetedeki o üç rezil manşeti görünce kafama koydum.

Dedim ki...
"Dört gün bekleyeceğim. Eğer AKP'den vicdanlı biri çıkıp, 'Yani artık bu rezilliklerden bile mi medet umacak hale geldik' demezse, ben de o manşetleri gördüğüm an aklıma geleni söyleyeceğim..."

***

Kastettiğim manşeti herhalde anladınız..
"Sümeyye Erdoğan'a suikast yapılacak ve bunu Fethullah Gülen'le CHP'li Umut Oran yapacak" manşeti...
Pardon rezilliği...
Umut Oran, yani köpeği öldüğünde gazetelere dünyanın en acıklı ölüm ilanını veren merhametli adam, bir insanı öldürtecek...

***

Dört gündür bekliyorum...
Maalesef bir tek AKP yöneticisi çıkıp "Nedir bu pespayelik" demedi...
Diyemedi...
O nedenle ağzıma geleni söylüyorum.

***

Ey AKP'li siyasetçi...
Ey, sen ki artık Silivri'de atılan iftiraların, uydurulan delillerin ne olduğunu gören, bilen arkadaş...
Yahu şimdi aynı pespayelikleri seninkiler yapıyor da görmüyor musun...

***

Bitmedi, asıl ağırına geliyorum...
Yahu arkadaş, artık sen de mi bu partiye oy veren insana "Bidon kafalı" demeye başladın...
Yahu sen de mi sana oy veren milyonlarca insana "Göbeğini kaşıyan adam" muamelesi çekmeye başladın...
"Hayır demiyorum" mu diyorsun, o zaman nasıl sessiz kalabiliyorsun, milleti aptal yerine koyan bu rezillik karşısında...

***

İnanamıyorum...
Vallahi de billahi de inanamıyorum.
Bir milletin yüzde 50'si, oy verdiği bir parti tarafından bu kadar mı aşağılanır, horlanır...
"Cumhur" diye göklere çıkardıkları kavram, kendi elleriyle bu kadar mı yerin dibine batırılır...
Ayıp yahu... İnsaf yahu...

***

Yani bu iktidar bütün bir milleti, hepimizi, rahmetli Aziz Nesin'i mezarında haklı çıkaracak bir aptallık orantısından ibaret mi görüyor.
Böyle pespaye yalanlara, iğrenç iftiralara, iler tutar yanı olmayan bu beşinci sınıf "Beşinci Kol" palavralarına, beceriksiz ve çakma Goebbels kara propagandalarına inanacak hale geldiğimizi sanacak kadar mı kendi kibir labirentinde kayboldu...

***

Yuh olsun bütün bir millete, hepimize "bidon kafalı" muamelesi yapan bu kafaya...

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 01 Mar 2015 1:28    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:


Dün Refah Partisi bugün HDP

Ruşen Çakır, HT 28 Þubat 2015


ÇARÞAMBA akşamı CNN Türk’te Tarafsız Bölge’de Ahmet Hakan’ın konuğu, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’tı. Canlı yayının ilk 75 dakikasında, önce Þah Fırat Operasyonu, ardından çözüm süreci konuşuldu. Kuşkusuz bunlar da önemli ve Demirtaş’a sorulması gereken konular. Fakat Þah Fırat Operasyonu’nun doğrudan muhatabı PYD/ HPG, çözüm sürecininse öncelikle İmralı (Abdullah Öcalan), sonra Kandil (PKK/KCK). HDP’nin doğrudan öznesi olduğu konuysa 7 Haziran’da yapılacak olan genel seçimler.

Üstelik HDP, 7 Haziran seçimlerinin en kritik partisi. Türkiye ne zamandır HDP’nin yüzde 10 barajını geçip geçemeyeceğini, her iki durumda Türkiye’yi nelerin beklediğini tartışıyor ve daha da tartışacağa benziyor. Ayrıca Demirtaş, Türkiye’de son dönemde en fazla öne çıkan siyasetçilerden biri. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oyların yüzde 9.8’ini almış olması da bunun kanıtı. Muhtemelen HDP bu seçimlerde de Demirtaş’ı temel alan veya en azından öne çıkaran bir kampanya yürütecek.

ANA AKIM PARTİSİ OLMAK YA DA OLMAMAK

Þimdi biraz geriye, 1990’lı yılların başlarına dönelim. İslami hareketin dünya çapında yükselişe geçmesine paralel olarak Türkiye’de de Refah Partisi (RP), sistemin merkezine doğru yolculuğa çıkmıştı, ancak medya, RP yöneticileri ve sözcülerine hep marjinal (ve marjinalliğe mahkûm) bir partinin mensupları muamelesi yapıyordu. Buna bağlı olarak RP’lilere doğrudan öznesi oldukları konular, örneğin parti programı, seçim vaatleri, parti faaliyetleri yerine laikliğin kıta sahasına girdiği düşünülen, çoğu münferit, iç ve dış olaylar sorulur, kendilerini kanıtlamaları dayatılırdı. Bu üslubun hiçbir işe yaramadığını, ayrıca dün RP’lileri küçük görme yarışına girmiş olan medya mensuplarının hatırı sayılır bir bölümünün ne zamandır AKP iktidarına ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a şirin görünmek için çırpındıklarını biliyoruz.

Tabii ki bugünkü durum dünküyle bire bir aynı değil. Örneğin, Ahmet Hakan’a herhangi bir kötü niyet kesinlikle atfediyor değilim. Tam tersine HDP ve Demirtaş’a pozitif yaklaştığını söyleyebiliriz. Fakat kendisinin HDP’yi hâlâ “ana akım partisi” olarak gör(e)meme tutumunun etkisinde olduğunu düşünüyorum. Hal böyle olunca, Demirtaş’la, genel seçimler arifesinde en çok merak edilen partinin sürekli yükselişte olan bir liderinden ziyade parlak bir Kürt aydınıymış gibi sohbet etti.

KÜRTLERİN MERKEZE YÜRÜYÜÞÜ

Gazetecilik üzerine bir tartışma, daha kötüsü bir polemik derdinde değilim. Meramım şu: 1990’lı yıllarda cumhuriyet rejiminin dışarıda tuttuğu dindarların RP aracılığıyla merkeze yürüyüşüne tanık olduk, ama medya ya olup biteni anlamadı ya da anlamıyor gibi yaptı. Eski iktidar sahiplerinin bütün direncine rağmen bu merkeze taşınma tamamlanmışa benziyor. Fakat dindarların sistemin merkezine gelmiş olmasıyla Türkiye daha demokratik bir ülke haline gelmedi. Özellikle 2007 sonrası Erdoğan’ın “çoğulcu” değil de “çoğunlukçu” perspektife sarılması nedeniyle demokrasi ülkenin en acil ihtiyacı olma özelliğini koruyor.

Bugünse cumhuriyet rejimi tarafından dışlanmış olan bir diğer önemli topluluğun, Kürtlerin sistemin merkezine doğru yolculuğuna tanık oluyoruz. Bu olgunun, özellikle medya tarafından henüz tam olarak kavranabildiğini düşünmüyorum. Halbuki bu yolculuk er ya da geç, şu ya da bu şekilde muhakkak tamamlanacak.

Dün geleneksel sistemin krizinden rahatsız olan bazı kesimler, RP/FP/AKP’ye karşı mesafelerini korumakla birlikte bu partilere belli ölçüde kredi vermişlerdi. Bugün bunların büyük kısmının hayal kırıklığı yaşadığını görüyoruz. Dolayısıyla HDP ve Demirtaş sadece Kürtler değil, artık tıkanmakta olduğu alenileşen “yeni” sistemden rahatsız olanlar için birer cazibe merkezi olma potansiyeline sahip.

Ne var ki Türkiye ve onun medyası bunun mümkün olup olmayacağını sorgulamanın, tartışmanın hâlâ çok uzağında.

Belki böylesi daha iyidir, kim bilir!
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 06 Mar 2015 1:33    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:

Özgür Mumcu

Kabataş Gevezeleri

04 Mart 2015 Cumhuriyet

Kabataş iftirası iktidarın ve onun paçasına yapışık yaşayanların yalanı nasıl çekinmeden siyasi bir enstrüman olarak kullanabildiklerini açıkça gösterdi. Bir iç savaş çıkartma pahasına Kabataş yalanı uzun süre gündemde tutuldu.

Dönemin Başbakanı Erdoğan meydanlarda bu iftirayı gözünü kırpmadan savundu. İktidarın medyası da olmayan bir linç girişimini önce yarattı sonra yaydı.

Zamanında böyle sahte kışkırtmalar sebebiyle toplu katliamların yaşandığı bir memlekette yaşıyoruz. Kabataş’ta başörtülü bir kadını üzeri çıplak bir grup eylemci linç etti ya da Dolmabahçe’de camide içki içtiler yalanları bu toplumda bir iç savaş çıkartma potansiyeline sahipti.
Bereket ahali memleketin başbakanına inanmadı. Onun işbirlikçisi gazetecilere de.

Bu sorumsuz ve belli ki bir hayli kötü niyetli kışkırtma çabası amacına ulaşamadı.

Siyasette yalanı sıklıkla kullanabilmek için ye-teri miktar pişkinliğe de ihtiyaç var. Bundan da hem iktidarda hem de iktidarın yanında yöre-sinde peydah olmuş gazetecilerde bol bol var.

Kabataş yalanını yayan ve destekleyenle-re bu hatırlatılınca televizyon stüdyolarını terk ediyorlar. Bunu bir onur meselesi yaptıkları için değil. Beş dakika daha o stüdyoda oturmaya cesaretleri olmadığından. Korkuyorlar ve dolayısıyla kaçıyorlar.

Dua etsinler ki yalana şerbetli ve bu işleri çok umursamayan bir memleketteler. Başka bir yerde olsa değil bir televizyon stüdyosuna adım atmaları bir gazeteyi ancak bayide görebileceklerini de biliyorlar.
Hâlâ saldırganca ve utanmadan bu yalandan bahsetmeleri, hatta kendilerine linç uygulandığını söylemeleri bundan. Varlıklarını ve kariyerlerini büyük bir yalana borçlular. Kabataş da o büyük yalanın bir parçası.

Varlığı bir yalana bağlı olanlar zamanla o yalana inanmak zorundadır. Aksi halde yok olacaklarını bilirler. Herkese inanılmaz gelen bu pişkinlik biraz da bununla ilgili.

Bugün o yalanı en katmerlisinden savunan bir gazetecinin avukatı yalanı, yalanın nasıl oluşturulup yayıldığını açıkça anlattı.

Bir şey değişir mi? Değişmez.

Değişmez çünkü bu bir varlık yokluk meselesidir. Özür dileyip hatalarını kabul edince aynalardan yüzlerinin silineceğini aslında bomboş olan içlerinin dışa vurup kaybolup gideceklerini en iyi kendileri bilmektedir.
Yalan ve yalanı savunmak öyle bir yere erişmiş ki Yeni Þafak’ta kendini liberalliğin duayeni olarak gören bir sayın profesör belki Kabataş’ta Kabataş olayı olmadı diyor ve şunları yazabiliyor:
“Onları bırakın, ben bile tacize ve saldırıya uğradığım hissine kapıldım. Her an bir saldırıya uğrama tehdidi altında kaldım. Hayatımı ve hayat tarzımı gerekirse mukabil şiddet kullanarak korumam gerektiği kanaatine vardım.”

Yani “belki evet yalan yalandı ama ben tacize uğradığımı hissettim” demekte.

Muhakeme bu seviyede.

Hadi Erdoğan’dan bir alıntıyı hatırlayalım. Kabataş bir yalan diyenlere ne demişti:

“Sizin insanlığınız öldü mü be? Sizin vicdanınız bu kadar mı karardı? Çocuklarınızın, eşinizin yüzüne nasıl bakabiliyorsunuz be? Sizin çocuklarınızın başına gelseydi böyle mi davranırdınız? Vicdan... Vicdan... Vicdan...”

Aynı soruyu Erdoğan ve diğer Kabataş gevezelerine soralım mı?
Bence sormayalım. Zira bu şahsiyet anlayışlarıyla cevap vermeyi bırakın Allah muhafaza dava falan açarlar.

Ama şunu yapalım. Ülkeyi iç savaşa dahi götürebilecek bir yalanı söyleyenleri ve bunu savunanları teker teker nedamet getirinceye dek hatırlatalım.

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 12 Mar 2015 13:29    Sujet du message: Répondre en citant

Yalanciligin daniskasi, insanlari birbirine dusman edebilmek için bile bile, hem de muslumanlik on plana çikarilarak yapiliyor...

Kabatas yalani artik bu isin çigrindan çiktiginin, Turkiye'de felakete giden bir yozlasmanin oldugunu kanitlamiyor mu?
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 18 Mar 2015 0:06    Sujet du message: Répondre en citant



Yalakaligin bu kadar civigi da olmaz dedim, twitter'e baktim dogru çikti.

Adamin Doç. Dr. unvani var hem de!
Hadi "gotunun kili" olayim diyen teyze bizi guldurmustu, ama bu tip akademisyenler korkutuyor ve universitlerin AKP iktidarinda ne hale geldiginin gostergesi oluyor.

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 28 Mar 2015 1:50    Sujet du message: Répondre en citant

Politika sahnesine çıktığında « ben böyle sanatın içine tükürürüm » diyebilecek kapasitede birisi olduğundan, yıllardır bana itici gelen, ama ne yazıkki başkent belediye başkanı sıfatını senelerdir koruyan biri İ. Melih Gökçek.

Bir kaç sene önce de İ. yazılmasının kendisine « ibne » göndermesi yapılmak suretiyle hakaret amaçlı olduğunu ileri sürmüştü.

Bu da Türkiye’nin nereden nereye geldiğinin bir başka göstergesi.

Son olarak partidaşı ile girdiği kavgada da kişiliğini ortaya koyan bu adam Ermeni olarak nitelendi kaygisiyla hakaret davası açmış.

Avukatları « Ermeni » kelimesinin tiksinti veren anlamında bir kelime olduğu savı ile başvurmuşlar. Bu ırkçılığın daniskası olmuyor mu ?

Citation:

ANKARA Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Twitter'da kendisine hakaret ettiği gerekçesiyle yazar Hayko Bağdat'a dava açtı.
Hakaret olduğu iddia edilen mesajda Bağdat şöyle yazmış: "Ankara'yı bir Ermeni'ye vermişler, yazıklar olsun."

Gökçek'in avukatları mahkemeye verdikleri dilekçelerinde şöyle diyorlar:
"Halk tarafından bu kadar sevilen, sayılan birine yönelik olarak tiksinti veren anlamında kullanılan bir kelime, müvekkilimin kişilik haklarının ağır şekilde ihlali olduğu gibi müvekkilime oy veren, destekleyen, seven, sayan herkese karşı yapılmış büyük bir saygısızlıktır."

"Ermeni" kelimesinin neden "tiksinti verdiğini" anlayabilmem zaten mümkün değil.

Türk, Kürt, Ermeni, Rum, İngiliz, Alman, İtalyan vs. Bu kelimeler bir "etnik" aidiyete işaret eder, hakaret olarak kullanılamaz, kullanan ve öyle algılayan ırkçı nefret suçu işlemiş olur, önce bunu belirteyim.

Öte yandan bir Ermeni'nin, bu kelimeyi hakaret amacıyla kullanmış olmasına kim inanır?

Belli ki "Affedersiniz Ermeni" konusunun konuşulduğu günlerde, Bağdat bir espri yapmış.

Ama bu ülkede uzun süredir esprilere gülmek yerine, bundan hakaret çıkarmak gibi bir duruma saplanıp kaldık.

Kimse gülmüyor, kendisiyle dalga geçmiyor, "ağır abilik" insanların üzerine yapışıp kalmış.

Bağdat'ın son kitabı "Gollik", İnkılap Yayınevi tarafından yayınlandı.
Bağdat, kendisiyle, kimliğiyle, çevresiyle ve herkesle nasıl tatlı tatlı dalga geçiyor, okumanızı öneririm.

Keşke Gökçek'in avukatları da bu kitabı okumuş olsalardı. O vakit bu davayı açmalarına, mahkemeleri meşgul etmelerine, mahkeme masrafları yapmalarına gerek kalmazdı.


M.Y . Yilmaz, Hurriyet 26/03/2015
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Montrer les messages depuis:   
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque Toutes les heures sont au format GMT + 2 Heures
Aller à la page Précédente  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10  Suivante
Page 3 sur 10

 
Sauter vers:  
Vous ne pouvez pas poster de nouveaux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas répondre aux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas éditer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas supprimer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas voter dans les sondages de ce forum


Powered by phpBB v2 © 2001, 2005 phpBB Group Theme: subSilver++
Traduction par : phpBB-fr.com
Adaptation pour NPDS par arnodu59 v 2.0r1

Tous les Logos et Marques sont déposés, les commentaires sont sous la responsabilités de ceux qui les ont postés dans le forum.